Mehtap Sert

Tarih: 09.01.2025 08:02

BARINMA HAKKI

Facebook Twitter Linked-in

Tarihinin en ağır ve yaygın yıkımının yaşandığı Maraş merkezli 6 Şubat depreminde binlerce insan yaşamını kaybetti bir o kadar insan evsiz kaldı. Depremden etkilenen 11 ilde, resmi verilere göre 637.222 bağımsız bölümden oluşan 227.027 bina yıkılmış ya da kullanılmaz hale gelmiştir. En temel ihtiyaç barınma sorunu beraberinde göçe neden olmuştur. Depremin üzerinden neredeyse iki yıl geçmesine rağmen barınma sorunu ile ilgili kalıcı ve topyekûn bir çözüm üretilememiştir.  

Yasanın 29. Maddesinde “yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere hak sahibi olmak şartıyla konut yaptırılır veya kredi verilir” hükmü yer almaktadır. 750 bin hibe, 750 kredi verilerek yerinde dönüşüm yapılacak, ya da TOKİ yapılacak kira ödenir gibi ödenecek, rezerv alanı olacak, isteyen kendisi yapacak seçenekleri arasında gerçeklik binlerce insanının barınma sorununun çözüme ulaşmamış olma halidir. Ayrımcılık yapılmaksızın herkes için erişilebilir ve uygun fiyatlı konut sağlama yükümlülüğü anayasal güvence altındadır. Ancak konteyner dağıtımında yaşanan eşitsizlikler, birçok bölgenin hukuki niteliğinin sürekli değiştirilerek amaca bir türlü hasıl olunmaması ayrım gözetilmeden barınma sorununun çözülmeyeceği endişesi yaratmaktadır.

Kalıcı çözümlerin üretilmesinde henüz tatmin edici bir yol kat edilmediği için geçici çözüm olarak çadır ve konteyner kentler oluşturulmuştur. Deprem sonrasında kullanılmaz hale gelen 520 bin binada yaşayanların bir kısmı geçici çözüme dahil edilmiştir. Ancak bu çözümler oluşturulurken geçici yerleşim alanları da sorunlu bölgelerden seçilmiştir. Barınma alanlarının yapıldığı sahaların zemin özellikleri, alt yapı sorunları, ısınma olanaklarının yangın riskine yol açması, içme suyuna erişimdeki sınırlılık, tuvalet, banyo, çamaşır yıkama olanaklarının yetersizliği, rüzgar ve yağmur gerçekliğinden uzak alanlar beraberinde birçok olumsuzluğun yaşanmasına neden olmuştur. Zemin ve hava koşulları ile ilgili birçok olumsuzluğu barındıran yaşam alanlarına enkazın dökülmesi, asbestin yaydığı zehir barınma koşullarını olumsuz etkilemiş, toplumsal tepkilere neden olmuştur. Bu alanlar oluşturulurken hiçbir verinin değerlendirilmediği hızla oluşturulan çadır ve konteyner kentlerin birçok ihtiyaca yanıt vermediği açıktır. Engel, yaş, cinsiyet gibi farklı ihtiyaçlar gözetilmeden genel bir çözüm üretilmiştir. 

Konteyner olarak kullanılan prefabrik yapılar montajı önceden tamamlanmış, içinde odası, mutfağı, tuvalet ve banyosu olan küçük modüler bir yapıdır. Doğal olarak hepsi aynı model olduğu için mesela engelli için bir farklılık yaratılmamıştır.  Yaşam alanı olarak seçilen yerlerin eğitim ve sağlık kurumlarına uzaklığı da ayrı bir sorundur. İskenderun’da TOKİ’ye yapılan hastane şehrin birçok konteyner kentinden iki araçla gidilen mesafededir. Yine konteyner kentte yaşayan birçok çocuğun devam ettiği eğitim kurumuna taşıma sorunu çözülemediği için devamlılık sorunu yaşanmıştır. Mevcut okullar birbirine taşınarak okullar öğrenci yığınları haline getirilmiştir.  Buda geçici barınma alanlarında yaşayan depremzedenin eğitim, sağlık gibi haklarına erişimlerine engel olmaktadır. Birde can yakan üniversite gerçekliğimiz var. Şehrin tek teknik üniversitesi İSTE’nin bahçesi konteyner kent olduğu için birçok bölüm uzaktan eğitime dönüştürüldü. 

Korona ile başlayan eğitim sorunları üniversitenin bilimsel eğitimle mesafe açmasına neden oldu. Yağmur ve fırtına gerçekliği gözetilmeden bataklık alanlara yapılan konteyner kentlerde kısa süren yağmur sele, sonrasın da günlerce kurumayan çamura dönüşerek yaşam alanlarında salgın ve kalıcı hastalıklara neden olmaktadır. Depremin üzerinde iki yıl geçmesine, birçok devlet kurumu ve STK’nın yerinde gözlemle rapora dönüştürdüğü tüm sorunlara rağmen depremzedeye reva görülen yaşam bu. 6 şubatta ölümü görenlere sıtmaya razı etmek. Bugüne kadar yapılan barınma sorununun çözüme dair çalışmalar deprem bölgesinin yeniden yapılandırmasının yıllara yayılacağını göstermektedir. Geçici barınma alanlarında mevcut koşulların da insan hakları ihlaline sebebiyet verdiği çok açıktır. 

Umuyor ve diliyoruz ki 2025 sorunların samimiyetle tartışıldığı ve kalıcı çözümlerin üretildiği bir yıl olsun. Hepimize iyi seneler. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —