Halit KATKAT

Tarih: 09.10.2018 10:47

Çalışanlar ve emeklilerin kaygıları

Facebook Twitter Linked-in

Ekim başında Eylül ayı enflasyon rakamları açıklandı. Buna göre yıllık TÜFE 24,52 aylık yüzde 6.30. ÜFE yani üretici fiyat endeksi ise yüzde 46. Bu ne demek? Bu gün 24.5 olan yıllık fiyat artışının önümüzdeki aylarda yüzde 46´ya kadar çıkabilecek demek. Bu aynı zamanda emekçinin cebindeki paranın alım gücünün dörtte bir oranında düşüşü demek. Memur maaşlarına bu yılın ikinci 6 ayı için yüzde 4 oranında zam yapılmıştı. Hal bu ise bu gün aylık enflasyon 6.3. Memur maaşlarına 2019 yılı başında bugün, ki enflasyon oranında yani 24.5 zam yapılsa bile memur maaşlarındaki ekonomik kaybı karşılamayacaktır. Çünkü bu geçmişin kaybıdır ve bunu memur zaten harcamıştır. Yani işçi, memur ve emekli maaşları ay geçtikçe alım gücünü yitirecektir demek de yanlış olmaz.
Sözcü´den Saygı Öztürk´ün haberine göre, kurdaki artış, kâğıdın tonunu geçen yıla göre 750 avrodan 900 avroya, gazete kâğıdının tonunu ise 450 dolardan 800 dolara çıkardı. Yerelde faaliyet gösteren 300´e yakın gazete ve matbaa, kağıt fiyatlarını karşılayacak bütçeye sahip olmadığı için kapandı. 11´e yakın yayınevi de faaliyetlerine son verdi.
Sıkıntı nedeniyle hastaneler randevu tarihlerini kağıda dökemiyor, mahkemeler duruşma tutanaklarında sıkıntı yaşıyor.
Bu neden böyle oldu: Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi kağıt üreten yerli ve milli fabrikamız SEKA´nın kapatılıp kağıtta dışarıya bağımlı hale gelişimizden.
Yine önceki yazılarımda vurguladığım gibi alım gücü düşen işçi ve emekçilerin ilk önce alımından vazgeçeceği talepleri ev ve otomobil olacaktır. Şimdi otomobil sektöründe bunun emareleri görülmeye başlandı.
Koç Holding´e bağlı Ford Otosan Yeniköy Fabrikasında günlük üretim adedi 210´dan 160´a düşürülmüş; Tofaş´ın Kamuoyu Aydınlatma Platformu´na (KAP) Bursa fabrikasında ‘yurt içi pazarda yaşanan daralma´ gerekçesiyle Ekim ayı içerisinde üretime 9 gün ara vereceğini açıkladı. Bu haberler elbette bu sektörde çalışan emekçileri tedirgin etmektedir.
Bu durum sadece otomobil sektörünü de değil yakında metal sanayinin diğer kollarını, inşaat sektörünü ve ona bağlı çimento, boya vb iş kollarını da etkileyecektir. Bu arada demir çelik sektörü da bundan etkilenmemezlik etmeyecektir. Önceki yıllarda İSDEMİR´de Çelik-İş´in işvenle “sözleşmeden yüzde 35 indirim yapalım işçi çıkarmayalım” anlaşmasına karşın işveren hem işçi ücretlerini düşürmüş, hem de işçi çıkarmaya devam etmişti. Hatırlatalım. Bugün de “ekonomide daralma” nedeniyle işçiler benzer tekliflerle karşı karşıya kalabilirler.
Ekmeğe yapılan zam tüm işçi, işsiz, emekli tüm yoksul kesimleri ilgilendirdiği için, iktidar, kamu oyu baskıları nedeniyle ekmek zammını büyük şehirlerde durdurdu. Ancak ekmeğin hammaddesi olan una, doğal gaza, elektriğe yapılan zamları geri almadığı için fırıncılar zamlı satmakta ısrarcılar. Bunda da haksız sayılmazlar. Kimse zararına mal satmak istemez. Yerli buğday üretilip kullanılmadığı için TL´nin değerinin düşmesinden dolayı böyle denebilir. Ama yine doların TL karşısında değerlenmesinden dolayı akaryakıt, gübre, tarım ilacı, elektrik gibi girdilerin artması nedeniyle de yerli üretim yapılsa bile ekmek yine de eski fiyatına mal edilemeyecektir.
Ülke genelinde şu ana kadar konkordato başvurusunda bulunup talebi sonuçlanan borçlu sayısı 3 bini geçtiği, mahkemelere yapmış oldukları konkordato talepleriyle ilgili kararları bekleyen ve konkordato talebi için hazırlık yapan borçlu sayısının yıl bitmeden 5 bin ila 7 bin arasında olacağı tahminleri yapılıyor.
Bu kadar çok iflasların olduğu, fiyatların her gün arttığı bir kriz ortamda, işçi ve emekçilerde haklı olarak şu kaygılar meydana gelmektedir:
Acaba maaşım artmaz aynı kalırsa nasıl geçinirim? Çalışan ve emeklilerin ortak kaygısı maaşlar ödenemez duruma gelir mi? Ya da işten atılır mıyım? İşsiz kalırsam ailemi nasıl geçindiririm?
“Çaresiz değilsiniz, çare sizsiniz” diyelim ve bu nasıl olacak? Bir hafta sonra görüşelim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —