İnsanlık tarihinin en eski nesnelerindendir ayna.
Hayata açılan penceredir.
Dünün, bugünün, yarının yüzümüze yansımasıdır.
Çevremizdeki uyarıcıların, bize geri dönüşüdür.
Kendimizle yüzleşmemiz, başkalarıyla ilişkilerimiz ve onlardan aldığımız tepkilere göre duygu ve düşüncelerin nasıl şekillendiğini, bize nasıl yansıdığını görürüz aynada.
Uzak bir yerlerde içinde oda olan bin aynanın bulunduğu bir tapınak varmış. Tapınağa giren bir köpek tapınakta kaybolmuş ve bir odaya girmiş.
Oda içinde dolaşırken aynalarda bin tane köpek görünce düşman zannedip havlamaya başlamış. Havlamaların, hırlamaların, diş göstermelerin bin misli geri dönüyormuş. Köpek daha da saldırganlaşmış, kontrolden çıkmış ve öfkesinden oracıkta ölmüş.
Bir süre sonra başka bir köpek girmiş tapınağa. O da aynı aynalı odaya gelmiş, etrafında bin tane köpek tarafından çevrildiğini zannedince; sevinçten onlara kuyruk sallamaya başlayınca, o sallanış geri kendine dönmüş.
Tapınağın girişinde şöyle bir yazı varmış. “Sakın aldanmayın, gördüğünüz görüntüler sadece sizin aynadaki yansımalarınızdır. Başınıza gelen bütün olaylar size tutulan aynadadır. Onlar da sadece kendinizi, duygu ve düşüncelerinizi görürsünüz...”
Düşüncelerimiz, duygularımızı davranışlarımızı oluşturmaktadır. Duygular ve düşüncelerin gerisinde yer alan enerji, kürecikler gibi yoğrulmaktadır. Böylece o düşünce ve durum hayatımız üzerinde belirginleşecektir. Çevremizdeki diğer insanlar bizim düşüncelerimizden yansıyan davranışlarımızı etkileyecek, duygularımızı bize geri yansıtacaktır. Eğer düşüncelerimizi kontrol altına alabilirsek davranışlarımıza şekil vermemiz ve kendimizi değiştirmemiz mümkün olur.
Değişimin kilidi; farkındalık ve istektedir. İlgi isteriz ama kimseye ilgi göstermeyiz. Oysa ilgilenme insanların bizi nasıl algıladığının doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Carnege; “Başkalarıyla ilgilenirsen iki ay içinde bir çok dost kazanırsın, başkalarının seninle ilgilenmeni beklersen iki yılda bile tek bir dost kazanamazsın” demiş.
Eğer hayatta başımıza gelen bütün olaylar bize tutulan aynaların yansımaları ise o yansımalarda sadece kendimizi, duygu ve düşüncelerimizi görmekteyiz…
Kendimize bakalım, empati yapalım. Ben gerçekten herkese aynı şefkati gösteriyor muyum, hoşgörüye sahip miyim? Bana yansıyan görüntüler, sevimli mi yoksa öfke yüklü mü?
Ayna ayna söyle bana var mı bu dünyada benden daha güzel, daha mükemmel? Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler Masal’ının kötü kalpli, kıskanç üvey annesine, aynanın, ‘senden daha iyisi, mükemmeli vardır’ diyecek hali yok ama, ders çıkartanı mutlaka vardır.
Yaptıklarımız davranışların aynasıdır. Sevgi istiyorsan sevmesini bil, şefkat bekliyorsan şefkatli, saygılı olma, en büyük saygıyı getirir. Sabır, sabırlı olduğun kadardır, öfke öfkeyi doğurur…
Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın aynaya yansımasıdır.