Müslüm KABADAYI


ÇÖK(ÜŞ)ERTME VE GÖÇ(ERTME)YE KARŞI SOSYALİST YÜKSELİŞ

Müslüm KABADAYI


İnsan türünün milyonlarca yılda evrimleşerek neolitik dönemden bu yana hızla doğayı dönüştürmeye başladığı dönemin sonuna gelindiğini görüyoruz. Dağların delik deşik edildiği, denizlerin çöplüğe dönüştürüldüğü, ormanların yağmalandığı, iklimin alt üst edildiği bir dönemdeyiz ve bunların gezegenimizin geleceğini uçuruma doğru sürüklediği bir dönemdeyiz. Doğanın ve toplumun geleceğinin uçuruma yuvarlanmaktan kurtarılmasının biricik yolunun eksiklik ve hatalarından ders alınarak sosyalizmin ülkemizin, Dünya’nın gündemine yeniden getirilmesinden geçtiği apaçık ortadadır. Artık, sosyalizm bir tercih değil, zorunluluktur.

Bu gerçeğin aydınların, bilim insanlarının, işçi ve emekçilerin gündemine girmesinin bir sonucu olarak “Ankara 78’liler Sosyalizmi Tartışıyor” paneli, 12 Ekim’de Ankara Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nda yapıldı. Kolaylaştırıcılığını Yaşar Seyman’ın yaptığı oturumdaki konuşmacılar Fikret Başkaya, Doğan Tılıç, Fatih Yaşlı ve Erdoğan Aydın’dı. 

Baştan vurgulanması gereken nokta şu: Bu paneli düzenleyenlerce numaralandırmamakla birlikte, ana ve yan temalar üzerinden sürecek bir dizi panelin ilki olarak görülmeli bu oturum. Gerek panelistlerin hepsinin akademisyen olması gerekse ortaklaştıkları temel noktanın “çöküş ve göç” başlığıyla değerlendirilebilmesi bakımından da öyle bir numaralandırılmanın yapılmasını gerekli görüyorum.

Panelden belleğime kazınan önemli noktalar şunlar:

Panelin ilk konuşmasını Fikret Başkaya yaptı. Kapitalizmin son dönemdeki durumunun bir “kriz” olarak değerlendirilemeyeceğini, bunun bir “çöküş” olduğunu vurguladı. Bu “çöküş”ün aynı zamanda çevrenin de yaşanılmaz hale getirilmesiyle insanlığın yok oluşuna doğru evrildiğini, dolayısıyla bu çöküşe karşı temel dinamiğin ekolojik sosyalizm mücadelesini geliştirecek güçler olduğunu ileri sürdü. 
İkinci konuşmayı yapan Erdoğan Aydın, kapitalizmin Dünya ölçeğinde hegemonyasını canavarca kurmasında, reel sosyalizmin yıkılmasının sosyalist mücadelenin zayıflamasına yol açmasının büyük payı olduğunu vurguladı. Dolayısıyla 1990’dan bu yana etnik ve dinsel kimliklere dönüşün yükselmesini, kadın hareketiyle çevre hareketlerinin güçlenmesini dikkate alan bir toplumsal mücadelenin örülmesinin öncelenmesini belirtti.  

Üçüncü konuşmacı Fatih Yaşlı, kapitalizmin günümüzdeki beş hedefiyle Dünya’da ve ülkemizde yol açtığı beş temel soruna dikkat çekti. Doğanın yağmalanmasına dayanan sermaye birikimine, işçi ve emekçilerin açlık sınırında ücretlendirilmesini, göç ve sığınmacı politikasıyla ucuz işgücüne elkoymayı ekleyerek ayakta durmaya çalışan Batılı emperyalist devletlerin, Ukrayna ve Filistin’de gündeme soktuğu savaşla Rusya ve Çin’in ABD-AB hegemonyasını tehdit etmelerini ortadan kaldırmayı amaçladıklarının altını çizdi. Savaşın kapitalizmin “büyüme”den var olamayacağı özelliğinden kaynaklandığını, dolayısıyla 3. Dünya Savaşının da mümkün olabileceğini belirtti. Gelir dağılımındaki büyük eşitsizliğin hem ülkemizde hem de tüm Dünya’da ağırlaştığını, buna bağlı olarak da göçle Batı’ya giden sığınmacılara karşı yeni faşist hareketlerin güçlendiğini belirtti. Türkiye’de de benzer sürecin yaşandığının altını çizdi. Türkiye’de bu gerçeklik üzerinden kapitalizmin koçbaşı politikalarının günümüzdeki ifadesi olan “Orta Vadeli Programı” ortadan kaldırmayı hedefleyen işçi sınıfı ve emekçilerin öncülüğündeki mücadeleyi yükseltmek gerektiğini dile getirdi.

