Nurullah ER


Bac Meydanı

Nurullah ER


Şehirlerin simgesel yerleri vardır.

Özeldir, tarihtir; zaman geçse de insan belleğinde kaybolmaz.

İskenderun Bac Meydanı işte böylesi bir yer.

Bac, devletin aldığı vergi anlamı taşısa da birileri tarafından zorla alınan haraçtır, kanunsuz nizamsız yapılan iştir. 
Tarihte İskenderun Bac Meydanı geçmişte böylesi bir misyon yüklendiği bilinmektedir.

Anadolu’yu Ortadoğu’ya bağlayan Belen geçidinin denetim ve kontrolü Osmanlılar döneminde İskenderun Bac meydanında yapılır, bir yerde gümrük kapısı bilinirdi. Burada vergiler alınır, gidenlerin, gelenlerin güvenliği sağlandıktan sonra kervan yola koyulurdu.  Devletin otorite zafiyeti yaşadığı yıllarda bu işin bölgenin derebeyleri tarafından yapıldığı söylenir. 

Bac Meydanı olarak bilinen yer, günümüzde İskenderun’unun şehir merkezidir.

İskenderun’a giriş çıkış, mahallelere dağılım, sahile iniş buradan yapılır.

Alt geçidin yapılmasıyla her ne kadar önemini kaybetmiş gözükse de yine de şehrin çekim merkezidir.  Her gelen belediye başkanı mutlaka Bac meydanına el atmış, bir şeyler yapmaya kalkışmıştır.

Mete Aslan şehrin simgesi kabul ettiği portakal heykelini dikmiş, üzerinden şelaleli su akıtarak bir görüntü meydana getirmişti.

Yusuf Civelek, Kurtuluş Savaşımızın kahramanı bilinen, Hatay’ın Anavatana kavuşması kendinin Cumhurbaşkanlığı döneminde olan İnönü’nün anıtını yaptırarak meydana tarihi bir önem kazandırmış, altına İnönü’nün kendi sözü olan “Bu ülkede namuslular en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır”,  her çağda geçerliliğini koruyan kendi sözünün yazdırmış, Bac Meydanı olarak bilinen bölge İnönü Meydanı ve kavşağı olarak anılmaya başlanmıştı.

Depremde Bac Meydanı ve çevresi en çok zarara gören bölgeydi. İnönü’nün heykeli de zarar görmüştü, tahribat giderilerek anıt alandaki yerini tekrar almıştı.

Bac Meydan’ına mevcut Belediye Başkanımız da el atmış olmalı ki; İnönü Heykeli’nin etrafındaki kavşağı trafiği rahatlatma gerekçesiyle, kıyısından köşesinden kırpmış, heykelin bulunduğu alan bir avuç kalmış, etrafı ekin süreği gibi kazılmış, birkaç bodur ağaç ve heykel haliyle toz toprak içinde...
Yeşil Hatay yaratmaya çalışan belediye başkanımız şehrin en önemli merkezindeki, tarihi bir şahsiyetin bulunduğu meydanın bu görüntüsü içine siniyor mu acaba? Kırk beş kilometre İskenderun- Arsuz karayolunu refüjünde bahardan beri çalışan, ağaçları söken, ağaçlar diken, çimlerle yeşerten, rengarenk çiçeklerle süsleyen, kepçeyle kazan, dolduran, fıskiyeli sulama sistemi kuran, ışıklandıran, Bac Meydan’ının çevresine modern dönerci çarşısı yapan, aydınlatan Belediye başkanımız, bir avuç İnönü heykelinin bulunduğu alanın toz toprak içindeki yerinin peyzajını yapabilmek için bütçesi mi kalmamış, yoksa zamanı mı? 

Belki de projelendirmiş, sıraya koymuştur.

Yoksa birileri gibi asker kaçağımı biliyor?

İkinci Dünya Savaşında ekmeği karneye bağladığından mı?

Belki de o meydana layık görülmüyor.

Unuttum, birde ayyaş sözü vardı…

İnönü için oluşan siyasi önyargıların sorusu çoğaltılabilir. 

Ne düşünülürse düşünülsün bilemem ama bu meydandaki bu görüntüyü İskenderun halkı normal karşılamıyor. 

İnönü’nün her ne kadar siyasi kimliği olsa da o bir Kurtuluş Savaşı Kahramanı, Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinin tapusunu Lozan’da alan, Türkiye’nin kalkınmasına, gelişmesine katkı sunan, her şeye rağmen ülkeyi İkinci Dünya Savaşına sokmayan, ayrıca ülkeyi demokrasi adına çok partili sisteme geçiren bir devlet adamıdır. Yaptıklarıyla siyaset üstü bir kimliğe sahiptir. Az çok tarih okuyanlar bunu bilir, ama bu tarihle yüzleşmek istemeyenler inkâr edebilir. Bu tarihin inkâr edilmesi insanın kendi kendini inkâr etmesidir. 

Devleti yönetenler, kamu hizmeti verenlere düşen görev siyasi kimliği ne olursa olsun devlet adamı olma şahsiyetine sahip kişilere devlet adına sahip çıkmak olmalıdır.