İskenderun Kadın Platformu sözcüsü Meryem Çolak Keskin, “Depremin yıkıcı etkileri de kadın cinayetleri de politiktir! Bizlere çizilen kader planını mücadele ve dayanışma ile aşacağız” dedi.
Eğitimsen İskenderun Şube Kadın Sekreteri d olan Keskin, yazılı açıklamada şu görüşleri dile getirdi:
“Kadınlarının dayanışma ve mücadeleyi örgütledikleri renkleriyle, sözleriyle eylemleriyle bir araya geldiği isyanını eyleme dönüştürdüğü 8 Mart hazırlıklarımızın devam ettiği tarihlerde 6 Şubat günü 11 ili kapsayan, 20 Şubat günü Samandağ merkezli depremler yaşadık. Kapitalist ataerkinin rantı önceleyen, insanı ve doğayı hiçe sayan politikaları on binlerce yaşamı sevdiklerinden, bizlerden kopardı. Siyasal iktidarın doğal felaket diyerek kendi sorumluluğunu görmezden gelen, tüm sorumluluğu doğaya atan, kader ile açıklayan tutumuna karşı bizler yaşanan kayıpların kapitalizmin doğa ve insan düşmanı politikalarının bir sonucu olduğunu bu haliyle sürdürülebilir olmadığını söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz.
Bu yıl, Kadınların Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma günü olan 8 Mart’a, etkilerinin hala sürdüğü ve uzun yıllar da sürmeye devam edeceği bu depremin ağırlığıyla, yaşamlarımızın iktidar ve sermaye nezdinde hiçbir şey ifade etmediği bilinci ve öfkesiyle giriyoruz! 6 şubat 2023 günü meydana gelen deprem felaketi siyasal iktidarın deprem bölgelerine zamanında ve yeterli insan gücü ve ekipman ile müdahale etmemesi sonucu bir katliama dönüşmüştür. Yaşadığımız il olan Hatay depremden en çok etkilenen illerden biridir. İlimizde bazı bölgelerde ilk üç gün boyunca arama kurtarma çalışmalarının başlamaması neticesinde özellikle Antakya, İskenderun, Samandağ, Kırıkhan ve Defne ilçelerinde binlerce insan göz göre göre ölüme terk edilmiştir. Siyasal iktidarın geçmiş yıllar içinde rant dışında hiçbir durumu gözetmemesi sonucu özel ve kamu hastaneleri çökmüş, çok sayıda hasta ve sağlık çalışanı hayatını kaybetmiştir.
AFAD KIZILAY NEREDE?
Depremin ilk günü kurulması gereken çadırlar ve mobil tuvaletler kurulmamış, KIZILAY tarafından çıkarılması gereken sıcak yemekler çıkarılmamış, hayatta kalan depremzedeler açlığa, susuzluğa, çaresizliğe terk edilmiştir. Daha sonraki süreçte KIZILAY’ın deprem bölgesine gönüllü yardım götüren AHBAP ve Türk Eczacılar Birliği gibi sivil toplum kuruluşlarına çadır, gıda, giysi gibi ücretsiz dağıtılması gereken malzemeleri fahiş fiyatlara sattığı ortaya çıkmıştır. Halkımız öfke ve çaresizlikle sınanmış, depremzedelerin “Devlet nerede? AFAD ve KIZILAY nerede?” soruları cevapsız bırakılmıştır.
ENKAZ MOLOZLARI YAŞAM ALANLARINA DÖKÜLÜYOR
Dikkat çekmek istediğimiz bir diğer husus enkaz alanlarından çıkan molozların taşıdığı asbest tehlikesidir. Asbest doğada kendiliğinden bulunabilen ve özelikle eski binalarda inşaatlarda kullanılan, etkileri uzun yıllar sonra ortaya çıkan akciğer kanseri ve akciğer zarı kanserine neden olan bir maddedir. Maalesef asbest tehlikesine karşı hiçbir tedbir alınmamış, asbest içeren molozların köylerimize, mesken alanlarımıza dökülmeye başlandığı bilgileri tarafımıza ulaşmıştır.
KADINLAR SAVUNMASIZ KALDI
Milyonlarca insanda derin acılar bırakan depremin etkileri, savaşlarda olduğu gibi kadınlar ve çocuklar üzerinde daha ağır yaşanmaktadır. Başta siyasal iktidarın kadın düşmanı politikaları başta olmak üzere, sermayenin, kentsel rantın, liyakatsizliğin, insan hayatını hiçe sayan imar uygulamalarının sebep olduğu bu büyük yıkımın sonuçları, zaten yoksulluk kıskacında, etnik ve dinsel olarak ayrımcılığa uğrayan, bölgesel eşitsizliğe, savaşa, emek sömürüsüne ve ataerkil şiddete en çok maruz kalan kadınları daha da derinden etkilemiştir. Enkaza dönen kentlerden sağ kurtulabilen, yakınlarını kaybetmenin ağır travmasını yaşayan kadınlar bir taraftan da güvenlik endişesini yaşamış; göçe, yoksulluğa, salgın hastalıklara ve şiddet riskine karşı savunmasız kalmıştır. Büyük bir felakete ve insanlık dramına sebep olan iktidar ve kurumları ise kadınlara ve çocuklara reva gördüğü gerici politikalarını hemen uygulamaya koymaktan geri durmamıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı, depremzede çocukların evlat edinenle evlenme engeli bulunmadığına dair tecavüz ve istismarı meşrulaştıran fetvalar verirken, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, kimsesiz kalan çocukları yurtlarda ve okullarda adları taciz, tecavüz, istismar ve şiddet ile anılan tarikat ve cemaatlere teslim etmekten çekinmemiştir.
YIKIMDAN KAÇIP ŞİDDETE UĞRUYOR
Depremin yarattığı yıkımdan kaçmak isteyen kadınlar erkek şiddetine maruz kalmaktadır. Samandağ’da depremden kaçarak boşandığı erkeğin yanına gitmek zorunda kalan Alev Atun’un yüzüne boşandığı erkek tarafından kaynar su dökülmesi kadınların karşı karşıya kaldığı tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Şiddetle ve ölümle burun buruna yaşamak kadınların kaderi değildir!
32 GÜNE RAĞMEN SORUNLAR VARLIĞINI SÜRDÜRÜYOR
Bugün 8 Mart. Kadınların Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü. Depremin üstünden 32 gün geçmesine rağmen ilk gün yaşanan sorunlar ne yazık ki halen varlığını sürdürmektedir. Halen depremzedelerin ilk karşılanması gereken çadır ve su gibi temel ihtiyaçlara erişiminde sıkıntı yaşanmaktadır. Halen afet bölgesindeki tuvalet ihtiyacı giderilmemiştir. Duş alma, çamaşır yıkama gibi olanaklar sağlanmamıştır. Kadınlar için hijyen malzemeleri halen en acil ihtiyaçlar listesinde birinci sıradadır, bulaşıcı ve salgın hastalıklara yakalanma riski devam etmektedir. Bizler İskenderun Kadın Platformu olarak diyoruz ki, Depremin yıkıcı etkileri de kadın cinayetleri de politiktir! Bizlere çizilen “kader” planını da, kadın cinayetlerini de, depremin yıkıcı etkilerini de mücadele ve dayanışma ile aşacağız.”
9863,27%1,88
34,75% 0,10
36,60% 0,33
2957,36% 0,48
4831,50% 0,59