Sağlık sorunlarından dolayı Afyon'un İhsaniye ilçesine bağlı Gazlıgöl beldesine kaplıcaya geldik. Burası tarihi zenginliğinin yanında, neredeyse her taraftan termal suların fışkırdığı bir bölge.
Antik çağlarda "Şifalı Frigya" olarak adlandırılan bu yerdeki kaplıca suyunun birçok rahatsızlığa iyi geldiği biliniyor. İçme olarak kullanıldığında mide, karaciğer, bağırsak spazmı, böbrek taşı düşmesine neden oluyor. Banyo olarak kullanıldığında da tansiyonun düşmesi, romatizmal hastalıklar, deri hastalıkları, bazı kadın hastalıkları, kronik bel ağrısı, kas ağrısı, kireçlenme, bel ve boyun fıtığı, idrar yolları iltihabı, hemoroid, cilt hastalıkları, kalp ve damar sertliği gibi hastalıkların tedavisinde etkili olduğu söyleniyor.
2800 nüfuslu küçük bir belde olan Gazlıgöl, 2019 kayıtlarına göre devre mülk, villa, apart ve pansiyon olmak üzere toplamda 12.548 yatak kapasitesine sahip. Yerli halkın üç katından fazla konuk ağırlayan bir yer. Bu kadar ilgiye rağmen çevre kirliliğini ve çarpık yapılaşmayı burada da görüyoruz.
Her zaman dikkatimi çeken bir durum ise kaplıcalara gençlerin rağbet etmemesi. Daha doğrusu gençleri çekecek, onlara da hitap edecek projelerin hayata geçirilmemesi. Gençleri buralarda vakit geçirecekleri, eğlenecekleri aktiviteler düzenlemek çok zor olmasa gerek. Belediyeler spor tesisleri, bisiklet yolları, yürüyüş yolları, eğlence merkezleri ve daha birçok projeleri hayata geçirerek, (Zaten görevi olan şeyleri. Yaşadığımız her yerde olması gerekenleri) her yaş grubunu buralara çekebilir. Kaplıcaya gelenlerin yüzde doksan beşi orta yaş ve üzeri. Bizler kaplıcayı hastalıklardan önleyici tedavi olarak değil de hastalanınca gelinecek yer olarak görüyoruz.
Buraya gelince öğrendiğim bir şey de Türkiye'nin en eski maden suyu olan ve 1868'den bu güne faaliyet gösteren, Kızılay Maden Suyu da Gazlıgöl'de bulunuyor.
Kaplıca suyunun şifalı olduğunu ilk olarak bir kralın kızı fark eder. Efsaneye göre, Batı Anadolu'da bir devlet kurulur. Bu devletin kralının güzeller güzeli kızı hastalanır ve tüm vücudunda çıbanlar çıkar. Hekimler bir türlü kızı iyileştiremez. Kız bir gün dağlarda dolaşırken, otların arasından çıkan suları görür ve içine girip yıkanır. Bir hafta gibi bir sürede yaraları iyileşip şifa bulur. Kızının iyileştiğini gören kral başka hastaların da şifa bulması için buraya hamam yaptırır. Adı üstünde efsane işte…
Gazlıgöl geçerken uğranacak bir yer değil. Daha doğrusu çoğumuz adını bile duymamış olabilir. Bunun için kimseyi ayıplayacak değiliz ama yanı başındaki "Frig Vadisini" görünce, iyi ki gelmişim veya keşke daha önce gelseydim diyorsunuz. Vadi, Gazlıgöl'e 20 km. uzaklıkta. Yol da güzel olunca kısa sürede ulaşıyorsunuz.
Şimdiye kadar sadece adını duyduğum, başka bilgimin olmadığı bu büyülü vadiye "İkinci Kapadokya" diyorlar. 900-600 yılları arasında Frigler tarafından kurulmuş, büyük bir medeniyet. Öyle bir iki saatte gezip görecek bir yer değil. Nasıl anlatsam, nasıl tarif etsem bilmiyorum. İskenderun Ayna Kültür Sanat Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak, önümüzdeki baharda, gezi programına "Frig Vadisi'ni" aldığımı yönetime ve değerli üyelere şimdiden duyuruyorum:)
Bu vadinin içindeki "Ayazini Köyü" Afyon'un önceki valisi, Gökmen Çiçek'in çabalarıyla restore edilip, harabe olan köy evleri yenilenmiş. Doğrusu çok da güzel olmuş. Başta vali bey olmak üzere emek veren herkesin ellerine sağlık. Köyün yenilenmesi vadiyi hareketlendirip, canlandırmış. Kadınlara gelir kapıları açılmış. Küçük lokantalar, çay bahçeleri, evlerinin önüne açtıkları tezgahlarda el emeklerini, yöresel ürünleri satıyorlar.
Frig Vadisini dolaşmaya başladığınızda barınma, savunma ve ibadet amaçlı inşa edilmiş yapılar insanı hayrete düşürüyor. M.Ö. 2 veya 3. Yüzyıla ait olduğu düşünülen, tüf kayalarının oyularak yapıldığı bu şaheserler Frigler tarafından yapılmış. Vadide bulunan "Avdalaz Kalesi" tarihin ilk apartmanlarından birisi olarak adlandırılıyor. devasa bir kaya kütlesine oyulmuş olan bu yapı halen dimdik ayakta duruyor. Yine vadinin içindeki Ayazini köyüne doğru ilerlediğinizde köyün girişinden başlayarak, kaya mezarları, sayısız kilise, şapel ve barınma amaçlı yapılmış yapılarla karşılaşıyorsunuz ve hangisini gezeceğinizi şaşırıyorsunuz...