Türkiye, iki gün sonra ilan edilişi, zaman aralığı ve getireceği değişikliklerle dayatma ve zorlama bir erkem seçime gidiyor.
Ardından gelecek olan sizce bir sistem değişikliğini mi, rejim değişikliği mi?
Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş bu seçim sonrası vücut bulacak, partili cumhurbaşkanı bu seçimle göreve başlamış olacak. Meclis´te dipten gelen dalga cumhurbaşkanının mensup olduğu siyasi partisini azınlıkta bırakırsa, bunca hazırlık yapılan yeni sistemi körleştirip topallaştırır mı? Muhalefetin çoğunluğu sağladığı bir parlamento yapısında başkanlık sistemine geçiş sağlanabilecek mi? Zira, 24 Haziran´ın bir diğer önemi yeni sistemin bütün kurum ve kurallarıyla yerleşeceği kurucu bir dönem özelliği taşıyor olması… Kurucu süreçte, 16 Nisan 2017´de yapılan 18 maddelik anayasa referandumu ile getirilen değişiklikler, uygulamaya dönük yasa ve iç tüzük değişikliğiyle de desteklenerek tamamlanacak.
Yani uyum yasaları ve düzenlemeleri gerçekleştirecek bir kurucu süreçten bahsediyoruz o zaman. Mekanizmaların oluşabilecek her ihtilafın gözetilerek kurulduğu yeni sisteme yönelik tarihi bir oylama ile karşı karşıyayız ve 24 Haziran yeni bir anayasal oylama adeta.
Cumhur ittifakının, 7 Haziran 2015 seçiminin ardından ayak seslerinin duyulduğu bu yeni sisteme hazırlığı ‘istikrar´ sloganı ile dillendirip, süreci bunun üzerinden işlettiği takvimi, muhalefet cenahı ‘değişim´ üzerine kurdu. Muhalefet kanadı yeni sistemi ´tek adam´ olarak adlandırırken tüm mekanizmaların güçlü başkan öngörüsü üzerine kurulduğunu iktidar zaten kabul ederek dile getiriyor. Hem cumhurbaşkanı, hem yürütmenin başı, hem başkomutan, hem kararnamelerle yasama yetkisini de kullanabilen, hem parti başkanı… Güçlü başkanla birlikte bürokratik yapı ve anlayış da yeniden şekillenecek. Ya meclis? Güçlü parlamento mu, etkisiz ve yetkisiz bir meclis tablosu mu? Hangisi koca bir yalan?
Sahi Pazar günü oy kullanırken neyi oylayacaksınız?
Pazar günü sizi oy verme kabininde son kez tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya olduğunuz bir oylama hatırlatması yaparak yerele yönelelim... SES´in gelenekselleştirdiği, sandığın dilini geçmiş dönem seçimlerinin sonuçlarının tablolarını hatırlayalım.
Geçmiş dönemlerde olduğu gibi parti, örgüt ilişkilerinde nereden nereye diye bir dizi sorunun yanıtsız kaldığı bir milletvekili aday listesi tartışması daha şimdiden, gelecek yılların arşivlerinin tozlu rafları arasında kaldırıldı bile…
Polisi sıraya dizip teşhisten birinci sıraya…
AKP´nin 2015 yılında, oğlu Dörtyol İlçe Emniyet Müdürlüğü´nde 24 Çevik Kuvvet polisini sıraya dizdirerek teşhis etmesi unutuldu mu bilemem, ama 15 Temmuz darbe kalkışmasının ardından gazi milletvekili unvanını alan Hatay Milletvekili Hacı Bayram Türkoğlu´nun Hatay listesinin birinci sırasına yerleşmesi tesadüf olmadı gibi.
Yine 2015´te Hürriyet´ten Ahmet Hakan´ın ‘bizim Hüseyin Yayman´ dediği… Hatay´dan siyasilerin de 1. sıra adaylığına kesin gözüyle bakılırken İstanbul 1. bölgeden 14. sıra adayı olarak gösterilen Hüseyin Yayman, bu dönem Hatay´daki yerini 2. sırada buldu. 2015´in 7 Haziran´ında kısa bir parlamento dönemi deneyi olan Mehmet Algan´la aynı seçmen tabanına dayanan Abdulkadir Özel, 3. sıra adaylığıyla aday olarak değil, milletvekili olarak ağırlandı bu süreçte. Listenin 4. sıra adayını ise ´Şanverdilerin nöbet değişimi´ olarak okuduk.
CHP´nin 2., AKP´nin 5. sırasını, HDP´nin 2. sırasını birlikte, Hatay´ın ‘ilk kadın milletvekili adayı´ ifadeleriyle birlikte okuyacağız. Zira aday olduğu kentin siyasi tarihini bilip bilmedikleri üzerinden bir sınav verdiler. CHP´li Suzan Şahin ile AKP´li Sabahat Özgürsoy Çelik de ‘Hatay´ın ilk kadın milletvekili olmak istiyorum´ dediklerinde yeniden Hasene Ilgaz´ı hatırlamak ihtiyacı hissettik.
Her dönemin klasiği: Liste krizi
CHP´nin listesi ise M. Riyat Kırmızıoğlu´nun adı son saatlerdeki değişiklikte eklenince dağın bu bölgesinde ‘sıralama haksızlığına karşın eksik giderilmiş, siyaseten karşılık bulmuş´ olarak yorumlansa da, Nermin Yıldırım Kara yerine Suzan Şahin´in 2. sıra adaylığına getirilmesi siyaseten nasıl bir karşılık bulacağı giderek daha az tartışılır oldu. Dağın ötesinde ise eski il başkanları Mehmet Güzelmansur´un Servet Mullaoğlu´yla birinci sırada tartışmalı yer değişiminin siyaseten karşılığı ise daha net görünecek gibi.
