Meral Tabakoğlu TOKSOY


DAHA KAÇ DEFA…

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Bu köşede kadına ve çocuğa şiddete, tacize, tecavüze, hayatlarına kast edilmesine kaç kez yer verdim ve daha kaç defa yazacağım, yazacağız bilmiyorum.
Kadınlarımız, çocuklarımız bu vahşete maruz kaldığı sürece buna karşı koymak, ses yükseltmek boynumuzun borcu. Ama bu zulüm nereye kadar gidecek? Tüylerimizi diken diken eden, çocuklara ve kadınlara yapılan bu saldırıları, korkuyla endişeyle izliyoruz.

Küçücük çocukların en yakınları tarafından istismar edilip, öldürülmesi… ve ailelerin kimi vakit bu durumu bildiği halde göz yumması, gizlemesi… Ne oldu bize… ne oldu bu topluma diye birbirimize sorarken, UNICEF’in yaptığı araştırma karşıma çıkıyor, Dünya’da çocuk yaşta tecavüze uğrayan veya cinsel saldırıya maruz kalan 370 milyonun üzerinde kız çocuğu ve kadın bulunuyor…

OECD ülkeleri arasında ise kadına şiddette yüze 38 ile ilk sırada oluşumuz itibarımızı nasıl etkiliyor dersiniz?

2024 yılının ilk altı ayında 205 kadın öldürülmüş. Eylül ayına kadar ise bu sayı 280’e çıkıyor… 117 kadın da şüpheli şekilde ölü bulunmuş.
İstanbul sözleşmesinden çekildiğimiz günden bugüne kadına şiddet artarak, boyut değiştirerek devam ediyor.

-Bu yazıyı hazırlarken komşu ilçelerden acı haberler geliyor. Hatay’ın Erzin ilçesinde bir kadının daha eşi tarafından hayattan koparıldığı haberiyle sarsılıyorum. Erzin İlçe Jandarma Komutanlığında görev yapan uzman çavuş, Erzin Devlet Hastanesinde görevli hemşire eşini silahıyla vurarak öldürdü…

-Ve diğer komşu ilçe Kırıkhan’da üç çocuk annesi, Sevgi Gezer boşanma aşamasındaki eşi E.G. tarafından av tüfeği ile otogarda vurularak öldürülüyor… Geride acılar içinde kalan üç çocuk, üç hayat…

-Şişli’de iki gündür kayıp olan kız çocuğu Şirin’in cansız bedeni mezarlıkta bulundu. 49 yaşındaki kağıt toplayıcısı ifadesinde, istismar suçunu itiraf ederken, canımı sıktı öldürdüm! diyebilecek kadar pişkindi…

-İkbal ve Ayşenur’u aynı gün öldürüp kendisi de intihar eden Semih Çelik’in ailesinin verdiği bilgilere baktığımızda ruh sağlığının bozuk olduğu görülüyor. Bu durumda olanların gözetim altında tedavi görmesi gerekirken neden ortalıkta dolaşmasına izin verilir? Toplumu, ruhsal durumu bozuk olanlardan koruma görevi kimlerin? Ailelerin üzerine büyük görev düştüğünü söylemeye gerek yok aslında ama bu örneğe bakarsanız gerekli olduğu anlaşılıyor.

-Van’da 27 Eylül’de kaybolan ve 18 gün sonra, Van Gölü kıyısında cansız bedeni bulunan Rojin’e ne oldu?

-Adana’da mezarlık ziyaretine giden anne ve iki kızının silahla kayınpederi tarafından öldürülmesinin sorumluları kimler…

-Henüz iki yaşında cinsel istismar ve darp nedeniyle hayatını kaybeden Sıla bebek ülkemin ayıbı değil de nedir?  

Daha ne olmalı ne olması bekleniyor bilmiyorum. Hepimiz mi istismar edilelim yoksa tüm kadınları yok edene kadar devam mı edecek bu caniler? 
Yetkililer caydırıcı yasalar çıkarmayı düşünüyor mu?

Her gün, gece gündüz, küçük büyük hepimiz bu tür haberleri dinliyoruz sonra oturup başka şeylerden bahsediyoruz. Ateş daima düştüğü yeri yakıyor. Yazık ki Narin’in ateşi ailesinden başka tüm ülkenin yüreğini yaktı. Şaşkınlığımız, öfkemiz devam ederken olay hala çözülemedi… üstelik her şey ortada değil mi…

-Ekim ayında karnında ikiz bebekleriyle eşi tarafından öldürülen Hatice’nin katili de eşiydi. Katil kocaya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi yüreklere su serpse bile yiten canları geri getirebilir mi?  Ve arkada kalan ailelerin acısını kim bilebilir ki…