Cemre halk takvimine özgü bir doğa olayıdır.
Halk takvimi insanların gözlemlerine, tecrübelerine göre bir yıllık zaman dilimindeki, mevsimler ve aylarda meydana gelen doğa olaylarını kendilerine göre yorumlamasıdır.
Anadolu halkı yüzyıllardır sözlü bir kültür olarak bu takvimi tarımını yapmada, hayvanlarını yetiştirmede, sosyalleşmede kullanmıştır.
Kızgın kor anlamına gelir cemre.
Baharın müjdecisi bilinir.
Şubat yirmide birer hafta aralıkla, önce havaya, sonra suya, daha sonrada toprağa düşmesiyle tabiatın canlandığına inanılır.
Uzun, soğuk kış günlerinden sonra böylesi bir güne kavuşmak mutluluk verir, insanın içini ısıtır.
Dünyada yaşananları gördükçe, ülkemizde var olanları düşündükçe; keşke kalplere de düşseydi cemre diyorum.
Doğanın bir parçası, insanlarda bu bahardan nasibini alsalardı.
Belki insanlar bu kadar acımasız, vicdansız olmazlardı...
Savaşlar olmaz, çocuklar ölmez, açlık, kıtlık yaşanmazdı belki.
Şehirler, köyler bombalanmaz, insanlar yerinden yurdundan olmazdı.
Bebekler aç kalmaz, gençler işsiz güçsüz dolaşmaz, çalışanlar köle gibi görülmez, emekliler yetmişinden sonra iş aramazdı.
Kalbe düşen cemre insanın içini ısıtır, enerji verir, kötülükleri yakar, iyilikler yeşerir, toplumsal bahar yaşanır, sevgi çiçekleri rengarenk açar...
Gerçi haksızlık yapmayalım, Cemre tabiatla buluştuğunda, Anadolu insanın yüreği de ısınır. Su gibi arınır, toprak gibi yeşerir. Gönül kapıları o sevgiye açılır.
Keşke siyaset dünyasının kalbine de uğrasa...!
Her sevgi kendi baharını getirir, her korku ise karakışını yaratır.
Ne demişler, “Anlamayanlar için dilini, hayırsızlar için yüreğini yorma!”