Dördüncü konuşmacı Doğan Tılıç, kapitalizmin bu dönemdeki en önemli yarattığı sorunun göç olduğunu istatistiki verilerle ortaya koyarak, “göçmen kuş” metaforu üzerinden kapitalizme karşı mücadeleyi yükseltecek olanların da, göçmen kuşların havada nasıl dayanışmayla ve öncülerin v biçiminde uçarak ve her yorulan öncünün en arkaya geçerek bir arkadakine öncülüğü bırakması yöntemiyle kolektif bir yürütmesini örnek alanlardan oluşacağını ileri sürdü. Gezi direnişinde bunun önemli oranda başarıldığını vurguladı. Fatsa ve Terzi Fikri örneğinden yola çıkarak yerel dinamiklerin öğreticiliğinden yararlanmak gerektiğini belirtti. Fatsa’dan sonra İspanya’nın Marinaleda kasabasında uygulanan ve bugünde güçlenerek devam eden sosyalist geleneğin önemini vurguladı. Bu örneğin 40 yıldır güçlenerek sürmesinin nedeni incelendiğinde “vaaz vermek” değil, halkın sorunlarını çözen çalışmalar yapmak olduğunun görüldüğüne dikkat çekti. Gordillo’nun bu açıdan örnek alınması gerektiğinin altını çizdi.

Panelde Fikret Başkaya, Erdoğan Aydın ve Doğan Tılıç, “reel sosyalizm”in sosyalizmle ilgisinin olmadığını vurgulayan konuşmalar yaptılar. Fatih Yaşlı ise, reel sosyalizmin yanlış ve eksiklerine rağmen tarihin çöp sepetine atılacak bir deneyim olmadığını, 15 bin yıllık düşünsel birikimin en üst aşması olarak işsizliğe son vermek, barınma-sağlık-eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerinin ücretsiz verilmesi, kapitalist ülkelerde ücretlerin yükselmesi ve sosyal hakların güçlendirilmesine vesile olduğu gibi  insanlığa birçok değeri kazandırdığının altını çizdi. Özellikle insanlığı 2. Dünya Savaşı’nda faşizmden kurtaran sosyalist güç olarak tarihteki yerine koymak gerektiğini vurguladı.

Panelin ikinci bölümüne ve soru-cevap kısmına (öğrencilerimi “Yaşar Kemal Efsanesi” belgeselini izlemeye götürmem gerektiğinden) kalamadığım için ilk bölümle ilgili saptayabildiğim önemli noktalar bunlar. İkinci bölüme kalma olanağım olsaydı, şu katkıda bulunmayı istemiştim. İki yıl önce gündeme getirdiğim ve geçen yıl Karaburun Bilim Kongresinde bildiri olarak sunduğum günümüz kapitalizminin niteliğini “Yağma ve Yıkım Düzeni” (YYD) olarak kavramlaştırmanın gerekliliğini vurgulardım. “Çöküş” ve “göç” sözcükleri, olguları kavramlaştırmada kullanılırken “edilgen” bir anlam içeriyor. Doğayı ve insanlığı “çöküş”e götüren kapitalist-emperyalist sistem olduğu için bu kavramı “çökertme” olarak değiştirmeyi öneriyorum. Aynı güçlerin yarattığı büyük “göç”ün de “göçertme” olarak kavramlaştırılmasının doğru olduğunu düşünüyorum. Üzerinde durmak istediğim çok önemli noktalardan biri de şu: Türkiye’nin sosyo-ekonomik, kültür-sanat-edebiyat dokusu bölgeler, iller düzeyinde güncel verilerle yeniden incelenip değerlendirilmeli ve sosyalistlerin iktidar mücadelesinin programına aktarılmalıdır.

Böyle panellerin hızla ve verimli biçimde ülkenin her bölgesinde gündemleştirilmesini, buralardan çıkan sonuçlarla da sosyalist, devrimci parti ve sınıf örgütlerinin programlarına, mücadele gündemlerine taşınmasını önemsiyorum. Bu kapsayıcılıkla emek verenlerin yolu açık olsun.