TL karşısında artan döviz kurları ile birlikte gelen zamlar çalışanların ve emeklilerin alım güçlerini düşürdü. Başka bir deyimle emeğiyle zar zor geçinen yurttaşları daha da yoksullaştı.
Bilindiği gibi yeni yılla birlikte işçilerin, memurların ve emeklilerin gözü, kulağı hükümetin üzerinde olacak. Acaba maaşlarımıza zam yapılacak mı? Ne kadar yapılacak? Verilen zamla evimizi, çoluk çocuğumuzu geçindirebilecek miyiz?
Hükümet ise döviz artışları nedeniyle dengesi bozulan bütçeyi ve gelir dengesizliğini göz önüne alarak maaşlarına zam bekleyen kitleyi nasıl oyalayacağının peşinde. Bunun için doğalgaza, elektriğe, akaryakıta gelen yüzde 50-60 zamlara rağmen işverenlerle yüzde on indirim kampanyası için anlaşma yapıyor. Diğer taraftan “kriz miriz yok” denirken diğer taraftan işverenlere “umuyorum krizi fırsata çevirirsiniz” deniyor.
Bugün asgari ücret 1600 lira ama, Türk İş´in Ekim ayı için açıkladığı açlık sınırı 1919 lira; yoksulluk sınırı 6 bin 252 lira. Bu rakamlar dört kişilik bir aile için.
Bugünki asgari ücretle bir ailede dört kişi çalışırsa, tabi hepsi de iş bulabilirse, ancak yoksulluk sınırında yaşam sürdürecek. Asgari ücret açlık sınırının üzerine çıkarılıp, diyelim iki bin lira yapıldı; o zaman da aileden üç kişi çalıştığında ancak yoksulluk sınırına ulaşıyor. Bu tablo ülkeyi yönetenlerin gurur duyacakları bir tablo mu? Hele de milli gelirimiz 11.000 doları aştı diye övünenlerin bu tabloyla övüneceklerini sanmıyorum.
Diğer taraftan ekonomik darboğazdan dolayı işyerleri kapanırken işçiler kapı önüne konmaktadır. Konkordato ilan eden şirket sayısı bazı ekonomistlere göre 3 bini aştı, İTO başkanına göre ise 500. Yani hangisi doğru olursa olsun ortada iflasların olduğu bir kötü gidiş var. Burada ekonomik durum iyi değil bir “seferberlik” ya da “kurtuluş savaşı” ilan edildi herkes “fedakarlık” yapmalı diyenler var. Burada “herkes” kavramının içerisinde 80 milyonu alıyorlar. Ama işler iyi gittiği, milli gelirin arttığı, firmaların kårlarını artırdığı dönemlerde “herkese milli gelirden pay verelim” diyen olmadı hiçbir zaman.
Gazetelerin haberine göre: Yeni Ekonomi Programı´nda açıklanan enflasyon hedefi tutar ve yıllık enflasyon yüzde 20.8 olursa memur ve memur emeklileri 2019 yıl başında yüzde 4 zamma ek olarak yüzde 7.15 daha zam alacak. Ama bu ay açıklanan enflasyon oranı yüzde 24.5 idi ve bütçede Cumhurbaşkanının maaşına da yüzde 26 zam yapılarak 74.500 liraya yükseltildi. O zaman neden beklentileri olan 20.8 oranında zam yapılmadı?
Piyasaya yüzde on indirim yapın kampanyası da zaten memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar ile toplu sözleşmelerde de işçi sendikaları bu artışları baz alacakları için yapıldı.
Sistemde en düşük ücret ile en yüksek maaş arasında bir bağ oluşturulmadığı için her yıl aynı tartışmalar gündemi meşgul etmekte sendikalar da her yıl pazarlıkları bu noktadan yapmaktalar. Maaşlar enflasyona göre değil de asgari ücretin katlarına göre yapılsa örneğin bir milletvekili maaşı üç asgari ücretli maaşı olacak; diye anayasada ya da yasalarda yer alsa milletvekilleri o zaman kendi maaşlarını artırmak için asgari ücreti artırmak zorunda kalırlar. Bu durum sendika yöneticileri için de geçerli…