1989 yapımı Düşler Tarlası filmi Iowa'lı çiftçinin yapabileceğine dair hiçbir inancı yokken, bir hayalin peşinden gitmek için görmezden gelemeyeceği bir sesten ilham almasını anlatıyor. Ses ona acısını dindir diyor. Bu filmi ilk seyrettiğimde defalarca dönüp aynı sahneyi izlemiştim. Acısını dindir. Bir insanın acısı diner mi?
Yaşadığımız kimi tanıklıklar acının dinmeyeceğini ancak katlanılabilir hale geleceğini gösterdi. Bunlardan biri İskenderun’un Bekbele mahallesinde 11 Şubat 2024 tarihinde gerçekleşen bir katin katliamı idi. 7 aylık hamile Selma Abacı ile iki çocuğunun cansız bedeni yaylada bulundu. Olayla ilgili Selma’nın çocuklarının babası Turgay Kaya tutuklandı ve yapılan yargılama neticesinde 3 ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı. Yargılamanın başından itibaren Selma’nın acılı annesi faile sürekli önce hangisini öldürdün diye sordu. Hamile kızını ve iki torununu kaybetmiş bir annenin önce hangisini öldürdün sorusunu ilk duyduğunuzda ne fark eder diye düşünebilirsiniz. Ancak bir annenin duygu dünyasında yarattığı acı farkı gösteriyor. Müzeyyen anne için kızının çocuklarının ölümünü seyretmiş olması gerçeği onların ölüm gerçeğinden daha ağır basıyor. Sanık önce çocukları öldürdüm dese acısı dinecek mi? Dinmeyecek ama katlanabilir bir acı olacak belki de Müzeyyen anne için. Çocuklarının acısını görmedi diye teselli edebilecek kendini. Acıdan acı seçmek gibi görünse de bazen insanlar hayata devam edebilmek için tutunacak dal arar. Müzeyyen anne şimdi kayıplarının acısına en azından kızım çocuklarının öldüğünü görmedi tesellisi ile dayanabiliyor.
7 Eylül 2023 yılında Arsuz ‘da bir başka kadın katliamı yaşandı. Nazlı Karakoyun yedi katlı apartmanın damından atılarak katledildi. Fail yıllardır evli olduğu, çocuklarının babası olan Umut Karakoyun’ dan başkası değildi. Hakkında bir yargılama devam ediyor. Gelen raporda ölümün düşme sonucu olmadığı ortaya çıktı. Nazlı ‘nın iki güzel kızı annesiz kalmanın acısını en üst düzeyde yaşıyor. Sanık baba çocuklara olay öncesi annenizi öldürsem bana kızar mısınız diye sormuş ve devamında annelerinin ölümünden kaynaklı tutuklanmıştır. İki küçük çocuk acaba başkasına söylesek annemiz yaşar mıydı gerçeği ile baş etmeye çalışıyor. İki küçük bedene bu yük neden yüklenir? Haydi hep birlikte bu çocukların acısını durduralım. Ne diyerek teselli edelim onları. Hayata dair hiçbir deneyimleri olmayan annesiz kalmış iki çocuğun üstlendiği bu yük, acı nasıl tolere edilir? Annelerinin öldürüleceğinin kendilerine söylenmiş olması ve öldürülmüş olması gerçeği ne ile değiştirebilir? Küçücük çocuk bedenlerine bu kadar şiddeti bu kadar acıyı neden reva görürüz? Duygusal ve zihinsel şiddetin gelecek yaşamlarında yaratacağı travma nasıl engellenebilir? Bir yerde şiddetin durması gerekir. Çocuklar için şu anda her şey olduğundan daha kötü görünüyor. Belirsizlik ve kaos hâkim durumda.
Belki sanığın ceza alması bu şiddeti biraz hafifletir.
Başlangıç sorumuza tekrar döndüğümüzde acı dinmez diyoruz. Zaman geçtikçe insan kaybının acısını daha fazla hisseder. Hissettiği özlem duygusu yoğun üzüntü ile hezeyanlara neden olur. Yapılan haksızlık yaşama inancınızı yitirmenize neden olur öfke nöbetleri ile yaşam ile bağınızı koparırsınız. Gerçeklik duygunuzu kaybedersiniz. Artık sizin için her eylem, her hareket öfkeye neden olur. İnsanın tüm yaşamını bu şekilde sürdürmesi mümkün değildir. O yüzden acıyı dindiremesek bile acıyı tolere edecek savunma mekanizmaları bulmamız gerekir. Tanıklık yaptığımız her iki olayda da katledilen her iki kadının da sevdikleri acılarını azaltmak istiyor. Onu kaybettim ama ile başlayan cümleler kurmak istiyorlar. Gerçek adalet burada devreye giriyor. Faili belli kadın ölümleri ile şüpheli kadın ölümlerinin verileri bizi umutsuzluğa düşürse de Selma Abacı dosyasında sanık eylemine uyan cezayı aldı. Nazlı karakoyun dosyasında sanık eylemine uyan cezayı aldığında iki küçük çocuk ve Kıymet anne için acı dinmeyecek ama katlanılabilir hale gelecek.