Meral Tabakoğlu TOKSOY


Denetleme Çağrısı

Meral Tabakoğlu TOKSOY


Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Özdemir İnce’nin, “Gündelik hayat ve kuralları.” başlıklı yazısını okuyunca, beni de rahatsız eden, şikayetçi olduğum olayları yazmak istedim. 

Biliyorsunuz artık faturalarımız telefonlarımıza mesaj olarak geliyor. Bu uygulama gereksiz kağıt kullanımının önüne geçtiği için memnun edici bir durum
Eylül ayı telefon faturam ekranımda belirince, ne oluyoruz diyerek hemen mesajı açıyorum. Normal faturamın iki katından fazla bir ücret. Müşteri hizmetlerini aradığımda, yurt dışından mesaj çektiğimi, farkın ondan kaynaklandığı söyleniyor. Muğla taraflarındayken telefonuma ikaz bildirimi geldiğini ve böyle bir sıkıntı yaşamamak için yurt dışını kapattırdığımı ekliyorum. Hanım kızımız; “Belki ondan önce bağlanmıştır.” diyor. Bunun üzerine, telefonun yurt içinde olduğunu sinyallerinden biliyorsunuz, eğer istediğiniz buysa bu konuyu burada bırakmayacağım demem üzerine, “Sizlerle o şekilde karşılaşmak istemeyiz. Zaten bir defalık itiraz hakkınız var. Fakat faturanız kesildiği için iptal edemiyorum. Bir sonraki faturadan düşülmesi için işleme alıyorum onaylıyor musunuz?” diyor. Ben de onaylıyorum ve konu kapanıyor. İtiraz etmesem ne olacaktı peki? Veya söylenene boyun eğseydim…
Bu anlayışa ve soyguna itiraz ediyorum. İlgili makamların bunu değerlendireceğini umuyorum.
*
Hayatımızın her alanında, çarşıya, pazara gittiğimizde en uygun alışverişi yapmak için tüm pazarı dolaşıyoruz. Akla hayale gelmeyen konularda telefonda dolandırılanların haberini izledikçe kaygımız artıyor. Evimizde otururken telefonumuzu arayan yabancılara karşı tetikte olup, kendimizi korumak da bize düşüyor. 

Belen pazarını hepimiz biliriz. Perşembe günü öğleye kadar, Cuma günleri öğleden sonra kurulur. Köylülerin kendi mahsulünü getirdiği pazarları çok önemserim. Hem üreticiyi desteklemek, hem de doğal ürünler almak iki tarafın da yararına olur. Geçen hafta özellikle alıç almak için gittiğimde karşılaştığım fiyatlara eminim siz de şaşıracaksınız. Tezgahlarda artık etiket kullanma devri bitti sayılır. O nedenle her şeyi satıcıya soruyoruz. Kasada alıçları görünce fiyatını soruyorum. 350 lira yanıtını alınca yürümeye devam ediyorum. İki üç tezgah ötedeki satıcıda 150 lira…El insaf… Aralarında kalite farkı göremediğiniz, ayrı kişilerin sattığı ürünler arasında, olsun da 50 lira fark olsun arkadaş… Bu durumdan da şikayetçiyim. Pazar yerlerinde de denetleme olsun ama herkese olsun. Ayırmadan, kayırmadan…
*
Bir ay kadar önce bir tatil beldesinde, sakin bir köyün meydanında soluklanmak için oturuyoruz. Sade, salaş tabir edilen, çınar altı bir mekan. Bir bardak ayrana 100 lira ödüyoruz. Hayat pahalılığı, enflasyon hepimizi kıskacına almış, bir kilo süt 35 lira iken, (Hadi yerine göre farklılık gösterip, 40- 50 TL olsun. Hazır yoğurt almadığımdan onun fiyatını bilmiyorum. O da 60 – 70 TL olsun.) Arkadaşım, 1 kg. yoğurttan kaç bardak ayran çıkar bir hesapla… Bu yaklaşımın esnaflıkla uzaktan yakından alakası var mı sizce de…
*
Bu sabah hayvancılık yapan, çiftlik sahibi biriyle biraz lafladık. Doğal diye aldığımız ürünlere nelerin katıldığını konuşurken, süte katıldığını iddia ettiği “Çamaşır sodası” ağzımı bir karış açık bıraktı. Emin olmak için tekrar tekrar sordum ve ne yazık ki aldığım cevap yanlış anlamadığımı destekliyordu. Çamaşır sodası süte kıvam katıyormuş. Sizi bilmem ama ben bunu ilk kez duydum. Şahit olduğu bir diğer olay da gittikleri bir mandırada, süt kazanına düşen bidonu almak için, görevlinin çizmeleriyle sütün içine girdiği. Bunlar o kişinin iddia ettiği. Bu ve benzeri durumların önlenmesi için ilgili birimlerin daha sık denetim yapmalarını beklemek bir vatandaş olarak en tabi hakkımız değil mi?
*
Kıymanın kilosu ortalama 500 TL iken, kilosu 250 TL’ye satılan sucuğun içeriğini merak etmemek mümkün mü? Ama piyasada satılıyor. Vatandaş da ben çok memnunum diyerek kangal kangal alıyor.

“Bir memlekette namuslular da namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur.” İsmet İnönü.