Tarih: 22.12.2022 10:49

Üniversiteliye "HIV ve AIDS" konferansı

Facebook Twitter Linked-in

Akın Bodur/İskenderun
Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Biyomedikal Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen konferansta konuşmacı Dr. Müge Tellioğlu, HIV ve AIDS konusunda katılımcılara bilgi verdi, virüslerin dünyada daha yaygın hale gelerek insanlık için ciddi bir tehdit unsuru haline geldiğini söyledi.

HIV ve AİDS aynı değil
“AIDS: Ne kadar biliyoruz?” konferansında, HIV ve AİDS'nin aynı olmadığını anlatan İskenderun İlçe Sağlık Müdürlüğünde görevli Dr. Tellioğlu, üniversiteli gençlere test yaptırmanın ve erken tanının hastalığın tedavisinde önemli olduğunu söyledi. Bulaşma yollarından korunma, doğru kondom kullanımın önemini de anlatan Dr. Tellioğlu, "HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) konusunda insanların kafalarındaki yanlış bilgiden kaynaklı mitler damgalanmaya neden olmaktadır. Bu sorun HIV'ı daha çok konuşarak, doğru bilgiyi yayarak çozülecek. Erken tanı ve doğru tedaviyle, kanındaki virus b=b(belirlenemeyen=bulaştırmayan) seviyesindeki kişilerin cinsel ilişkiyle dahi bulaştırmayabilmekte, doğru dozda ve sürekli tedavi alan gebe kadınların HIV negatif cocuk doğurabilir" değerlendirmesini yaptı.

"HIV enfeksiyonu olan kişiler tedavi edilirse, AIDS olmaz"
HIV'in bağışıklık sistemine yerleşerek, bireyin bağışıklık sistemini zayıflatan, gözle görülemeyecek kadar küçük bir mikrop olduğunu anlatan Dr. Tellioğlu, "Virüs nedeniyle kişi enfeksiyonlarla ve hastalıklarla savaşma yeteneğini kaybedebilir. Kanında bu virüsün bulunen kişilere 'HIV pozitif' denmektedir. AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Yetersizliği Sendromu) ise HIV enfeksiyonunun bağışıklık sistemini yetersiz hale getirdiği ve hastalık belirtilerinin başladığı durumdur. HIV sadece insanlarda hastalık yapar. HIV enfeksiyonu cinsiyet, yaş, dil, din, ırk farkı tanımadan herkesi etkiler. Bağışıklık sistemine zarar vererek hastalığa neden olur ve bulaştıktan sonra hastalık belirtilerinin ortaya çıkması 8-10 yıla kadar uzayabilir. HIV hastalığından korunulabilir ve bulaşması engellenebilir. HIV kişiye ulaştıktan yıllar sonra, bağışıklığın bozulmasına bağlı olarak, çeşitli hastalıkların ortaya çıktığı AIDS tablosu gelişir. Her HIV enfeksiyonu olan kişi, AIDS aşamasında değildir. HIV enfeksiyonu olan kişiler tedavi edilirse, AIDS olmazlar. AIDS döneminde de bireyler tedavi edilebilir ve tedaviden fayda görürler. HIV enfeksiyonunun ve AIDS’in tedavisi mümkün olup tedavi sayesinde bu kişiler, diğer insanlar kadar yaşayabilmektedir. En sık bulaşma yolu korunmasız cinsel temastır. Hasta kişi ile yapılan korunmasız (kondom, prezervatif, kılıf, kaput kullanılmadan) her türlü cinsel temasla (oral, vajinal, anal) virüs bulaşabilmektedir. En sık anal ilişki ile bulaşır. Vajinal ilişkide erkeklerden kadınlara bulaş daha kolay gerçekleşmektedir. Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan, kan ürünleri ve organ nakli yoluyla, damar içi enjektörlerin ortak kullanımı/paylaşımı ile ve ayrıca anneden bebeğine de bulaşabilmektedir" değerlendirmesinde bulundu. 
1987 yılından itibaren her kan ve kan ürününe gerekli testler yapıldıktan sonra hastaya verildiğini anımsatan Müge Tellioğlu, "HIV; dokunma, tokalaşma, el ele tutuşma, sarılma, sosyal öpüşme, gözyaşı, ter, tükürük ile, beraber yemek yemekle (tabak, çatal, kaşık, bıçak ve bardak paylaşmakla), giysilerin ortak kullanımıyla, aynı havuzu, banyoyu, tuvaleti, saunayı ve duşu paylaşmakla, aynı yerde oturmakla, aynı havayı solumakla, aynı denizde yüzmekle, konuşmakla ve öksürükle, aynı evde, aynı ortamda çalışmak ve yaşamakla ve sinek, sivrisinek, böcek sokması, hayvan ısırması ile bulaşmamaktadır. Kan testi en güvenilir tanı yöntemidir. Kan testi, tüm devlet hastaneleri ve aile sağlığı merkezleri (ASM), üniversite hastaneleri ve diğer sağlık kuruluşları ve gönüllü danışmanlık ve test merkezlerinde (GDTM) yapılabilir. İlk alınan kan testi sonucunun ikinci bir kan testi ile doğrulanması gerekir. İkinci testte de pozitif saptanan kişilere HIV enfeksiyonu tanısı konulur. Kanında HIV saptanan kişiler mutlaka tedavi olmalıdır. Tedavi ile sağlıklı bir hayat yaşanır ve HIV enfeksiyonunun diğer bireylere bulaşması engellenebilir" diye konuştu. Korunmasız cinsel ilişki yaşayanların, birden fazla cinsel eşi olanların, cinsel yolla bulaşan başka bir hastalığı olan, damar içi enjeksiyonla madde kullanan ve HIV ile enfekte kişilerin eşleri, partnerlerinin HIV açısından risk altında olduğunu anlatan Dr. Tellioğlu, tedaviye başlalayanların günlük hayatları ve çalışma hayatına normal şekilde devam ettiğini söyledi. HIV enfeksiyonunun önlenebilir hastalık olup, korunma önlemlerinin tedaviden çok daha etkili ve ucuz olduğunu anlatan Dr. Tellioğlu, enfeksiyondan korunmak için sıraladığı öneriler arasında, "cinsel ilişkide kondom kullanılması; Dövme, kulak delme, piercing gibi cilde hasar verecek herhangi bir kesici delici alet ya da iğne ile uygulama yapılacaksa steril ve tek kullanımlık malzeme ile yapılmasını; Kullanılmış enjektörlerin paylaşılmamasını; Kimseyle kan kardeşi olunmamasını; Erkeklerin sünnet olmasını; Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgi edinilmesini" de önerdi.
Biyomedikal Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Gökhan Nur da son birkaç yılda yaşanan gelişmelerin sağlık sektörünün dünya genelinde stratejik önemini gösterdiğini ifade etti. Konferans veren Dr. Tellioğlu’na teşekkür plaketi veren Doç. Dr. Nur, "Toplumdaki sağlık okuryazarlık oranının yükselmesi, özellikle bulaşıcı nitelikteki hastalıklarda koruyucu ve mücadele yöntemlerinin geliştirilmesi ve uygulanması açısından oldukça önemli" diye konuştu.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —