Müslüm KABADAYI


ANTAKYA HARMANINDA BULUŞMAK

Müslüm KABADAYI


İnsanın güzel niteliklerinden biridir dostluk kurmak ve dostluklarını, ilişkilerini başka dostlarıyla ortaklaştırmak… Üretken dostluklar kurduğum ve paylaşımcı dostlar edindiğim için kendimi hep bahtiyar hissetmişimdir. Bu güzelduyu, yalnızlaşma ve yabancılaşmanın da en güzel ilacıdır.
Yaşımız ve yaşam akışımız nedeniyle Türkiye’nin her bölgesinden arkadaşlarımız oldu. Üretken ve mücadeleci tüm kişiler gibi gölümüzü sürekli büyüterek bugünlere geldik. Kolay olmadı tabi bu. Ayrıntısına girmeden özce şunu belirtmekle yetineyim; üretkenliğiniz ve mücadeleniz insanın eşitliği ve özgürlüğü içinse, kamu yararını önceliyorsanız, dostluklarınız sağlam temelde gelişiyor ve zorluklara karşı direnme gücü kazanıyorsunuz. Çünkü yaptığınız çalışmanın haklı, güzel ve insana yaraşır olduğunun bilincine kavuşuyor ve aynı zamanda sevincine gark oluyorsunuz.
Bu yazıma, daha önce onlarca örneğini verdiğim bu anlamdaki dostluk kurma ilişkimi sağlayan candostlarımdan Arif Okay’a teşekkür ederek başlamak istiyorum. Hatay’ın toplumcu şairlerinden olup kendisiyle dostluk kurmanın mutluluğunu yaşadığımız Süleyman Okay’ın oğlu olan makine mühendisi Arif Okay’la yüz yüze ya da telefon, e-posta, whatsapp üzerinden ilişkimizi düzenli sürdürürüz. Öğrendiğimiz yeni bir şey varsa veya elimize yeni bir kaynak kitap, makale, fotoğraf geçmişse paylaşırız; kurduğumuz yeni bir ilişki varsa bilgi akışı sağlarız. Yaklaşık bir aydır Bodrum’da çalışan candostum Arif telefon görüşmemizde, “Müslüm Hocam, Ankara’da Antakyalı Kurtul Kavlak yaşıyor. Tanıyor musun?” dedi. Tanımadığımı ama bu soyadlı Mahmut Kavlak’ın nahiye müdürü olarak köyümüz Kışlak’ta çalıştığını duyduğumu söyleyince, “Bu ağabeyin elinde çok değerli çalışmalar varmış. Mutlaka kendisiyle görüşmelisin.” önerisinde bulundu. Hemen telefonunu göndermesini istedim.
Telefon görüşmemizde sesi oldukça sıcak gelen Kurtul Bey’le salı günleri Antakyalı arkadaşlarıyla bir araya geldiklerini söylediği Atakule’de buluştuk. Yanındaki mimar Yüksel Arıman ve Oğuz İnanç’la da tanıştıktan sonra “Aşkdeniz ve Asi’nin çocukları” olarak derin bir sohbete daldık. Öncelikle o kadim Antakya’mızın 6 ve 20 Şubat depremlerinde yıkılmasından dolayı yaşadığımız acıyı paylaştık. Benim belleğimdeki Antakya’ya ilişkin ilk izler beş yaşımdayken gördüklerimle başlıyor, 1965’te. Onlarınsa Antakya’nın yerlisi olarak 1940’lardan itibaren çok daha eski ve zengin anılar, görüntüler, ilişkilerle bezenmiş bir Antakya hafızası var. O nedenle depremden sonraki yıkılmış Antakya’yı görmeye cesaret edememişler. 85 yaşlarındaki bu üç delikanlının duydukları acıyı, gözlerindeki buğudan, seslerindeki ağıttan anlamanın hüznünü yaşadım Atakule’de… Bir insanın anılarının, tarihsel mekanların altında kalmasının ne denli büyük travma olduğunu, bir yıldır her an hissetmenin yükünü, tüm bilinç ve direncime karşın taşımakta zorlandığımın altını çizmek isterim.
Kurtul, Yüksel ve Oğuz ağabeyler, üç Antakyalı olarak çok iyi bir eğitim aldıklarını söylediler. Antakya’daki ilk, ortaokul ve lise eğitiminin 1940’tan 1970’li yıllara kadar Türkiye’deki en başarılı birkaç ilden biri olmasını sağladığını, 90 yaşındaki şairimiz Sabahattin Yalkın’dan, eczacı Aydın Bensan’dan da dinlemiştim. Onların FKB öğretmenliğini 1940’lı ve 1950’li yıllarda Antakya Lisesi’nde yapan Kamil Gülçat’la yaptığım söyleşide de, çok parlak öğrenciler olduğunu öğrenmiştim. Öğrenme merakı, yaratıcı ve üretici insan profili bakımından Hatay insanın bugün de Türkiye’de etkili olduğunu söylemekte bir sakınca görmüyorum. Tabi ülkenin genel durumu çerçevesinde…