MHP´de eski il başkanı Lütfi kaşıkçı, partinin gençlik yapılanmasından bugüne gelen isimlerinden İbrahim Gül faktörü bir çekim merkezi oluşturup Cumhur ittifakının itkisiyle meclise nasıl taşınacağı da siyasi analizlerde gözönünde tutuluyor.
SP ve İYİ Parti´nin millet ittifakı içinde parlamentoya Hatay´dan vekil taşıyıp taşıyamayacağı bir yana, Cumhur ittifakı tabanını ne kadar zorlayacağı üzerinde duruluyor. AKP ve MHP cenahından ise İYİ Parti ile Saadet Partisi´nin alacağı oylar ve dayandığı taban değerlendiriliyor.
2015´in 7 Haziran´ında bağımsız çıkarak CHP´nin 5. sıra adayının parlamentoya gitmesinde belki de tarihi sorumluluk taşıyan bir ismi ise bu dönem yeniden CHP fotoğraflarında görmeye başladık. Eski milletvekilli Refik Eryılmaz. Eryılmaz, CHP´nin parti rozetini çıkararak seçim çalışması yürüten Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce´ye Samandağ´dan maddi destek veren CHP´li grup fotoğrafındaydı.
HDP Türkiye genelinde ‘sol çevrelerle´ ittifakı Hatay´da da ilk iki sıra ile destekledi. Türkiye İşçi Partili, tiyatrocu, Hataylı Barış Atay Mengüllüoğlu, ‘solcu´ ve genç seçmenin HDP´ye yönelmesinde etkili olacağı da analizlerde işaret ediliyor. Hatırlanacağı gibi 1950´lerden bu yana milletvekillikleri merkez sağ ve sol partiler arasında paylaştırılan Hatay´da merkezi hükümete muhalif geleneğin tohumu 1957 seçiminde atıldı. Türkiye İşçi Partisi TİP, 1965 seçimlerinde Türkiye genelinde aldığı 15 milletvekilliğinden birini ise Hatay´dan çıkartmıştır: Yahya Kanbolat.
Bu dönemde de seçimi vaatler, HDP ve Büyükşehir Belediyesi olmak üzere 3 faktörün etkileyebileceği değerlendiriliyor. HDP´nin barajı aşıp aşmayacağı hesapları bu dönemde de yapılıyor; CHP´nin kaç milletvekili ile temsil edileceğini etkileyebileceği de…
MHP´nin erken seçim ısrarı: 2002
Hatay´ı paylaştılar: AKP 5 CHP 5
Bugünü biraz geriye giderek, siyasi yaşamın yeni aktörü AKP´nin çıkışını yaptığı yıllara götürerek gözönüne getirmek isterim.
3 Kasım 2002´de başlayan yeni dönemin ilk adımının MGK´da 19 Şubat 2001 Pazartesi günü Türkiye siyasi ve ekonomi tarihinin en karanlık günlerinden biri olarak kayıtlara geçen günle başladığı kabul edilir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer´in dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan´a anayasa kitapçığını attığı, Özkan´ın da Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz´ın ardından çıkarken Anayasa´yı alıp Sezer´in bulunduğu yöne geri fırlattığı gün.
Özkan´ı, Köşk´e kendilerinin çıkardığını hatırlatarak Cumhurbaşkanı´na sarfettiği 'nankör kedi' sözünü siyaset tarihine kazandırdığı gün.
Olayın duyulmasından saatler sonra Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden biri başladı. Dolar ikiye katlandı, borsa düştü, faizler fırladı, Merkez Bankası´ndan yaklaşık 7,6 milyar dolarlık döviz çıkışı oldu, binlerce kişi işsiz kaldı. Hazine, Dünya Bankası´nda görev yapan Kemal Derviş´e teslim edildi. Derviş, 14 Mart´ta ´Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı´nı açıkladı. IMF ile anlaşma yapıldı. Ekonomik kriz ve koalisyon içindeki anlaşmazlıklar, MHP Lideri Devlet Bahçeli´nin erken seçimde ısrarı üzerine Türkiye´ye yeni bir döneme girmiştir. İstifacılara, seçim tarihinin açıklanmasından kısa bir süre önce İsmail Cem ve Kemal Derviş de görevlerinden ayrılarak katılırlar.
Yerelde de erken seçim talepleri dillendirilmekte, yeni dönem hesapları yapılmaktadır. Saadet Partisi İskenderun İlçe Başkanı Hüsamettin Aydın, ‘DSP ve ANAP´ın tarih sahnesinde yerini alacağını, MHP´nin zaman zaman yıldızının parlayıp söneceğini, ilk seçimin ve geleceğin partileri olarak Saadet Partisi, AKP, CHP ve BBP´nin´ olacağını söyler. Siyasilerin aksine Baro Başkanı Nabi İnal, sağduyu çağrısı yapar, erken seçimin yarar sağlamayacağı görüşündedir. DSP´den istifa haberleri gelir. Partinin 4 ilçe yöneticisi; Nazar Keskin, Hayrullah Zervent, Emin Bol, Bahar Anber, İsmail Cem Başkanlığındaki partiyi destekleme kararı alırlar. Ancak, MHP, AKP, HADEP ve CHP dışındaki partiler erken seçime karşıdır. Seçim tarihi, Irak´a ABD tarafından yapılacak olası operasyon ile birlikte değerlendirilmektedir. Nitekim, seçim tarihi 3 Kasım 2002 olarak açıklanır.
Yarın: Siyasi yaşamda yeni aktör AKP