Meral Tabakoğlu TOKSOY


BAYRAM

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Ramazanın sonuna geldik iki gün sonra bayram. Bayramların varoluş amacı paylaşmanın, yardımlaşmanın, birbirimize omuz vermenin, birlik olmanın öneminin hatırlanması ve yaşanması içindir.
Son yıllarda yaşadığımız bayramların içinin boşaldığını, ruhunu kaybettiğini düşünüyoruz.

Yaşımız ilerledikçe eskiyi daha çok hatırlıyor, daha çok özlüyoruz. Aslını isterseniz bu değişimler hayatın akışı içinde kaçınılmaz bir durum. Biraz düşündüğümüzde asıl özlemimizin eski bayramlarda birlikte olduğumuz kişiler olduğunu fark ediyoruz.  Çoğunun artık aramızda olmayışı ve bir daha o fırsatın elimize geçmeyeceğini bilmek… Bunun yanında yaşadığımız eski evlerimiz aklımızdan hiç çıkmıyor. Artık yerinde yeller esen, o günkü mahalleden, köyden eser kalmayan, sokağımızı tanımakta zorlandığımız görüntüler içimizi acıtıyor. Gelişmenin betonlaşmak olarak algılandığı, bölgelerin dokusuna ve kültürüne uygun olmayan binalar, ucube yapılar sardı her yanımızı. İşte bu geri dönülmesi imkânsız bir yola soktu bizi. 

Gelişmek, ilerlemek her bireyin ve ülkelerin hedefi olmalıdır ama gelişimin gökdelenler ve çarpık yapılar olarak düşünülmesi, içinde bulunduğumuz ülkeyi ortaya çıkardı. Bizim özlemimiz geçmiş ve geleceğin uyum içinde kucaklaştığı bir çevre ve ruhunu yitirmemiş bayramlar yaşamak. 

Teknolojinin bu günün çok gerisinde olduğu o yıllarda ne kadar da mutlu olduğumuzdan söz ediyoruz. Evet gerçekten de mutluyduk, savaş görmüş dedelerin ninelerin torunlarıydık ve dinlediğimiz yokluk hikayelerinden ne kadar da şanslı olduğumuzu düşünüyor sahip olduklarımıza kanaat ediyorduk.

Televizyonun evlerimize ilk girdiği günlerde nasıl müptelası olduğumuzu, elektrikle tanıştığımızdaki mutluluğu, tel dolaplardan buz dolabına geçişin gururunu, evinde telefonu olanın ayrıcalıklı olduğunu, bunların bizleri nasıl da mutlu ettiğini hatırlıyoruz.

Kalabalık geçirdiğimiz eski bayramlar, kurduğumuz masalar aklımıza geldiğinde yine bir arada olmanın özlemini çekiyorduk. Neden o kadar kalabalıktık? Hepimiz yedi sekiz kardeştik. Annemiz ve babamız da aynı şekilde kalabalıktı ve tüm akrabalar aynı çevrede yaşıyordu. Çünkü bulunduğu bölgede herkesin karnı doyuyordu. 

Arkadan gelen nesil yani bizler, ikişer çocuk yapabildik. ( O vakitler en az üç çocuk yapın diye akıl veren de yoktu) bizim çocuklar da yurt içi yurt dışı her biri bir yere dağılınca edi ile büdü misali kalıverdik… Buyurun, kalabalık bayram geçirin bakalım geçirebilirseniz…

Sağlık olsun buna da alıştık derken ülkenin gündemi kendimizi unutturuyor çok şükür(!) 

***

Son günlerde yaşananlar malum, birbiri ardına şok edici gelişmeler bayramı unutturdu. “Bayram gelmiş neyime.”

Yelkenleri her suya indirdiğimde, ama her seferinde bir mucizeyle karşılaşıyorum. Bu halk, mucizenin ta kendisi… Sabrıyla, sağduyusuyla destan yazan bir millete sahip olmanın huzuru var içimde. Şu anda huzura erecek bir fotoğraf olmadığını biliyorum. Biraz sabır biraz da zamana ihtiyacımız var…  

Her şey çok zorlaşmış, aklımızın almadığı durumlar yaşıyoruz ama önemli olan boyun eğmiyoruz artık. İşte asıl önemli olan bu. “Bu işte bir adaletsizlik var!” diyebiliyoruz hep bir ağızdan… 

“Gecenin en karanlık anı şafak sökmeden az önceki andır.” Unutmayın…

İyi bayramlar. Bayramınız güzel geçsin…