Meral Tabakoğlu TOKSOY


5 HAZİRAN DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ

Meral Tabakoğlu TOKSOY


1972 yılında İsveç’in Stockholm Kentinde düzenlenen, Birleşmiş Milletler Çevre Konferansında alınan kararla her yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü olarak ilan edilmiş. O günden bu yana, yani 52 yıldır kutlanıyor. Bu tür farkındalık yaratmak amaçlı günlerin, haftaların kutlanması çok önemli. Ama yarım asır önce tehlike çanlarını fark edip, böyle bir gün ilan edilmiş iken, dişe dokunur önlemler, düzenlemeler getirilmeliydi. Göz göre göre, bile isteye bu günlere gelinmiş oldu. İklimlerin değişeceği, aşırı sıcakların, sellerin veya kuraklıkların olacağına dikkat çekilmesi kehanet değil, bilimsel verilerdi. Ne söyleniyorsa aynısını yaşıyoruz işte. Kuraklıklar tüm dünyada kendini iyiden iyiye hissettiriyor artık. Biz geldik gidiyoruz da gelecek nesiller ne yapacak? Günü kurtarma telaşından ne vakit vazgeçilecek ya da vazgeçilecek mi?

Elli yıl önce musluklarımızdan akan suları gönül rahatlığı ile içerken, şişe sularına muhtaç hale geldik. 

O yıllarda ülkemizin neredeyse tüm sahillerinde denize girebilirken bu günkü durumumuz malum.

Sadece ülkemizde değil tüm dünyada ormanlar azalıyor. Yapılan bir araştırmaya göre, dünyada son otuz yılda Türkiye’nin yaklaşık olarak beş katı büyüklüğünde orman yok olmuş. 
İstanbul’da ise son elli yılda 43 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanlık alan yok edilmiş. 

Dünyamızın, ülkemizin uğradığı kıyım öyle büyük ölçekli ki çevrecilerin çabaları, farkındalık çalışmaları “Deniz Yıldızı” hikâyesinin boyutunu aşamıyor. En azından veriler bunu düşündürüyor.
Bu yıl da 5 Haziran dünya çevre günü dolayısıyla, Dörtyol Belediyesi’nin bir etkinlik düzenlediğini öğrenince biz de katıldık. 

Dörtyol Belediye Başkanı Dr. Bahadır Amaç’ı başkanlığından önce çevreci yanı ile tanıyoruz. O nedenle bu tür etkinliklerde görmek bizim için sürpriz olmazdı fakat Ankara’daki bir programı ile çakıştığından etkinliğe katılamadı. Kendisini temsilen, Belediye Başkan Yarımcısı Nida Bölükbaşı ve Belediye çalışanı, Çevre Mühendisi Latife Göksu katıldı.
Konumuz çevre olunca belediyelerin, iktidarların bu konuda atacağı tüm adımlarda, üzerimize düşen her şeyi, bir Türk ve Dünya vatandaşı olarak yerine getirmemizin lütuf olmadığını kavramamız lazım. 
Özellikle çevre konusunda elini taşın altına koyan herkese destek olunmasını başlıca görevimiz bilmeliyiz.

Sabah saatlerinde Dörtyol Belediyesi’nin önünden Atatürk Parkına yürüyüşle başlayan etkinliğe, sivil toplum kuruluşları, gaziler, siyasi parti temsilcileri, Belediye Temizlik İşçileri, Şehit Ayhan Kıymacı İlkokulu öğrencileri, öğretmenleri ve “Az sayıda vatandaş!” katıldı. Dörtyol halkının programa ilgi göstermemesinin, organizasyondan kaynaklandığını umuyorum. (Yeterince duyuru yapılmamış olabilir.) Atatürk Parkında Belediye Başkan Yardımcısı Nida Bölükbaşı ve Çevre Mühendisi Latife Göksu’nun yaptığı kısa konuşmadan sonra, parkın içinde ayrılmış bir alana çiçekler dikildi. Etkinlik, Şehit Ayhan Kıymacı İlkokulu öğrencilerinin resim sergisi gezilerek sonlandı. Aynı okulun otizmli öğrencileriyle öğretmenleri Hatice Özkan önderliğinde yaptıkları resimler serginin büyük bölümünü oluşturuyordu. Tamamen atık maddelerden yapılan tablolar ve çeşitli kutulardan oluşan objeler atmadan önce düşünülmesi gerektiğine dikkat çekiyordu. Hatice Öğretmenle ettiğimiz sohbette 4 tane ‘otizmli’ öğrencisi olduğunu anlatırken o çocuklara bir şeyler öğretmenin heyecanına beni de ortak etti. 

Önümüzdeki yıllarda yapılacak çevre etkinliklerinin, daha geniş kapsamlı olacağı kanısındayım.

Son zamanlarda katıldığım bazı etkinliklerin üstünkörü yapıldığını gözlemliyorum. Bunun en önemli nedenlerinden biri ekonomik sorunlar olsa da durumu şöyle özetleyebiliriz.
“Ben yaptım oldu.” durumundayız. Emek olmadan kaliteye ulaşılmıyor. 

Kimseyi incitmek istemem ama yapıcı eleştiriler eksiklerimizi görmemizi sağlar. O nedenle eleştiriye açık olmamız kendi yararımıza, bir dahaki sefere daha iyi işler çıkarmamıza katkı verir.
Bu yıl Ahmet Arif ve Nazım Hikmet’i anmak için düzenlenen bir programa katıldık. Şairlerin hayatlarına dair tek söz edilmeden program sonlandı…

İki ünlü şairi anarken, içeriği bambaşka, konuyla alakası olmayan, kendi şiirlerimizi okumamızın anlaşılır olduğunu düşünmüyorum…

Yıllar önce aramızdan ayrılmış olan bu değerli ustalar için bir etkinlik düzenleniyorsa bu gecede onlar konuşulup, onların şiirleri dinlenmeliydi. Normalinin, olması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum.

Kaliteli, emek verilen, amacına hizmet eden, iyi işlerde buluşma dileğimle…