İskenderunlu yazarlar Recep Yıldırım, Seyfettin Babat ve Kadir Peker, Dünya Öykü Günü kapsamında düzenlenen etkinlikte öykülerini okudu, bir yazın türü olarak öyküde mekan, kişi ve kurguyu konuştu, sanatın işlevini tartıştı.
Sadet Berkyürek/İskenderun
14 Şubat Dünya Öykü Günü kapsamında, Ayna İskenderun Kültür Sanat ile Evimiz İskenderun Süpürge derneklerinin geleneksel Çarşamba Sohbetleri etkinliğinde yazarları öykülerini okudu. İkinci kitabının hazırlıklarını yürüten Recep Yıldırım yeni kitabında yer vereceği Geyik Böceği adlı öyküsünü okuduğu etkinlikte Ayla Kutlu´nun Sen de Gitme Triandafilis´i senaryolaştıran, İskenderunluların edebiyatla yakın ilgisiyle tanıdığı diş hekimi Seyfettin Babat Nesibe Uyuyor öyküsünü, yaratıcı yazarlık kulübü yöneten eğitimci Kadir Peker de kısa öykülerini paylaştı, edebiyat, aydın sorumluluğu ve eğitim konularını konuştu.
Öykünün ‘bize, Doğu toplumlarına özgü´ bir yazın türü olduğunu belirten eğitimci-yazar Recep Yıldırım, Murathan Mungan´ın ‘öykü yetim çocuktur´ nitelemesini hatırlatarak, “Bir hikayeye başlarsınız, bir de bakmışsınız ki o hikayede bazı unsurlar bir diğer hikayeye yardımcı olmuştur. Her biri içinde ayrı bir karakter yaratmak zorundasınız. Romanı, denemeyi, makaleyi batıdan almışızdır. Oysa hikaye ya da öykü bize özgü, Doğu toplumlarına özgü bir şeydir” dedi.
Köy odalarında, kahvehanelerde hikayelerin dilden dile, ağızdan ağıza yayıldığını ve sözlü kültürün çok önemli bir kolunu oluşturduğunu anlatan Yıldırım, “Hikaye bizim için yeni bir şey değil. Bizim için yeni olan Batılı anlamdaki hikaye. Yani bir yazar tarafından eline kalem alınıp, belli bir uğraşı sonucu başı sonu olan bir anlatı bizim için yeni. Ancak keşke o bize özgü anlatı geleneği hala devam ediyor, kendi içerisinde güçleniyor, gelişiyor ve gürbüzleşiyor olsaydı” diye konuştu.
Öykünün romandan ya da diğer türlerden farkına işaret eden ve her öykünün yeni bir hayata pencere açtığını kaydeden Yıldırım, kendisini öyküye yönlendiren etmenlerin birini insanı daha derinlemesine tanıma merakının, bir insanının potansiyelini, neler yapabileceğini hissetmenin oluşturduğunu sözlerine ekleyen Yıldırım, “Öykü yazmamın nedenlerinden bir tanesi insan tanımak, insanları tanımak ve tanıdığım insanları da bir başkasına anlatabilmek. Çünkü ancak böyle birbirimizi içerden kavramış, birbirimizin pencerelerine vakıf insanlar oluruz diye düşünüyorum” diye konuştu. “Öykü yazmayı sevdim” diyen Yıldırım,
yeni öykü kitabının daha çok günümüz sosyolojisiyle ilgili olacağını söyledi.
“Akdenizli olmayı isterdim”
İskenderun´a bir yıllığına gelip İskenderunlu olarak kabul edilen, 23 yıldır İskenderun´da değişik okullarda öğretmenlik yapan Kadir Peker, yakın geçmişe kadar hikaye anlatıcılığının toplumsal yerine dikkat çekerek kentleşmeyle birlikte bunda da bir kırılma yaşandığını söyledi. Öykü yazmanın romana göre daha kısa olduğu için kolay yazılacağı düşüncesine karşın bunun zorluğunu Peker, şöyle aktardı “Öykü yazmaktan çok korkuyorum. Öykü yazdım, birkaçtanesi dergilerde yayınlandı. Fakat kendim için öykü yazmanın erken olduğuna karar verdim. Onun yerine kısa metinlere yöneldim. Anlık, beni etkileyen anların kısa anlatımlarını. Bu yazılardan oluşan bir kitap da yayınlamayı düşünüyorum.”
“Edebi annem Ayla Kutlu”
İskenderunlu yazar ve tiyatrocu, diş hekimi Seyfettin Babat, edebiyat dünyasının kapısını Ayla Kutlu´yla aralandığını belirterek, Ayla Kutlu´yu ‘edebi annem´ olarak adlandırdı.
Kendisine edebiyat dünyasına kapıyı aralayan Ayla Kutlu´yu edebi annem olarak adlandıran, tiyatro oyunları ile bilinen Seyfettin Babat da öyküsünü okumadan önce, öyküye ve yazma sürecine ilişkin şunları paylaştı: “Çocukluktan gelen bir itkiyle uzun yıllar sonra tekrar yazmaya başladım. Benim bu yolda ilerlememi, bir şekilde edebiyatta bir şeyler yapacaksam –henüz yapma yolunda biri olarak tanımlıyorum kendimi- edebi annem sayesinde yapacağım. Çünkü yazmaya onun bir öyküsünü oyunlaştırmaya başlayarak yola çıktım. Ben de Gitme Trinandafilis benim dönüm noktalarımdandır. Bu şekilde yazmaya ve ne yazdığımı bilmeden yazmaya başladım. Ben kendimi tanıma adına başladım. Kadın öyküleri yazmaya başladım. Bugüne kadar sadece dergilerde yayınlanmış öykülerim var. Edebi annem tarafından bir kitap zamanı geldiği söylendi ve ben onun hazırlıklarındayım. En yakın tanıdığınız, bildiğiniz çevreyi yazarsınız. Ben kendimi tanımaya başladığımı sanıp, kendimle başladım. Ama, hikayelerimde İskenderun ciddi bir yer tutmaya başladı. Yazdıkça şundan hoşlanmaya başladım; sonunu bilmediğim bir şeyi yazmak, bana sürprizlerle karşılaşmak bana inanılmaz bir haz veriyor. Ben yazmanın bu kısmını seviyorum.”
9660,53%1,16
34,59% 0,13
36,29% 0,82
2982,40% -0,75
4956,70% -1,49