Nurullah ER


Ağaç

Nurullah ER


Ağaçlar doğaya hayat katan canlılardır.

Tek ağacın meyvesi olmadığı söylenir o da “darağacı.”

Orman denir ağaç topluluğuna, bin bir türlüsü çeşit çeşidi vardır içinde.

İnsan kısım kısım, yer damar damar olan yeryüzünde, insanın iki yüzlüsü, yalancısı, sahtekarı olup birbirine zarar veresede, damar damar toprağa tutunan ağaçlar içinde birbirine kötülük yapan, ihanet eden görülmemiştir. Tümü kocaman orman içinde dostane, omuz omuza, sırt sırta vermiş gibi yaşarlar. Canlı türleri içinde hayvana da benzemezler, börtü böceğe de...Canlılar içinde tek ağaçlardır birbirine düşmanlık etmeyen, kıskanmayan, kavgası bulunmayan.

İnsan hayatının bir ağaç serüveniyle başladığı anlatılır.

Adları Adem ve Havva olan birbirini tanımayan iki kişi, Cennette meyve ağaçları altında tanışırlar. Melekler tarafından bu meyvelerden yerseniz Cennetten kovulursunuz uyarısına rağmen, şeytanın bu meyvelerden yerseniz sonsuza kadar yaşarsınız sözüne tamah ederler yerler ve Cennetten kovulurlar. Kendi davasına sahip çıkmak, üstüne düşeni yapmak için Melekle şeytan bırakmaz peşlerini, onlar da gelir yeryüzüne. 
Ve İnsanoğlunun hikayesi başlar.

Kavgalıdır, kindardır, kıskanç ve bencildir insanoğlu. Şeytanın nifakı ile yaşarlar. Yorulduklarında meleklerin şefkatine sığınırlar, ağaç yaşamına ve ağaç kutsiyetine sarılırlar. Dünyanın dört bir yanında insanlar ağaçların kutsallığına, ormanların gizemine inanır. Ağaçlar tüm kültürlerde, kutsal, dinsel, mitolojik hikayelerde yer almıştır. İnsanoğlu yeryüzünde var olduğu günden bu yana kendince; bereket, ebedilik, doğurganlık, yaratıcılık, doğa ile insan arasında iletişim vasıtası gibi değişik anlamların yüklendiği sembol haline gelmiştir.

Değişim ve dönüşümün sembolü olan ağaçlar insanoğlu için her zaman bir giz ve sır taşıdığı düşünülmüştür. Sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü onda aramış, hayat ağacı, ölümsüzlük ağacı diye adlandırmış.

Ağaç her ne kadar mitolojik ve efsanevi yönü anlatılsa da bilimin ve buluşun içinde önemli yeri vardır. Ayaklar altında ezilen binlerce elmanın neden düştüğünü insanlar pek sorgulamasa da biri de çıkar sorar. Elma bahçesinde başına elma düşünce “Elma neden düştü?” Bunu soran Newton’dur. Bu sorgulamayla yerçekimi hakkında bir düşünce geliştirir, bilime ve buluşa ilham kaynağı olur.

Son yıllarda ülkemizde yanan ormanları, talan edilen doğayı gördükçe tarihten gelen ormana ve ağaca, yeşil doğaya sahiplenmeye dair insanların mücadelesini gördükçe, bu mücadele hiçe sayıldıkça söyleyecek söz   bulamadım. Birilerine oturdukları kalktıkları yer dar geliyor, yedikleri içtikleri az geliyor olmalı. Belli ki, şeytanın nifakı üstün gelmiş. Bir yerde okumuştum, “Kapitalizm, gölgesini satmadığı ağacı keser.” Bu doğanın talanının, orman yangınlarının yönü o zaman, sömürgeci bir rejimi işaret ediyor.

Kavgalar sisteme karşı verilmedikçe bir anlamı olmaz.