Kurtul Kavlak, 1939’da Antakya’da doğmuş. İlk ve ortaöğrenimini burada tamamlayıp 1958’de girdiği İTÜ İnşaat Fakültesi’nden 1963’te mezun olmuş. 1963-1975 yıllarında DSİ’de çalışmış. Burada şair Sabahattin Yalkın’ın su mühendisi olarak çalıştığını ve daire başkanlığından emekli olduğunu da hatırlamakta yarar var. Kısa süre Ankara Bayındırlık Müdürlüğü’nde de çalışan Kurtul Bey, Sovyetler Birliği’nin öncülüğünde yapılan İskenderun Demirçelik Fabrikası’nda İnşaat Müdürlüğü görevinde de bulunmuş. Yeri gelmişken, 1970’li yıllarda İskenderun Körfezi’ndeki en yüksek katlı binalar olarak Demirçelik lojmanları Kurtul Kavlak’ın yönetiminde yapıldığından 50 yıllık binalara depremde bir şey olmamıştır. Kurtul Bey, bu binaların yapımındaki malzemenin Sovyetler Birliği tarafından üretildiğini, ancak proje ve uygulamanın kendileri tarafından gerçekleştirildiğini belirtmektedir. Burada rantın değil kamunun, insanın yararının öncelenmesinin ne denli önemli olduğunun da altını çizmek isterim.
Özel sektörde çalıştığı dönemde altyapı, resmi ve özel bina inşaatları, entegre sanayi tesisleri, toplu konut, dere ıslahı, sulama şebekeleri, kent içi çevre düzenlemesi, kavşak, alt-üst geçit, baraj, yol-otoyol işleri yapan Kurtul Bey’in iş ahlakını çok önemsediği görülüyor. Mesleki çalışmaları yanında çok sevdiği müzikle de yoğun ilgilenen Kurtul Bey’in, Antakya kültürüyle ilgili çalışmalara ağırlık verdiği görülmektedir. Osmanlıcayı öğrenip metinleri Latin alfabesine çevirmeyi de başaran Kavlak, Osmanlı’nın son Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait 1425 adet Türk Sanat Müziği eser notasını eski yazıdan Latin alfabesine çevirmiştir. 2014-2022 arasında 3 cilt kitap olarak “Uyuyan Güzeller” adıyla yayımlamıştır. 2023’te “Antakya Çocuk Oyun Kültürü” ve “Hatay Kültürü” çalışmalarını gün ışığına çıkarır. 
Yaşamını idame ettirmek üzere seçtiği meslek olan inşaat mühendisliği yanında müzik ve resme, edebiyata kendini veren Kurtul Kavlak’ın hazırladığı “Antakya Konuşma Dili Sözlük” dosyası, ne yazık ki yayınlanamamıştır. Bu dosyayı inceleyen araştırmacı-yazar Mehmet Tekin, Antakya’yla ilgili daha önce yayınlanmış çalışmalardan çok daha kapsamlı bu yapıt için önsöz hazırlamış ve 2023 yılında yayınlama sözü vermiştir. Ne yazık ki 6 Şubat depreminde binlerce Antakyalı gibi o da depremde hayatını kaybettiğinden bu değerli yapıt gün ışığına çıkarılamamıştır. Hatay, özellikle de Antakya ağzı üzerine akademik çalışmalar yapılmakla birlikte bu konuda kitap oylumundaki ilk yayını “Antakya Ağzı:Dilbilgisi ve Sözlük” adıyla Bülent Nakip yapmıştır. Uzun yıllar Antakya’daki Halk Kütüphanesi’nin müdürlüğünü de yapan Bülent Bey’i de ne yazık ki büyük yıkımda kaybettik. Mehmet Tekin ve Bülent Nakip’in ışıklar içinde yatmalarını diliyorum. Yeri gelmişken, 2021 yılında Habibi Neccar Camii’nin yanında açılan Hatay Kent Arşivi binasının bir bölümünün de hasar gördüğünü Arif Okay arkadaşımız haber verdiğinde hemen HBB’den Musa Eskiocak Bey’i haberdar etmiştim. Geride kalan yapıtları korumaya almışlardı. HBB Basın ve Halkla İlişkiler Müdiresi Nida Yılmaz’ın yaptığı açıklamaya göre, burada bulunan nadir yapıtlar Türk Tarih Kurumu’na aktarılmış. Mehmet Tekin’in telifli 3000 yapıtlık bağışı da kurtarılarak HBB yerleşkesinde hizmete sunulmuş. Gecikmeli de olsa bu güzel habere sevindiğimi belirtmek isterim.
“Hatay Kültür Harmanı”na bugüne kadar emek veren tüm kentteşlerimizi, Antakya dostlarını sevgiyle anıyorum. Yaşayanların “Uzun Ömürler Şehri Antakya”nın “Ölü Canlar Şehri” olmaktan kurtarılması için verdikleri mücadeleyi selamlıyorum. Bu çerçevede Kurtul Kavlak’ın “Antakya Konuşma Dili Sözlük” dosyasının, 6 ve 20 Şubat depremlerinin bilim ve akıl dışı rantiyeci yöntemle kentlerin yönetilmesi nedeniyle daha büyük yıkıma yol açtığı Antakya’mızın bilimsel çalışmalar ve kamucu anlayışla yeniden ayağa kaldırılmasına katkı olması bakımından gecikmeden yayınlanması gerekmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, HBB ve diğer belediyelere, Hatay vakıf ve derneklerine buradan çağrımdır, bu kitabı gün ışığına çıkartınız…