Sadullah ÇAĞLAR


Amerika Cola İle Geldi

Sadullah ÇAĞLAR


İskenderun (Alexandreia) Büyük İskender’in adına izafeten bölgenin önemli bir liman kenti olarak kuruldu. (M.Ö. 333) ve ayrıca Ortadoğu’ya açılan bir kapı idi. Bu nedenle süreç içinde politik olarak çok önemli gelişmeler yaşanmış olup, Süveyş Kanalının açılması sonucu gerileme yaşanmıştır. İskenderun iklim olarak Hatay dağ yaylaları, Amik Gölü verimli topraklar bölge halkı için yaşam kaynağı olmuştur. Öyle ki Haçlı Seferlerinde işgale uğramış, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız işgaline uğramış, daha sonra Türkiye’ye katılmıştır. 
İskenderun Hatay’ın dağ yaylalarına en yakın olan ilçesidir. Atik, Soğukoluk, Alan, Nergizlik yaylaları kente çok yakın yaylalardandır. Örneğin Çukurova, Toroslar Adana ve  Mersin’de yaylalara ulaşmak saatler sürer. 1950 yılına kadar Hatay, İskenderun tarihsel nedenlerden turist çekim merkezi idi. 
Cumhuriyet Meydanında modern Atlantik Oteli, eski Adliye binası önü, PTT, Sümerbank, Ana cadde, Yener Kitapevi insanların uğrak yerlerindendi. Aydınlar Yener Kitabevi’nden gazete almak için İstanbul uçağını beklerdi ve bu arada kendi aralarında politika tartışırlardı. 
Şu anki Yapı Kredi Bankasının olduğu yerde Marmara Gazinosu vardı. Yayla otobüsleri gazinonun önünden kalkardı. 
Gazinonun ön masalarında oturan yolcular önlerinde gazete, mecmua okur ve fayton arabaların ve atların nal sesleri içinde günlük hayat devam ederdi. 
Samson ve Dalila, Anna Karenina, Maria Antonietta gibi sinema tarihinin klasik film kartpostalları meraklı arşivciler tarafından Foto Kemiksiz’den alınırdı. 
Mesela eski İnönü Caddesi şimdiki Şehit Pamir oldu. Akşam sonrası Halk Sinemasına gider, çıkışta  Cumhuriyet Meydanındaki mekanlara dolardı. (Dondurmacılar, pastaneler, sahlepçiler) 
Yan tarafta Altındişler Mağazası yanında Toros Kitabevi’nde aradığınız küçük dükkânda tüm dünya klasikleri bulunurdu. Kitapçı Süleyman Efendi kitap uzmanı idi ve ayrıca ayrancı Cemal’den köpüklü ayran içilirdi. Selim Yılmaz’ın şık mağazası, ayakkabı boyacılarının sesleri, Şehit Pamir’de yol alarak eski Vakıflar Bankası, Derviş’in baklava dükkanı önünde bekleyen müşteriler onun yanına yakın Artin Balcıyan radyo gramafon plak satış merkezi yeni plakları hoparlörle çarşıya dinleten Perihan Altındağ’ın duygulu sesi sevmediklerine gönül avutma şarkısı dinlenilmekte ve sinemacılar caddesi sanat merkezi idi. Kazablanka Bar, Rita Bar önünde Rita Hayworth 
Bolulu Niyazi’nin döneri, Expres Lokantasında dostların rakılı sohbetleri kente canlılık katardı. 
Ve terziler... 
İnsanların özel terzileri vardı ve ayrıca kunduracılar özel ölçü alarak ayakkabı yaparlardı. Antuan Zoki’nin İskoç kumaşları son derece şıktı. Terzi Mehmet İz’den randevu alınarak gidilirdi. Mehmet İz kadınların giydiği döpiyes elbiseler dikkat çekerdi. Genel olarak bayanlar makyajlıydı. Denizle iç içe yaşayan halk sahilde apartman yoktu. Zafer ve Akdeniz gazinosu halktan kişilerin çekim merkeziydi. Sahil baştan başa sarı kumla kuşanmıştı. Pac meydanı sabahları liman işçileri fabrikaya çalışmaya bisikletlerle giderlerdi tıpkı İtalya’nın Milano kentinde ki gibi. 
Vapur ve tren çığlıkları ayrılıkları yansıtırdı. İskenderun sanayi kentiydi. 20’nin üstünde fabrika vardı. Kentte sürekli çalışmaya gelen kişiler vardı. Sabahları denizden balık çeken işçiler türkü söyleyerek duygulanırdı. Taze balıkları bekleyen insanlar balıkları alırdı.  
İskenderun bir zamanlar şenlikti. Sinemalar, kitapçılar, eğlence merkezi pavyonlar.  
1954 yılı mayıs ayı yazlık İpek Sineması önünde pano ve panoda Zeki Müren konseri.  
İskenderun’da Alexandria Büyük İskender’in, şehrin kurucusu olan kişinin bir heykeli bile yoktur. En önemlisi tarihsel müzesi yok. Mısır İskenderiye kenti dünya şehri İskenderiye Kütüphanesi tarih kokan krallar mezarlığı, Anadolu dünyanın en zengin anıtlarıyla dolu fakat nedense hep konuşulur. Turistler neden Hatay çekim merkezi olması gerekirken geri kaldı. 
Tarih öğrenmek için gelmekte olan kişiler Soğukoluk gibi dağ yaylasında şu anda otel yok. Modern antik oteller neden hala kapalı. Bölgesel olarak geçmişte oteller ve eğlence merkezleri kuşanmış kent yalnızlaştı. 1953 yılı Şehit Pamir Caddesi, çarşı hamamı karşısı küçük bir topluluk, insanların ellerinde şişeler, içinde kahverengi bir şey içmekte, merak edip sordum;  
-Ne içiyorsunuz? 
-Pepsi Cola 
Sonra çalıştığım ustaya masanın üstünde paketler vardı. Ustaya sordum;  
-Bu paketlerde ne var diye, bana; 
-Amerikan süt tozu, peynir ve yağ var. Sen de git al. 
Şimdi ki Pac Meydanında Amerikan Tuslog şirketi dağıtım yapıyordu. Kısa bir zaman sonra uçak gemileri gelmeye başladı. Bizde ilk defa büyük uçak savaş gemileri görmeye başladık. Akşam üzeri Londra Bar önü deniz askerleri fayton at arabalarında şehir turu çocuklara çiklet sakızı atıyorlardı.  
1952 yılı Türkiye NATO’ya katıldı. Ülkeye ilk defa ABD barış gönüllüleri köy ziyaretlerine başladı. Sonraları kısa zaman içerisinde ayrancı Cemal’in köpüklü ayranı, gazozcu Selim’in meyveli gazozu unutuldu.  
İskenderun bankalarla kuşandı. Bir gün ama bir gün çarşının merkezi yerinde Artin Balcıyan’ın plak mağazasının önünde hoparlörde ilginç bir müzik tango okuyan Celal İnce, alışmadığımız bir ses dostluk şarkısını söylüyordu. Amerika kardeş dostumuz diye başlıyordu. ABD ile 1950 yılında başlayan küçük Amerika olacağız sevdası ne oldu? 
Sahi ne oldu, hala beklemekteyiz…