6 Şubat depreminin üzerinden iki yıl geçti. On bir ili kapsayan emsali görülmemiş bir felaketi yaşadık. Büyük acılar yaşandı ve hala sona ermiş değil. Bugünkü yazımda kimsenin acısını tazelemek, yarasını kaşımak istemiyorum ama bu yaşananları yok saymamız unutmamız da mümkün değil… Deprem sonrası aldığım notlar ve yaşananların bir kısmı…
***
Yardım et Allah’ım.
Sevdiklerini erken alırmışsın yanına. İyiler önce gider derlerdi. Bu kadar çok muydu sevdiğin.
Dün bir liste gördüm. Yanına aldığın doktorların adı yazılı. Onlarca hekim… Düşünmeden edemediğim için affet! Her şeyin dermanı sendeyken, orada kimin ihtiyacı vardı bunca doktora bilmem…
14/02/2023
***
6 Şubat 4.17 sarsıntılarla uyandık. Sonra on binlercesi uyudu.
Her biri ayrı dünya, her biri ayrı hikâye. Eğer sıradan bir vakitte, eceliyle ölseydi içlerinden herhangi biri. Deselerdi mesela; Ayşe Figen Arlı hakka yürüdü. Haftalarca ağıt yakılır, ayağa kalkardı şehir. Amanos’un en kuytuları inler, Akdeniz dizlerini döver, mahşeri kalabalıkla uğurlanırdı. Cenaze aracına hacet kalmaz, omuzlarında taşırdı ahali…
Son görevini yapmakla da avunurmuş insan… Tek avuntum bu oldu belki de. Depremin dördüncü günü arkadaşımız, “İskenderun, Ayna Kültür Sanat Derneği Başkanı
Recep Yıldırım’ın” kızı Alaz ve eşi enkazdan çıkarıldığında artık çok geçti…
Altıncı gününde çıkarılan arkadaşımız, Ayşe Figen Arlı, eşi Haluk Arlı ve kızları Ayşe için de yapacak bir şey kalmamıştı…
Bazı aile üyelerinin ve arkadaşlarının katılımı ile aile mezarlığına defnediyoruz…
Devam eden artçılar, soğuk hava ve barınma sorunları baş gösterdiğinden, yakınlarını kaybedenler acılarını yaşamaya ve yas tutmaya zaman bulamıyor…
14/02/2023
***
Gecenin bir vakti gözlerim kendiliğinden açılıyor. Kalbimin atışı normal değil ama çarpıntı gibi de değil. Pıt pıt göğsümü sallıyor ve yavaşlıyor. Hepsi geçecek diye telkinde bulunuyorum kendime.
Allah’ım bu kıyameti biz mi yaşadık? Bir anda her şey nasıl tepetakla oldu… Oysa diğer günlerden farksız sıradan bir gün olduğunu sanıyorduk. Beni uyandıran sarsıntı on binlerce insanı uyutmuştu işte.
Çarşamba günü için dernek programımızı belirlemiş, konuğumuzla sözleşmiştik. Her şey akışında öylece giderken, nereden bilebilirdim bunca güzel insanı bir daha görmeyeceğimi…
Şehirlerin korku filmine dönüp, virane olacağını…
Binlerce insanın (Ben de dahil) ülkenin dört yanına savrulacağını…
19/02/2023 Saat: 00.6
***
Milyonlarca insan aynı anda aynı korkuyu duyabilirmiş. Kâbus olduğunu var sayıp, karanlık bir odada günlerce saklanasım var. Bir anda binlerce şey gelip geçiyor aklımdan. Dinlerken duymuyor, bakarken görmüyorum. Çoğu vakit konuşacağımı, hatta konuşmamın devamını unutuyorum. Bazen kanıksıyor, çoğunlukla yadırgıyor, korkuyorum kendimden. Halden anlayanlar olağan diye moral veriyor. Sık sık suçlu hissediyorum evimden uzaklarda olduğum için. Işınlanıp oralarda olmak, her enkazın başında ağıt yakıp af dilemek geliyor içimden. Viran bağlara dönen sılaya kavuşma isteğimi dindiremiyorum.
Sık sık İskenderun’daki yakınlarımızla konuşuyoruz. Herkes hala aracında yatıyor. Artçı sarsıntılar dur durak bilmiyor, sakın gelmeyin! diyor hepsi de…
Baharın geldiğini fark etmediğimi fark ediyorum. Geçen yıllardaki fide dikme telaşımı düşünüyorum. Artık hiçbir anlam taşımayan…
Olmadık şeyler dolanıyor aklımda. Çok kısa süren radikal düşünceler…
İskenderun’dan Mersin’e vardığımızda, yol boyu çay, çorba ikram eden o güzel insanlar neredeyse Muğla’ya kadar devam ediyor. Acıların paylaşılması, bir olmak, güzel insanlarımız… Her birini ayrı ayrı kucaklamak geliyor içimden. Göz yaşlarıma hâkim olmaya bile çalışmıyorum…
Geldiğimiz yer ülkemin bir köşesi olmasına rağmen kendimi garip, kimsesiz hissediyorum.
Eşim rahatsız, sürekli hastaneye gidip geliyoruz. Mecburen geldik diyorum kendime sürekli. İnsanın kendini ikna etmesi ne kadar da zormuş! Televizyon hiç kapanmıyor. Uzaktayken, burada göreceğimizin yüz mislini görüyor, daha da perişan oluyoruz.
Depremin gücü inanılır boyutta değildi. Bir an geliyor komplo teorilerine kulak kabartıyorum. Sonra utanıyorum bu düşüncemden.
Uzaktan gülüşmeler duyunca, yalnızlığım daha da büyüyor. Ve ateş düştüğü yeri bir kez daha yakıyor.
“Değene taş, değmeyene düş.” diyorum mırıldanarak. Acıyla çenem titriyor. Göz kapaklarım 0.4 sularına ayarlandı artık kendiliğinden açılıyor ve sabah olmuyor. Tıpkı 6 Şubat’ta olmadığı gibi… Bu duygular içindeyken, ölenlerin yakınlarından helallik istendiğine şahit oluyorum. Çok zor günlerden geçiyoruz çok zor!
15/03/2023