Emperyalist devletlerle başlayıp bağımlı tüm kapitalist ülkelerde giderek yaygınlaşan “broligarklar düzeni” iktidarları belirliyor. Onların belirledikleri iktidarlar da yağmalanacak kaynakları olan ülkelerin “broligark”larıyla yeni yayılmacılık politikalarını hayata geçiriyorlar. Emperyalist devletlerin önde gideni ABD’nin başına Trump’ı getiren broligarkların öncüsü olan Elon Musk’ın, Güney Afrika’nın maden kaynaklarını sömürerek zenginleştikten sonra Pentagon’dan aldığı ihalelerin toplam tutarı 15 milyar ABD Doları aşmış durumda. Şimdi ABD’nin broligarklarının ülkemizin kilit noktasında yer aldığı Ön Asya’da yeni silahlarını, özellikle dijital silahlarını denemek için Siyonist İsrail başta olmak üzere hangi devlet ve örgütleri kullandıklarını herkesin yeniden düşünmesi gerekiyor. Hangi ülkelerde silah tekellerinin başında bulunan broligarkların neler yaptıklarına, hangi devlet ve şirketlere bağımlı olarak yayılmacılık stratejisini hayata geçirmeye çalıştıklarına derinlemesine bakmak zorunlu görünüyor.
27 Kasım’da İdlip’ten başlayıp 8 Aralık’ta Şam’da düğümlenen ve bugün daha belirginleşerek Suriye’nin geleceğinin İsrail’in çıkarlarına ve emperyalist devletlerin sömürü stratejilerine göre belirlenmesinde ABD, İngiltere, AB emperyalistleriyle onlara bağımlı yayılmacılık politikasını tek çıkış yolu olarak gören ülkelerin gerçeğini çok iyi kavramak zorundayız. Bu bütünlükte olay ve olguları irdelemeden, ülkemizde ve Ön Asya’da neyi nasıl yapmamız gerektiğini gerçekçi ve toplumsal kurtuluşçu hedefle belirlemek ya da yol olmak mümkün değil. Bu çerçevede Ön Asya ve Kuzey Afrika ülkelerini hedefleyen BOP doğrultusunda ABD’nin başını çektiği emperyalist devletlerin bu coğrafyada koçbaşı olarak gördüğü İsrail’in Filistin’de uyguladığı soykırım, Lübnan’da uyguladığı yıkımdan sonra Suriye’nin bu doğrultuda dizayn edilmesi sonrasında ülkemizde yaşayan Arap Alevileri de tedirgin eden tehlikeli bir süreç gündeme geldi. Bu anlamda Antakya’da, Adana’da, Mersin’de yapılan toplantı ve basın açıklamalarından sonra 22 Aralık’ta Samandağ’da basın açıklaması yapıldı. Samandağ Emek ve Demokrasi Güçleri adına yapılan açıklamanın çok önemli cümlesi şudur: “Geçmişten bugüne yaşanan savaşlar ve katliamlar, bizler sömürü düzenini yıkmadıkça devam edecektir.” Bugün Ukrayna, Filistin, Lübnan ve Suriye’de kullanılan silahları üreten broligarkların kimler olduğunu bütün ayrıntılarıyla incelediğimizde birbiriyle ilişki içinde olduklarını görüyoruz. Bu broligarklar düzenine Ön Asya ülkelerindeki işçi-emekçi sınıflar son vermedikçe, silah tekellerinin ve petrol başta olmak üzere bölgedeki maden kaynaklarını sömüren emperyalist devletlerin savaş alanını İran’a, ülkemize doğru genişletecekleri apaçık ilan edilmektedir. Bunun psikolojik zeminini de basın-yayın-sosyal medya aygıtları üzerinden yoğun propaganda ile oluşturuyorlar. Etnik, din-mezhep farklılıklarını sürekli düşmanlaştırıcı yayınlarla gerginlik ve çatışmaya, giderek katliamlara dönüştürerek, bölgedeki emekçi halkların bu coğrafyada barış içinde ve işgalcilere karşı ortak mücadele ederek eşitözgür bir toplum oluşturmalarının önüne geçiyorlar. Elon Musk başta olmak üzere Dünya sermaye sınıfının çıkarlarını, Ön Asya, Afrika ve Latin Amerika coğrafyasında daha çok çatışma, yağma ve yıkım yaratarak sürdüren broligarklara karşı verilecek mücadelede nelere dikkat etmek gerektiğini dile getirmek istiyorum.
Bir; bütün ülkelerin gelirlerini oluşturan kaynakları üreten emekçiler hızla yoksullaşırken bu kaynaklara el koyan sermaye gruplarının kârlarına kâr
kattıkları, giderek büyüdükleri apaçık ortadayken, geniş yığınlar bu büyük çelişkinin farkında değildir. Ülkemizde son olarak saptanan “asgari ücret” yoksulluk sınırının altındayken sendikalar başta olmak üzere ülkemizdeki emekçilerin tepkisi neden çok zayıf? Çünkü, TÜRK-İŞ başta olmak üzere sendikalar 50 yıldır “asgari ücret”i doğalmış gibi üyelerine, topluma kabul ettirmişlerdir. Oysa ülkenin ekonomik olarak büyümesini sağlayan kaynakları üreten işçi-emekçiler, gelirin eşit biçimde dağılımını hedeflemeli ve bu kaynakları “asgari ücret” vb. uygulamalarla patronların kasasına aktaran soygun düzenini ortadan kaldırmalıdır. Bu amaçla, Türkiye’deki tüm sendikalar başta olmak üzere emek örgütleri “gelir dağılımında eşitlik ve insanca yaşam için ücret” mücadelesi için ayağa kalkmalıdır. Bu mücadeleyi işçi sınıfının evrensel dayanışmasıyla yaygınlaştırmalıdır.
İki; toplumsal ve evrensel dayanışmamızı, barış içinde eşit-özgür yaşamamızı engellemek için broligarkların maşaları aracılığıyla yürüttükleri etnik ve dinsel mezhepsel farklılıkları kışkırtarak katliamlar ve savaşlar yaptırmasının önüne geçmeliyiz. Bu amaçla, katliam ve savaşlara karşı çıkabilecek bütün toplumsal güçleri bir araya getirmek, ortak mücadeleyi örgütlemek zorundayız. Bunun için de, dar gruplarla hareket etmek hastalığımızı terk edip emekçi halkın içine giderek onların ayağa kalkmasını sağlayacak eylemli bilinç taşımalıyız.