Meral Tabakoğlu TOKSOY


ÇOCUK – KADIN – TACİZ – TECAVÜZ!

Meral Tabakoğlu TOKSOY


(Korkma ben bir şey yapmayacağım…)

Uzun yıllardır dergilere şiir, öykü, düzyazı gönderiyorum. Doğrusunu isterseniz maddi bir beklenti aklıma hiç gelmedi. Çünkü dergi çıkarmanın bir gönüllülük işi olduğunu ve zor şartlarda yürütüldüğünü hepimiz biliyoruz. Ayrıca o dergilerde yer almak, yazdıklarımı okuyucuyla buluşturmak bana yetiyordu.

İlk kez, Çağdaş Edebiyat Dergisinin sahibi, değerli hocamız Ali Özenç Çağlar’dan, gönderdiğim şiirler için, ücret ödeyemediğini ve buna üzüldüğünü yazan mesajını aldım. Arkasından da adresinizi verirseniz kendi kitaplarımdan göndermek istiyorum diye not düşmüştü. Tüm yazarlarına bu şekilde teşekkür ettiğini söylüyordu. İnceliği için teşekkür ettim ve bir süre sonra da kitaplarıma kavuştum.

Gönderilen kitabın birinin adı “KANAMA” idi. Konusu gerçek hayattan alınmış bir roman. Yazar Ali Özenç Çağlar Almanya’da yaşadığı yıllarda, romanın kahramanı ile iş arkadaşı olup, başından geçen saldırı olayını öğrenince, kapanmayan bu yaraya dikkat çekmek istemiş. Bu bir kitap tanıtım yazısı değil ama mademki konuya buradan giriş yaptık, kitapla ilgili kısa bir bilgi vermek ve hocama tekrar teşekkür etmek isterim. Yakın geçmişte okuduğum bu kitabın konusu, bugün değinmek istediğim konu ile aynı. Gündemden hiç eksilmeyen, çocuğa ve kadına taciz, tecavüz. 
Yazar kitabı sade bir dille anlatırken, yaptığı betimlemelerle bir anda kendinizi olayın içinde buluyorsunuz. Her şey en ince ayrıntısına kadar gözünüzde canlanıyor ve romanın mağduru Elvan’ın tüm acılarını derinden hissediyorsunuz. “KANAMA” 14 yaşında iken, sekiz kişi tarafından metroda tecavüze uğrayan kız çocuğunun trajedisini anlatıyor. Gerçekte Alman bir çocuğun yaşadığı talihsizliği, yazar Türk kızı olarak kurgulamış. Dünyada her yerde kız çocuklarının, kadınların yaşadıkları değişmiyor. Kimi yerde daha çok, kimi yerde daha az…

Tecavüze uğrayan Elvan, bu olayın etkisini bir türlü üzerinden atamıyor. Suçluların çok az ceza ile paçayı sıyırması, üzüntüsünü katbekat arttırıyor. Yıllar sonra o sapıkların ikisi tesadüfen, bu kez de Elvan’ın erkek kardeşine tecavüz edip öldürüyorlar. Bunalıma girip, intikam almaktan başka bir şey düşünmeyen genç kız, suçluların hepsini tek tek öldürüyor. Yakalanıp yargılanmasının ardından yirmi yıl ceza alıyor…

Ülkemizde de aynı sorunları neredeyse her gün izliyoruz. Adam öldürenler, tacizciler, trafik magandaları, hırsızlar, mafyacılık oynayanlar… Kiminin sorgusu bile alınmadan kimisi de sorgulanarak serbest bırakılıyor veya romandaki gibi az bir ceza ile sokaklara salınıyor.

Ali Özenç Çağlar’ı tekrar tebrik ediyor, okurunun bol olmasını diliyorum.

Elvan’ın yaşadığının benzeri 2010 yılında Sultanbeyli’de, 13 yaşındaki kız çocuğuna 15 kişinin tecavüz etmesi.

Akıl almaz olaylar silsilesinin yaşandığı, gerçek anlamda bir vahşet! Bu denli çürümüşlük kabul edilir gibi değil… 

Olayı hatırlamak istersek; henüz ortaokulda iken iki arkadaşı tarafından tecavüz edilip, kayda alınan kız çocuğunun görüntüleri mahallede yayılır. Görüntüden haberi olan mahalleli, çocuğun hapiste olan abisine ve ailesine göstereceklerini söyleyip, tehdit ederek çocuğa aynı şeyi yaparlar. Bu olaylar sistematik şekilde bir yıl devam eder ve bu kişilerin haricinde, çocuğun hiç tanımadığı kişiler de ortaya çıkar onlar da “Görüntülerden haberimiz var!” diyerek çocuktan yararlanır. Çevrede hiç güvenilir, vicdan sahibi biri yok muydu demeden edemiyor insan. Mahallede her şeyden haberi olması gereken Muhtar bile oğlunun böyle bir pisliğe bulaştığını duymamış sanırım. 

Liseye başladığında artık bu kabustan kurtulacağını düşünür ama her olay bir öncekini gölgede bırakır. Sultanbeyli Kız Teknik ve Meslek Lisesi’nin bir sınıfında, 5 farklı kişi tarafından yine aynı rezalete maruz kalır.

Olayın başından beri aradığımız o normal insan sonunda ortaya çıkar ve sınıfta ağlayan kız çocuğuna; “Ağlama ben bir şey yapmayacağım!” diyerek üstünü başını düzeltir, lavaboya götürüp elini yüzünü yıkar ve bahçeye çıkarır. 

Vay bee diyesi geliyor insanın… Sonunda bir insanla karşılaşıyor çocuk ve ondan sonra Emniyet Müdürlüğüne gidiyor…

İki sanığın beraat edip, diğer sanıklara çeşitli oranlarda hapis cezası veriliyor. (Oranların ne kadar olduğunu yaptığım tüm araştırmalara rağmen öğrenemedim maalesef.)

Gazeteci Seyhan Avşar’ın gündeme taşıdığı olayda, İstinaf Mahkemesi dosyayı esastan bozmuş. Sanıklar şimdi yeniden yargılanıyor.

Öfkemize, kızgınlığımıza yenileri ekleniyor.

Sanıklardan ikisinin avukatlığını yapan, Gülsün Doygun duruşmada akla gelmedik söylemlere imzasını atıyor. Mahkemede çocuğa sorulmasını istediği soruyla yeni bir gündem yaratıyor. Okulda eteğinin boyundan dolayı uyarılıp uyarılmadığını sorar mısınız? demesini, neyse ki mahkeme başkanı sormuyor. Arkasından mahkemenin verdiği arada çocuğun annesine; kızına sahip çıksaydın da bu çocukların başı yanmasaydı…

Bir avukat, bir kadın avukat muhtemelen belki de bir anne… Avukat halâ skandal sözlerine devam ederek; çocuğun annesine, kızının ismini kamuoyuna duyuracağını söyleyerek tehdit ediyor…
Sivil toplum kuruluşları Av. Gülsün Doygun’un disipline sevk edilmesi için kampanya başlattı…

Av. Gülsün Doygun’un kayıtlı olduğu Baro’nun, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ne yapacağını merak ediyoruz…