Bu haftanın önemli günü 21 Mart. Doğanın kış uykusundan kalkması ve canlıların damarına kan basmasının yarattığı sevinç-umut günü. Diğer yandan newroz/nevruz bayramı olup Dünya’nın değişik ülkelerinde halklar tarafından bereketin ve zulümden kurtuluşun günü olarak kutlanıyor. Bu anlamlarıyla örtüşen bir de Dün Şiiri Günü tabi. Dünya Ormancılık Günü olduğunu da unutmayalım.
Bugünün anısına, geçen yıl tuttuğum bir günlüğümü, SES okurlarıyla paylaşmak istiyorum. Herkesin gün içinde kendisini nasıl var ettiğini, günlük tutarak paylaşmasını diliyorum. Böylece başka insanların deneyim ve birikimlerinden yararlanma olanağı buluruz.
Ankara, 23 Mart 2023
“Başımı kaşıyacak zamanım yok.” deriz ya, benimki bazen “Başımı kaşıyacak halim yok.” oluyor. Günlük işler yanında yoğun telefon görüşmeleri, whatsapp yazışmaları, haber okumaları, etkinliklere slayt ve konuşma metni hazırlamalar, dergi ve gazetelere yazılar, bana gönderilen metinlerin editörlüğünü ve düzeltmelerini yapmalar, kızımız Evin’in ödevlerini ve kurslarını takip etmeler… Zamanın atlısı gibiyim, sürekli koşturmaca… Nereye kadar bu beden dayanacak bilemiyorum. Bir gün isyan edip çatlayacağı, patlayacağı malum. Onu çok zorladığımın farkındayım. Bazen sinyal verip “Yeter artık!” diyerek isyan ettiğini görmüyor değilim. Bütün bu yoğunluk ve yorgunluğa karşın mutluyum. Yaptıklarımın yakınlarımın, arkadaş ve dostlarımın yanında topluma-insanlığa bir katkı olduğunun mutluluğu beni güçlü kılıyor. Belki o nedenle şeker ve guatr hastası olmama karşın böyle dinamik kalabiliyorum.
Bugün sınıf öğretmenleri olduğum İMEM 10-Y/Z sınıflarına Kütüphane Haftası (28 Mart-2 Nisan) nedeniyle görev verdim. 20 öğrencinin her birinden fon kağıtlarına yapıştırıp gelmeleri kaydıyla Türk ve Dünya edebiyatından şair-yazarlar yanında bilim-sanat insanlarının fotoğraflarını, kitap kapaklarını ve şiir-sözlerini düzenlemelerini istedim. Bu gençlerimizin aynı zamanda performans notuna yansıyacak. Getirdikleri fon kağıtlarını 28 Mart’ta koridora asacağız. Öğretmen ve öğrencilerin görmelerini sağlayacağız. Kütüphanecilik Kulübünün anlamlı bu çabasının yanında öğrenci ve öğretmenlere “Kitap İnsanlığın Belleği ve Yüreği” konulu bir konferans vereceğim.
Dün not düşmeyi unuttuğum iki görüşmeden söz etmek istiyorum. Biri, Antakya’da birlikte kültür-sanat-edebiyat etkinlikleri yaptığımız ve 6 Şubat’taki depremden sağ kurtulup ailesiyle birlikte Alanya’daki bir otelde kalan Musa Artar dostumla yaptığımız telefon görüşmesiydi. Otelde konaklama süreleri dolunca Manisa Akhisar’daki kardeşinin yanına gitmişler. Sağlıkçı olan kardeşleriyle yaşıyorlarmış. Depremin travması yetmiyormuş gibi iş ve çocukların eğitimiyle ilgili gelecek belirsizliğinin cansıkıntısıyla boğuşuyorlarmış. Bu çok ıstırap verici bir durum tabi. Otelde kaldıkları sırada oradaki çocuklarla kitap okuma, drama, oyun çalışmalarıyla üretken olduğu için boşlukta kalma duygusunu pek hissetmeyen Musa dostumuzun geleceğe ilişkin neye karar vereceklerini bilememenin ezikliğini yaşadığını anlamak zor değil. Ona moral vermeye çalıştım ama somut bir şey yapamamanın ezikliğini de ben duydum. Bugün de Antakya Kültür Sanat ve Edebiyat Platformu çalışmamıza kendisini dahil ettik. Umarım işe yarar çalışmalarla yol alırız. Ha, yeri gelmişken bu platformun çağrı metnini ve içinde bulunduğum çağrıcılarını Hataylı şair-yazar arkadaşlara gönderdim şu mesajla: “Dost merhaba. Yukarıdaki çağrı metnine bizler destek verdik. Destek veren arkadaşlarla Platform genişliyor. Hafta sonuna kadar yeni katılımcıların da yer alacağı whatsapp grubu üzerinden yapılacak program önerileriyle çalışmalar başlayacak. Katılmak istiyorsan, bilgi vermen önemli. Hepimize kolay gelsin.” Şu ana kadar 13 kişi olumlu yanıt verdi. Umarım ağırlıklı bir toplamla Antakya’nın kültür birikimine uygun biçimde yeniden ayağa kaldırılmasına önemli katkılarımız olur.
