Sadullah ÇAĞLAR

Tarih: 01.05.2025 08:51

Bu gece özgürlük

Facebook Twitter Linked-in

Hindistan bağımsızlık mücadelesi sömürgeciliğe başkaldırının inanılmaz bir mücadele kaynağıdır. 400 milyonluk bir halk, adaya sıkışmış bir toplum tarafından 200 yılın üstünde nasıl işgal altında yönetildi. 
Üstüne güneş batmayan mağrur İngiliz imparatorluğu sonuçta Hintli fakir diyerek küçümsediği önder Mahatma Gandi’yle nasıl barışa gittiğini 'Bu gece özgürlük’ adı altında iki Fransız yazar, bu destansal direnişi kitaplaştırarak siyasal tarihe önemli bir eser kazandırmışlardır. ‘Yas mı tutacaksın Kudüs ey Kudüs, Paris yanıyor mu?’ eserleriyle yakın tarihe ışık tutan Domginique Lapierre Larr Ciling günümüzde politik her aydının okuması ve tez çıkarması gereken önemli bir kaynaktır. 
İngiliz politikacıları Hindistan’ı idare etmek, tanrının adaya vermiş olduğu buyruktur. Hindistan’ı yönetmek görevi tanrının akıl almaz bir niyetiyle İngiliz soyunun omuzlarına yüklenmiştir. Lord Rudyard Klipling, 1889 dünya uluslarının kendi kaderlerini tayin etme hakkına şiddetle karşı koyan, sömürgeci tarihin en gelişken İngiliz siyasetçisi eski savaş bakanı Başbakan Winston Churchill, daha muhalefet yıllarında 1931 yılında Hindistan için şöyle diyordu: Hindistan’ı yitirmek İngiltere’ye öldürücü ve kesin bir darbe indirir. Ülkeyi anlamsız bir memleket haline sokar. Hindistan Britanya imparatorluğunun anasıdır. Hintli bir fakirin koca imparatorluğa karşı çıkmasını asla ama asla affetmeyiz.’ 
Yıl 1945 ikinci dünya savaşı sona ermiş, Nazi Almanya’sı savaşı kaybetmiş, barış yanlıları sonuçta başarıya ulaşmış en önemlisi sosyalist sistem dünya dengelenmesinde söz sahibi olmuştu. Sovyet devrimini tasfiye etmek için kapital düzen tarafından iktidar yapılan Nazizm savaştan yenik çıkmıştı. Aslında zaferi kazanan sosyalist dünyaydı. 
İngiltere savaş içinde yıkılmıştı. Ülke perişandı. Başkent Londra enkaza dönmüştü. Savaş sonrası ilk seçimde Churchill muhafazakâr partisi seçimi kaybetmişti. 
Seçimi kazanan İşçi Partisi iktidar olmuş, ülke ekonomisini yeniden kurmak için sosyalist bir sistemi öne koymuştu. Sıkı devletçi bir program önüne koyarak sanayisini ayağa kaldırmaya çalışıyordu.
Bu arada yeni hükümetin sömürgelerini taşıyacak gücü kalmamıştı. Özellikle Hindistan’da Mahatma Gandi’nin başlattığı direniş kesin bir halk hareketine dönüşmüştü. 
Hindistan kaynıyordu. Gandi çığlık atıyordu: ‘İngiliz kumaşları giymeyin. Gerekirse çul giyeceğiz. Genel greve gideceğiz. Yaşamı İngilizler ülkemizi terk edene kadar durduracağız.’ 
Bir gün Bombay’dan tren kalkmak üzereyken trenin önündeki demir yoluna binlerce kişi yatar. Tren hareket edemez. İşgal komutanı ‘Bu yaptığınız yasalara aykırı, der, kalkmazsanız yine trene hareket emri vereceğim.’ 
Yurtseverlerin yerel lideri, ‘İngiliz, ölümümüz pahasına da olsa bu treni yürütmeyeceğiz.’ der. 
Sonuçta istemler, kabul edilir.
Evet Hindistan’da halk tümüyle politize olup ayağa kalkmıştı. 
