Atatürk 57 yıllık yaşamına çok değerli ve önemli şeyler yüklemiş ve gerçekleştirmiş, bir lider ve devlet adamıdır.
O yaptıkları dünyaca bilindiği, ülkece önemsendiği için hala yaşıyor.
Aramızdan ayrılalı 86 yıl oldu.
Bugün birçok yerde adı söyleniyor, anıtları yükseliyor.
Son yıllarda Ulusal Bayramlarda; Anıt Kabir, Dolmabahçe ziyaretleri, tüm illerde fener alayları, bayraklı yürüyüşler ortada.
O, Çanakkale ile Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşıyla da Atatürk olarak bilinmiştir.
Tam bağımsız Türkiye diyordu.
Kurtuluş Savaşını o azimle vermiş, Cumhuriyeti o kararlılıkla kurmuştu.
Dünyada bağımsızlık mücadelesi veren birçok lidere ilham olmuştur.
O, Nazım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı için yazdığı destan da, Kuvayı Milliye kahramanıydı.
Yaşamı boyunca ilkelerinden sapmadan, emperyalist güçlere taviz vermeden Türkiye’yi tam bağımsız olarak yönetti.
Bir milletin uyanışını, bağımsızlık temelinde, Cumhuriyeti kurup bizlere emanet eden o büyük insanın gerçekleştirdiklerini adım adım yok etmeye çalışanlara karşı ona sahiplenmek, onun emanetini geleceğe taşımak insan olmanın sorumluluğudur.
Şu bilinmelidir ki, Sevr’i unutanlar kendine yeni Sevr yaratırlar. Keşke Yunan kazansaydı diyenler nankörlük yaparak şehitlerin kemiklerini sızlatırlar, bulunduğu yeri, yaşadığı hayat standartlarını inkâr ederler.
Biz onu iç ve dış düşmanlara verdiği kararlı duruşuyla biliriz.
Ne var ki bu coğrafyada Cumhuriyeti; içten içe yıkma, dışta fırsat kollama her zaman olmuştur. Son yıllarda da astronomik olarak artmıştır.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesini hatırlayanalar, içinde bulunduğumuz durumu acaba nasıl yorumlarlar?
Binlerce yıl öncesinin Ergenekon Destanını ballandıra ballandıra anlatanlar, yüzlerce yıl öncesinin Osmanlı’yla gurur duyanlar, yüz yıl öncesinin kurtuluş mücadelesini nasıl unuturlar? Ne var ki o, şairin dediği gibi sarışın bir kurda benziyordu/ Gözleri çakmak çakmaktı. O, Türklüğün bağımsızlığın ruhunu taşıyan, Osmanlı askeri olmaktan da gurur duyan bir liderdi.
Osmanlı’nın kuruluş tarihi üstüne dizi çevirenler, Osmanlının çöküşünün ve yıkılışının yanından bile geçmiyorlar. Daha da ileri giderek yıkılıştan kurtaran, küllerinden doğuran, Türk’ü ve Türklüğü yeniden yaratan ve bağımsız bir devlet kuran lidere lanet ediyorlar.
Bu ülkede Cumhuriyeti içine sindiremeyen iç güçler ve dış güçlerin karşı devrimi yıllardır devam ediyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında; Şeyh Sait olayı, Kubilay olayı, 1970 sonrası; Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, Doğan Öz, Muammer Aksoy, Uğur Mumcu, Kemal Türkler, Bahriye Üçok... gibi sözde faali meçhul kalan cinayetlerle öldürülen; aydınlar, bilim adamları ve yıllardır yaşanan terör olayları Cumhuriyet rejimine, laik sisteme ve Atatürkçülüğe karşı bir saldırıdır.
Türk halkı, kazandığı Kurtuluş Savaşının rejime olan Cumhuriyete sahip çıkıyor. Onu kalbine kazımışlar, yok edemezler, halkının gönlünde yatan bir kahramandır. Kurduğu Cumhuriyete özlem büyüyerek devam ediyor. 1926’da “Benim naçiz vücudum bir gün kara toprak olacaktır, ama Cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır” demiştir.
Bu ülkenin değerlerinden, yönetiminden Atatürk ve Cumhuriyet çıktığı zaman geriye; ancak acı ve gözyaşı kalır.