Nurullah ER


DENİZDEN MAHRUM OLMAK

Nurullah ER


Yaz aylarının en sıcak günlerini yaşıyoruz.

Sıcak yakıyor, nem boğuyor.

Böylesi bir günde insan denizin sularıyla buluşmak, melteminde serinlemek ister.
Ne var ki, kıyı yağmacılığı ve bölgenin sanayileşmesi, denizin kirlenmesiyle bölge halkı denizden mahrum olmuştur. İskenderun – Arsuz arası yazlık sitlerle kaplanmış, İskenderun- Erzin arası ise sanayiye teslim edilmiş.  

Arsuz’dan, Erzin’e kadar olan kıyı sahilinde doğal plajlar mevcuttur.

Plajlar, genelikle deniz kıyılarında serinlenmek ve güneşten yararlanmak için düzenlenmiş kumluk alanlardır.

İnsanlar bu plajlarda denize girerler.

Kıyılardaki doğal plajlar belediye mücavir alanı içinde ise belediyelere, değilse valiliklerin denetimi altındadır.

Sahil kenarları halka kapatılamaz olsa da, bazı siyasi yandaşlar hukuka aykırı şekilde sahil şeridini tel örgü ya da çitle kapatarak halk plaj işletmeciliği adı altında plaj değnekçiliği yaparak, kamuya ait alanlarda denize girişi ücretli duruma getirmişlerdir. Kıyı yağmacılığıyla yapılan otellerin plajlarının ve havuzlarının yanından sıradan bir vatandaş geçemez. Belediye plajları halk plajı olarak bilinir. Geçmişte bu plajlar ücretsiz olup, hizmeti belediye görevlileri tarafından yapılırdı. Günümüzde bir çok belediye başkanı bu işi kılıfına uydurarak plajları mali yönden sırtlarında kambur gördüklerinden yandaş destekçi sağlayarak, kulağını tersten göstererek bu plajları halk plajı olmatan çıkarmışlardır. Bu plajlar özel kişilerin işletmesine verilerek, kamunun malı olan plaj, ücretli duruma getirilmiştir. Elli lira giriş ücreti, şezlong parası, gölgelik, otopark ücreti hesap edildiğinde bir ailenin bir hafta sonu birkaç saatliğine denize girmesi bin lirayı geçiyor. Sosyal tesislerde fahiş fiyata yiyecek, içecek hariç.

Plajlardaki bu uygulamalar; sıradan vatandaşın, emeklinin, asgari ücretlinin bu durum karşısında plaja gidecek imkanı vermiyor. Kala kala deniz kıyılarında;  kayaların, taşların arasında gölgeliksiz, tuvaletsiz, duşsuz yerlerde bir iki saat çocuğuyla deniz kıyısında ayağını suya batırmak kalıyor.

Büyük İskender’den adını alan, deniziyle markalaşmış İskenderun’da deniz yok şimdi. Arsuz ve Belen’in ilçe olmasıyla, nüfus yoğunluğu olsa da, küçük yüzölçümlü bir ilçe konumuna geldi. Deprem nedeniyle zemin sıvalaşmasından sahilde  oluşan çökmeyle içerlere kadar deniz suyununun taşmasını önlemek için kıyıya yapılan beton duvarla deniz görülmez oldu. Erzin Burnaz, Arsuz; Karağaç ve Arsuz plajları belediyeye ait olsa da işletmesi firmalar tarafından yapılmaktadır. Başkanlar cüzi para alınıyor deseler de, günlük ekmek parasının hesabını yapan asgari ücretli ve emekli bu parayı vermekte zorlanmaktadır.

Uluslararası sermayenin küreselleşme politikasının liberal ideolojisi ve uygulaması ülkemizde, sosyal devlet ve sosyal haklar politikasını rafa kaldırmıştır. CHP’li belediyeler sosyal politikalarla halkına vermiş olduğu hizmet sayesinde kendini öne çıkardığından yerel seçimlerde başarı sağlamışlardır. CHP’li Arsuz ve Erzin belediye başkanlarına düşen görev, vatandaşına insan onuruna yakışan yaşam standartını hedeflemek olmalıdır. Hayatın ve sağlığın bir parçası, kültürün ve medeniyetin ta kendisi olan denizden vatandaşlarını ücretsiz yararlanmaları sağlayarak, böylesi yaz sıcağını birazcık da olsa unutturarak, yaşamın keyfini, özgürlüğün tadını çıkartmalıdırlar.