Sadullah ÇAĞLAR


BİR ZAMANLAR İSKENDERUN

Sadullah ÇAĞLAR


Adını büyük İskender’den alan İskenderun şehrinin tarihi ve turistik olarak ilgi çekici yerleri vardır. Geçmişte Cumhuriyet meydanında eski Atlantik oteli, Adliye binası ve PTT yer alırdı. 

Gençlik yıllarımda şehrin her yerinde turistler vardı. Sahile uzanan iskeleye yanaşan tekneler denizden gelen vapurdaki yolcuları iskeleye çıkarırdı.  

İskelede taze balıklar satılırdı. Bu arada gençler rıhtımın ön kısmında denize atlayıp atılan madeni paraları toplardı. Ve sahil boyunu süsleyen gazinolar vardı, bunlardan içinde ilk akıma gelen Zafer gazinosu ve Akdeniz lokali idi. İnsanlar burada çay içer tavla oynardı. Ayrıca sahilde belediyeye ait çay bahçesi ve plaj vardı.

Genelde sahil baştanbaşa sarı kumlarla kuşanmıştı ve küçük tekneler vardı. Sabahları balıkçılar ağ atarak geleneksel türküler söyleyerek balık avlardı. Halk taze balık alırdı.

Şehrin aristokrat kesimi sahildeki deniz kulübünde vakit geçirirdi. Sahilin karşısında Kız Meslek Lisesi ve onun bahçesindeki eski bina halk eviydi. Orada akşamları okuma yazma kursu vardı. Ayrıca tiyatro, sinema salonu ve okuma odaları vardı.

Sahilde apartman yoktu. Tek katlı bahçeli evler vardı. Mareşal Çakmak caddesi eğlence merkezi idi. Örneğin Rita Bar, Londra Bar, Boyacılar parkı yakınında pastane ve dondurma salonu, vardı.

Şimdi yıkık olan Altındişler otelinin yanı Bolulu Niyazi’nin döner salonu idi. Bolu lokantasında çalışan garsonların dönerci şapkaları ilgi çekici idi. Cumhuriyet meydanında eski Sümerbank mağazası yanında Yener Kitap evi vardı. Okur kitlesi oldukça kalabalık idi.

Her gün saat 13.00’te İstanbul’dan uçakla günlük gazete gelirdi. Toros kitap evi, sahaf Kemal’in kitapçı dükkânı gençler tarafından talep görürdü. Şehrin en işlek yerinde muhteşem bir balıkhane binası vardı. Günlük balıklar bulunur ayrıca kasaplar da vardı.

Balıkhaneye yakın semt pazarında günlük taze meyveler vardı. Şimdiki Şehit Pamir Cad.sinin eski adı İnönü Caddesi idi. Şekerci Ahmet’in dükkanında helva ve çikolata çeşitleri oldukça bol olurdu, şimdiki Vakıfbank’ın yanında tatlıcı Derviş amcanın tereyağlı baklava satan pastanesi meşhurdu. 
Çarşıda kitapçılardan çıkan gençlerin ellerinde dünya klasik romanları görülürdü.

Bayanların kıyafetleri son derece moderndi. Atlı Fayton arabaları ve çıngırak sesleri nal seslerine karışırdı. Sonra nedense Faytonları kaldırdılar, oysa bugün Paris ve Londra gibi turistik pek çok şehirde fayton arabaları var.

Pac meydanından limana çalışmaya bisikletleri ile giden işçiler çok güzel bir görüntü oluştururdu. Peki ne oldu tüm bunlara fabrikaların ve gemilerin düdükleri sustu. Çarşıda güzel kıyafetleri ile gezen insanlar nereye kayboldu?

1953 yılıydı sanırım küçük bir kalabalık ellerinde şişeler içinde kahverengi bir şey içiyorlardı. Merak edip sordum;’Ne içiyorsunuz?’ diye, ‘Pepsi Kola’ dediler, Amerikan kolası.

Sonra çalıştığım terzihanede masanın üzerinde paketler vardı. Ustama paketlerin ne olduğunu sorduğumda, ‘Amerikan süttozu’ dedi. Bana, “Sen de git al, Pac meydanında Amerikan Tuslog firması dağıtıyor” dedi.

Kısa zaman sonra İskenderun Körfezine içlerinde uçak gemisi, de olan Amerikan savaş gemileri geldi. Eski rıhtımdan halkı tekneler ile para almadan uçak gemisine gezmeye götürüyorlardı. Ben de arkadaşlarımla uçak gemisini gezmeye gittim. Geminin ortasında savaş uçakları vardı. Biz ilk defa böyle bir gemi gördük. Sonra geminin büyük salonunda halkı toplayıp konserve yemeklerden ikram ettiler. Halk gemilere çok ilgi gösterdi. Şehirde başka bir görüntü ise eğlence yerlerinin ve barların önüne Amerikan askerleri yığılmıştı.

Fayton arabaları içinde askerler şehri geziyordu. Arabaların arkasından koşan çocuklara Amerikan askerleri sakız atıyordu. Yıllar geçti yavaş, yavaş her gün içtiğimiz gazozcu Selim’in o güzel ve doğal gazozu ve meşhur ayrancı Cemal’in ayranı da kayboldu. Sinema çıkışları uğrayıp dondurma yediğimiz pastane kapandı. Şimdiki Vakıflar Bankası yerinde Artin Bağciyan’ın gramofon ve akardiyon satan mağazası vardı.

Bir gün plak mağazasının önünde çalan hoparlörde yeni bir şarkı çalınıyordu. O dönemde tango müzik yapan Celal İnce alışmadığımız bir yabancı müzik çalıyordu sanırım şöyleydi; Amerika, Amerika kardeş dost Amerika.

Her zaman plak aldığımız Artin amcaya bunun ne müziği olduğunu sorduğumda yeni tür rock müziği dedi.

1954 yılında Demokrat Parti iktidarında Cumhurbaşkanı Celal Bayar ABD’yi ziyaretinde kongrede yaptığı konuşmada, “Türkiye Kore savaşına en çok asker gönderen ülke. Amerikan yardımının bize daha çok yapılması lazım” der. Ülke 1950 yılından itibaren Küçük Amerika olacağız diye yola çıktı, acaba Türkiye küçük Amerika oldu mu?