Bu yıl sıcaklar geç geldi diye hepimiz sevindik. Aslında her şeyin vaktinde olması lazım geldiğini bilmemiz gerekiyormuş. Zira, o sıcakların; mayıs ve haziran sıcaklarının kayısıların olgunlaşmasını bilmemiz gerekiyormuş.
Kayısı üreticisi bu yıl, elma yanaklı kayısıları topraktan topladı. Hepsinin içi böcek doldu. Zira yazımızı yaz eyle / kışımızı kış eyle / gönlümüzü hoş eyle demiş atalarımız. Anneciğimiz sık kullandığı bu lafı meğer altın harflerle yazılmalıymış. Kaç tane kayısı üreticisi tanıdığım varsa cebine beş kuruş para koyamadığı gibi ne onlar ne biz bu mevsim kayısı yiyemedik. Yemyeşil kaldılar ve içi kurtlandı. Her mevsimin güzelliklerinin ve özelliklerinin bilinmesi lazımmış meğer.
Bölgemize nasıl sıcaklar lazımsa Doğu Anadolu´ya da kar yağması hasretle beklenir. Ekimde toprağa ekilen buğday arpa gibi tahıllarımız kar yağınca üzeri karla kapanır ve kış boyu donmaktan kurtulur. Bahar gelince de onlar yavaş yavaş erir, onları besler. Karlar eridikten sonra da yemyeşil bitkiler meydana gelir.
Doğanın gerektirdiği bunlar olmazsa kuraklık, kıtlık olur ve hep beraber yağmur dualarına çıkardık. Ben bile Çay Mahallesi´nin 101 sokağının gencini yaşlısını toplayıp, denizin kenarına gidip duayla yağmuru davet ettiğimizi bilirim. Hatta şöyle bir gelenek vardır; annelerimiz, büyüklerimiz mahallenin çocuklarını biraraya toplar, ellerimize de kısır yapacak malzeme toplamak üzere bizleri mahalle sokaklarına salarlardı. “Çomça gelin ne ister / Allahtan yağmur ister / Allahtan bulgur ister” diye kapı kapı bulgurlarımızı, malzemelerimizi toplardık. Toplayan çocukların üzerine bir tas su da serpilirdi. Topladıklarımızı uğur sayarak –biz iç derdik- kısır yapar, güle oynaya yer, evlerimize dağılırdık. Ve ne tesadüftür, ardından da yağmurlar da yağardı. Bizler de o tekerlemeyle dua ettik de yağmur yağdı diye sevinirdik.
Şu andaki sıcaklar da bizi çok yaksa da şikayet etmemeye çalışıyor, klimalara sığınıyoruz. Şimdi de bu mevsimde üzümler, incirler, hatta çok hasretle beklediğimiz pamuklar, kışlık yazlık yiyeceğimiz sebze ve meyvelerimiz bu sıcaklarla oluşacak. Bizler de salçalarımızı, konservelerimizi yapıp kışın ağız tadıyla yiyeceğiz.
Şimdi son 15 gündür çok yakan sıcaklarımız bir süre daha devam edecek. Pamuk üreticisi sevinirse, seneye inşallah daha çok ekilir. Pamuklu ve sağlıklı çamaşırlarımız gittikçe piyasadan çekiliyor ve de çok yüksek fiyatlara satılıyor. Biz çok iyi pamuk üreticisi ülkeyiz diye sevinirken, 1-2 ay önce İstanbul´da bir firma sahibi sentetik tşört üretmeye başladık diye övünerek ekranların karşısına çıkmıştı. Ben ona ulaşabileceğimi bilsem, “Bunu övünerek değil de ağlayarak söylemeniz gerekirdi” derdim.
Hemen hemen her yıl Amik Ovası´nın orta yerinde olan Hamamat kaplıcalarına giderim. Ve gittiğim arabayı durdurur, pamuklardan koparır kucaklar, onları koklarım. Akıllı telefonuma bile onlara sarılarak çektirdiğim bir fotoğrafımı koydurdum. Bu sene henüz gidip göremedim. Ama diliyorum ki, herkes çok ekmiş olsun. Ve biz yeniden pamuk eken, tütün eken, üreten bir ziraat cenneti olalım istiyorum.
Balkonumdaki biberlerim bile boyları uzadı. İnanamayacaksın ama boyu bir metreyi bulan biber fidelerim var, ama boyları kadar biber vermediler. Onlar da mevsimin güneşini az gördüklerinden.
Allahın rahmeti çoktur. Rahmetli Evren Paşa bir gün demişti ki, “Şimdi koşa koşa şehre giden insanlarımız öyle bir gün gelecek ki, yeniden köylerine dönecek ve bir avuç toprağı olan bile ekip biçmeye başlayacak. Şu anda köyde evlenip şehre yerleşen genç kuşağın bazıları yeniden ekip biçmeye başlıyorlar.
Bölgemizde çok sevdiğimiz mercimekli bulgur pilavı vardır. Ben de çok severim. Ama ne yazık ki o koyup ta uzun süre pişirdiğimiz mercimeklerin yerine bir sefer kaynamayla hamura dönen ithal mercimekler çıktı. Bundan 4-5 yıl evvel GAP´ın önünden geçmiştik. Tur olarak orada bir mola verdik. O güne kadar mercimek fidanlarını görmemiştim. Boyları kısa kısa. Bizi gezdiren tur rehberi seneye buralarda bu mercimekleri göremeyeceksiniz. Bu topraklar yabancılara satıldı. Ekebilene su vermeyeceklerinden hiç kimse buralarda ekim yapamayacak” demişti. Türkçesi pek inanmamıştım. Nasıl olur demiştim, ama olmuş.
Bilemediniz bir veya iki sene sonra yerli mercimek piyasada çok azaldı ve korkunç fiyatlara çıktı. Hala da öyle. Kendi adıma marketlerden almaya çekiniyorum. Köyde kentte ekenlerden araştırıp bulmaya çalışıyorum.
Allah encamımızı hayreylesin diyorum.
Hoşçakalın.