İkinci görüşmemiz şair Mehmet Ercan’la oldu. Kendisinin de şiirlerini okuyacağı, Ozan Uyumlu ve benim konuşmacı olduğumuz, Sabahattin Sel dostumuzun da Nâzım şiirlerinden bestelediği parçaları seslendireceği programın ayrıntılarını görüşmek üzere yarın NHKM’de buluşmaya karar verdik. O arada beni arayan Arzu Kök arkadaşımız, oturumu yönetmek üzere Özcan Özgür arkadaşımızı önerdiğini söyledi. Yarın o da gelecek toplantıya. Buluşmamızda Ercanî dostumuzun şiirlerinin Sabahattin arkadaşımızın yapacağı fon müziklerini de çalışmalarını sağlayacağız.
Bugün de çok görüşmemiz oldu. Yine ikisinden söz etmek isterim. Biri, Almanya’dan köyümüze gelen candostum teyzemoğlu Mehmet Kabadayı’yla gerçekleştirdiğimiz telefon görüşmesi. Kendisi dün akşam karanlığında köye ulaşmıştı. Bugün de 6,4 büyüklüğündeki depremde hasar gören evlerinin güçlendirilmesi için yanlarına gelen bizim anne tarafımızın bağlı olduğu Tiryakilerin Ünye kolundan Aydın Tiryaki’yle görüşmemi sağladı. Tekirdağ’dan Hatay’a arabasıyla geçecek olsaydı beni de alacak, birlikte gidecektik. Ancak otobüsle gitmiş İstanbul’dan. Bugün güçlendirme için gerekli malzemelerin çoğunu almışlar. Yarın da Antakya’dan ustalar gelecekmiş. Umarım kendisi Kışlak’tayken sorunu hallederler. Böylece kardeşi Hatice, ölüm korkusu olmadan evde kalmaya devam eder. Akrabalarımız arasında dostluğuna ve siyasal-toplumsal mücadeleye katkısına en çok güvendiğim candostum Mehmet’in sağlıklı olması, ayağının taşa değmemesi çok önemli. Onunla her şeyimizi çok rahat paylaşabiliyoruz.
İkinci önemli görüşmeyi de, İzmir’de Ege Üniversitesi’nde sanat tarihi alanında akademisyen olan öğrencim Ender Özbay’la yaptık. Beni ihmal ettiği için özür dileyerek konuşmasına başlayan Ender, Antakya Kültür Sanat ve Edebiyat Platformu çalışmamıza katılma kararını bildirdi. Kendisinin çevresinde daha önce Hatay’da araştırmalar yapmış ve Deniz Gezmiş heykelleriyle tanınan bir heykeltıraşın Antakya’ya giderek çocuklara kilden heykeller yaptırmak istediğini söyledi. Bizim çalışmamıza bu sanatçıyı da katabileceğini belirtince, “Bu güzel bir haber,” dedim. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Şubat 2023 sonunda oluşturduğu Afet Bölgesi Kazı Başkanlığı’na Kafkas Üniversitesi’nden Sanat Tarihçisi Doç.Dr. Muhammmet Arslan’ın atandığını, bu kişinin AKP’den milletvekili adaylığının olduğunu dile getirdi. Bunlar, her şeyi oyuncaklaştırıyorlar. Yarınki Platform toplantısında bunu da değerlendirmeyi önereceğim.
Üçüncü görüşmeden de söz etmeden geçemeyeceğim. Çankaya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nden Damla Açar aradı beni. 2 Nisan’da yapacağımız etkinlikle ilgili ayrıntıları aktardım kendisine. Etkinlik yapılacak salonun 70 kişilik olduğunu söyledi. Ben de slayt için projeksiyon ve perde sorununu, ayrıca bağlama için ses cihazını halletmelerini söyledim. Notlarını aldı. Umarım çözerler.
68 kuşağından kentteşim olan emekli Edebiyat Öğretmeni Ömer Özdal Ağabey, dört aya yakındır Avrupa’da. İngiltere ve Almanya’da kızları, Hollanda ve Fransa’da yeğenleri var, her yıl kışa girince onları ziyarete gider, baharla birlikte Ankara’ya döner. Kendisiyle arada whatsapptan görüşme ve yazışma yapıyoruz. Bugünlerde Türkiye’ye geleceğini söylemişti. Dün uçak ertelendiği için bugün geleceğini bildirdi. Henüz ses çıkmayınca whatsapptan gelip gelmediğini sordum. Henüz yanıt yok. Onunla da konuşacak çok şey birikti. Bir sağ salim kucaklaşalım bakalım.
Türkiye’deki hava kirliliği konusundaki aşağıdaki haber beni çok şaşırttı. İstanbul başta olmak üzere sanayinin yoğunlaştığı kentlerde hava kirliliğinin daha çok olmasını beklerken, Doğu bölgesinde daha yoğun olması şaşırtıcı değil mi? Bunun doğal gaz kullanımıyla ilgisinin bu kadar yüksek olduğunu bilmiyordum doğrusu. Odun ve kömürün daha çok kullanıldığı doğu illerimiz risk altında ha…