İngiltere Hindistan’ı artık gözden çıkarmıştı. İktidardaki İşçi Partisi lideri Başbakan Altlee gelişmeleri görüyordu. Ama içerdeki bin yıllık sömürgeci anlayış ve onun derin devleti ‘Tüm İngiltere’nin yok olma pahasına olsa da Hindistan’ı elden çıkarmayız. Beş paralık ayağı yalın Hintli Gandi ile mi bir masaya oturacağız?’ diyorlardı.- 
Fakat tüm engellere rağmen Başbakan Allenbee Hindistan’ı gözden çıkarmıştı. 
Adam siyasi iradeye hakimdi. 
Bir gün avam kamarasında başbakan muhafazakarların üstüne yürüyen bir konuşma yapar: ‘Sayın baylar artık ciddi kararlar almak zorundayız. Hindistan yanıyor bu yangını Londra’ya taşıma gücümüz yok.’ 
Muhalefet sıralarından sesler ‘Ne demek istiyorsunuz?’ ‘Hindistan’ı artık yönetmeyi orada önemli bir isyan var.' ‘İsyanı bastır.’ 
İngiltere çapulcularla pazarlık yapamaz baylar. İngiltere savaş öncesi ülke değil. Savaşta sanayimiz yok oldu. Sömürgecilik günümüzde eskisi değil. Sovyetler Doğu Avrupa’ya kaydı. Karşımızda yalnız Sovyet ülkesi değil Doğu Avrupa, Doğu Avrupa’daki sol iktidarlar batıda da iktidar ortakları Fransa’da, İtalya’da, Yunanistan’da tıpkı İspanya iç savaşı gibi cumhuriyetçilerle kralcılar arasında iç savaş var. Lütfen dünyadaki yeni dengelemeyi görmeye çalışalım sonuç olarak söylüyorum fakültedeki genel grevi Londra kaldıramaz. Net olarak görüyorum Hindistan yanıyor. Yangı Londra’ya yansımak üzere. Bizim bu yangını söndürme gücümüz yok. Barışa giden yolu bulacağız.’ 
Bir gün başbakan kraliyet ailesinde yetişmiş soylu aristokrat bir kişiyi Hindistan’a genel vali olarak atar. Kral Naibi olan Lord ve Lady Mounhbatten eşiyle başbakanlıkta yaptığı görüşmede ‘Eğer Hindistan sorununu çözeceksek tam yetkili olmam gerek yani özgürce hareket etmeliyim. Bazen Londra’sjz karar vermek gerekken önemlisi muhatap olarak Mahatma Gandi’yle temas kurmalıyız. Çünkü mücadelenin lideri odur.’ 
Başbakan liberal düşünceli genel valiye ‘Bu konuda tam yetkilisin yalnız Hindistan’a gitmeden önce ana muhalefet başkanı Churchill ile görüşmende fayda var. Tezlerimizi kesin şekilde ret edecek. Gene de onunla görüş.’ der. 
Lord, muhafazakâr parti başkanıyla konuşmasında Churchill’i bilgilendirir. Genel valiyi dinleyen muhalefet lideri ‘Sayın Lordum seni iyi tanıyorum. Ciddi bir diplomatsın. Eğer Hindistan imparatorluğun elinden giderse, bu güneş batmayan İngiltere’nin sonu olur. Özellikle o Hint fakiri denen adamı muhatap alırsanız, imparatorluğun onurunu ayaklar altına alırsınız.’ 
‘Sayın başkan sizin savaş içindeki deneyleriniz savaşın kazanılmasında başarılı oldu, ama artık dünyamız eskisi gibi değil. Halklar savaşta çok acı çekti. Günümüzde sömürgecilik tarihin derin sayfalarına kapanacak. Onun için geleceği görmek zorundayız. Bundan sonraki süreç barış dünyası olacak. Sayın Gandi bir halkın mücadele simgesidir. Onunla anlaşmak zorundayız. Ben Hindistan’a barış götüreceğim. Bunun için görev aldım.’ 
Genel Vali Hindistan’a gelir. Onun Bombay’a ayak bastığı an ilk işi Mahatma Gandi’yle tanışmak olur. Ve Hindistan’a 1947 yılının 14 Ağustos’unda Hint parlamentosu bağımsızlık kararı alır. Genel vali son vali olur. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —