Bugünlerde sistemin her iş kolunda uzmanlaşmış çeteleri dürüst gazeteci ve TV’lerde okuyor, izliyoruz. Sağlık alanında bebeklerin yaşama tutunma çabasını onların ölümü pahasına ranta çeviren “yeni doğan çeteleri”, uyuşturucu çeteleri, yolsuzluk, hırsızlık çeteleri, beşli çeteler, eğitimi ranta çeviren, parayla diploma veren çeteler. Bütün bunlara karşın suçluların salındığı, yolsuzlukları ortaya çıkaranların, doğruyu söyleyenlerin cezalandırıldığı bir adalet sistemi…
Bütün bunları insanların vicdansızlığına bağlamak konuyu tek başına açıklamaya yetmez. Yirmi dört yıl iktidarda olan partinin uygulamalarının sonucu desek, o zaman bundan önce yolsuzluklar, adam kayırma, mafya uygulamaları yok muydu? Diye sorulacak. Yanıt olarak “vardı ama bu kadar değildi” yanıtını duyar gibiyim. Demek ki bu iktidardan önce de var olan sistem bozuklukları bu iktidarın bireysel çıkarlar, parti ve yandaş çıkarları esas alınarak yönetilmesiyle bu son duruma geldi.
Bütün bunların temelinde bireysel liderlik, bireyin çıkarlarına, zenginleşmesine önem veren bir sistemin işleyişinden ileri gelmektedir.
Bu sistemin tamamen değişip bireysel yönetim, özelleştirme yerine kamusal bir yönetimin yerleşmesi gerekir. Örnek olarak sağlık alanında çıkan skandalların nedeni sadece vicdansız, Hipokrat yeminine uymayan “doktorlar” ya da vicdansız “hemşireler” midir? Eğer hastanelerin ve çalışanların kamu adına denetimleri yapılsaydı bu skandallar zamanında önlenebilirdi. Ama sistem de adalet ve vicdan yerine para kazanma hırsı bireylere öyle yerleştirilmiş ki para kazanma amacı bütün değerlerin önüne geçmiş. İşte bu nedenle bu sistemde hangi sınıfı temsil ettiği belli olmayan siyasilerin de konunun dışından sorunu çözmeleri mümkün olmuyor.
İşte bu nedenle yeni bir sisteme geçmek zorunlu hale gelmektedir. Bu çalışanların doğrudan kendi yöneticilerini seçip denetlediği bir sisteme olacaktır. Yukarıda verdiğim örnekte sağlık sisteminin yönetim ve denetimi tamamen sağlık çalışanlarına ait olması halinde bu skandalların olmayacağını öngörüyorum. Şimdi denecektir ki bu skandalları yapanlar da sağlık çalışanları içinden çıkmıyor mu? Doğru. Ama denetlenme yok. Yetki bakanlıkta, şikâyet ediliyor bakanlık dikkate almıyor. Savcılığa şikâyet ediliyor. Adalet sistemi suçluyu koruyor. Bu durumda dürüst çalışanlar ya korkudan ya da nasılsa bir şey yapılmaz diyerek şikâyet etmiyorlar. Siyasetin partilerden değil de mesleklerden yapılması halinde siyasi yandaş kayırma ortadan kalkacaktır. Verdiğim örnekte sağlık çalışanları kendi yönetici konseylerini seçecek. Hukukçular kendi konseylerini, eğitimciler kendi konseylerini, her iş kolundaki işçiler kendi konseylerini seçecek vb. Konseyler doğrudan meclise temsilcilerini gönderecek. Böylece dolaylı siyasete, bireysel yönetime gerek kalmayacak. Bu da sistemin kamu yararına işleyişini sağlayacak. Bu otokontrol sistemi birey için değil toplum için üretecek, toplum için adalet sağlayacaktır.