Araştırmacı yazar İrfan Hatipoğlu, günümüzde Türkiye´deki üniversitelerin araştırma ve bilimsel çalışmalardan uzaklaşmış, akademik kadronun YÖK yasası ile hareket kabiliyetini kaybetmiş görüntüsüne dikkat çekerek, üniversiteler
Sadet Berkyürek/İskenderun
Ayna İskenderun Kültür ve Sanat Derneği ile Evimiz İskenderun Süpürge Derneklerinin geleneksel Çarşamba toplantılarında YÖK ve Üniversitelerimiz konulu konuşmasında İrfan Hatipoğlu, “Üniversitede çalışanlar dahil kimse hangi koşullarda çalıştığını bilmiyor. Hangi yasa kapsamında çalıştığını bilmez profesör arkadaşlarımız, ben içlerindeyim. 6 Kasım YÖK´ün 37. kuruluş yıldönümü. Bugün okuyan sayısı azsa, ülke sorunlarına duyarsızlık varsa bu üniversitelerin çökertilmesinden kaynaklanan bir iş” diye konuştu.
YÖK´ün getirdiği sistem üzerine yaptığı değerlendirmede Hatipoğlu, 12 Eylül darbecilerinin ‘ülkeyi korumak, kollamak, milli birliği sağlamayı´ gerekçe gösterdiklerini, gelişmelerden öğrenci ve gençlik olaylarını sorumlu tutarak ‘özgür-özerk üniversiteyi hedefe aldıklarını ifade etti. 12 Eylül darbecileri gibi 12 Mart´ta da özerk üniversitenin hedef gösterildiğini hatırlatan Hatipoğlu, 12 Eylül sonrasında özerk üniversiteye yönelik düzenlemelerin YÖK´le şekillendirildiğini kaydetti. YÖK´ün öncelikle özerkliği yok ettiğini, rektörlere geniş yetkiler getirdiğini de kaydeden Hatipoğlu, öğretim üyelerinin çalışma düzeninin değiştirilmesinin üniversitelerin kimlik yitimini hızlandırdığını söyledi.
12 Eylül sonrası YÖK´ten önce de 12 Mart gibi üniversitelerden ciddi tasfiyelere gidildiğini aktaran Hatipoğlu, YÖK´le beraber üniversitelerin yıkım döneminin başladığını, üniversitelerin içinin boşaldığını söyledi. “YÖK´ün hedefinde özerklik vardı ve özerklik kaldırılıyor. Eleştiriliyor, ‘üniversitelerde özerklik olmazsa olmaz. Bir hoca düşündüğünü söyleyemezse bir anlamı olmaz zaten´ diye… Bunu o dönem aydınlar, entellektüeller eleştiriyor. ‘Böyle bir üniversite olmaz diyorlar. Atanan YÖK üyelerini kabulünde Kenan Evren de diyor ki, ‘Eğer özerklik herşeyiyle halledilmiş olsaydı müesseselerimizi özerk yapar çıkardık. Bir devlet başkanını düşünün ki, milletin reyiyle seçilmiş veya milletin vekilleri tarafından seçilmiş… ona itimat etmiyoruz. 45 milyonu temsil eden bir makamın üyelerine itimat etmiyoruz. illa üniversite seçsin istiyoruz´ diyor. Bir de ‘liselerde seçim mi var, üniversitelerde olsun´ diyor. Bu yasa çıktıktan sonra sistemle simgeleşen isim ihsan Doğramacı oldu. İhsan Doğramacı 1981´den 1992´ye kadar 10,5 yıllık dönem YOK Başkanlığı yapıyor. Bu dönem üniversitelerin yıkım dönemi. Yasayı tam uyguluyor, üniversitelerin içini boşaltıyor.”
Üniversitelerdeki kimlik yitimi sürecinin FETÖ yapılanmasıyla da hızlandığını sözlerine ekleyen Hatipoğlu, FETÖ´nün taşra üniversitelerinde yoğun örgütlendiğini, buna yönelik hazırlık yürüttüklerini, hayali yüksek lisans, doktora uygulamalarına işaret etti. Hatipoğlu, şöyle konuştu: “Bunlar dünya çapında örgütlüler. Gidilmeyen yurtdışı üniversitelerinde uluslararası çalışmalar yapılmış gibi gösteriliyor. Makaleler bile merkezi olarak hazırlatılıyor. Üniversite kadroları böyle hazırlandı. Demokrat, çağdaş, cemaat dışı olan, üniversitenin kapısından geçemez hale geldi. Bu darbeyle de travma geçirdiler. Ve bunlar da atıldı. Sınavda, atamalarda ciddi haksızlıklar yapıldı. Normal yarış olsa… ama, silme böyle yaptılar. Üniversitelerde tüm bu nedenlerle 1933 reformu gibi bir reform yapılmalı.”
Üniversitelerde yapılan tez çalışmalarında önemli bir oranda intihal olaylarına da işaret eden Hatipoğlu, sendikal örgütlülüğe de dikkat çekerek, akademik kadroda sendikalaşma oranının yüzde 10´lar civarında olduğununu hatırlattı. Hatipoğlu, “Adam sendikaya üye olmuyor, çünkü korkuyor. Rektörlük seçimi kaldırıldı, allah razı olsun dendi. Muhalefet yok, bundan sonra da hiç olmayacak gibi. 12 eylül öncesi dönemden gelen dinamik unsurlar vardı. Tasfiyelerle onlar atıldı, yeni kadrolar da malum” diye konuştu.
9549,89%1,94
34,54% 0,18
36,00% -0,62
3005,99% 1,50
5006,70% 1,01