Kuyu, su ihtiyacını karşılamak için açılan silindir biçiminde derin çukur olsa da atasözü, konuşma dilinde deyim ve atasözü olarak dilimizde çokça kullanılmış, masaların, hikayelerin, efsanelerin edebiyatta konusu olmuştur.
Dipsiz kuyu, genellikle sonu belirsiz bir iş için kullanılır.
Geçmişte Ortadoğu coğrafyasında yaşananlara baktıkça, günümüzde Suriye’ de yaşananları gördükçe olanlar dipsiz bir kuyuya benziyor.
Öyle bir durum ki, bir delinin bir kuyuya bir taş attığı, kırk akıllının çıkaramadığı bir durum.
Neden mi?
Yine cevabını kuyu metaforu atasözü veriyor.
Kimin ipiyle, kimin kuyuya indiği belli olmadığından.
Belli olmasa da birilerinin iğneyle kuyu kaza kaza bu duruma getirdiği görülüyor.
Büyük İskender dünyanın en büyük hükümdarıydı. Nerdeyse dünyanın yarısını egemenliği altına almıştı. Hocası dönemin filozofu Aristo’ya mektup yazar. “Zapt ettiğim topraklardaki insanları nasıl tahakkümümün altında tutarım? İleri gelenleri sürgüne mi göndereyim? Hapse mi atayım? Kılıçtan mı geçireyim?” Aristo, cevaben, “Sürgüne gönderdiklerin bir gün gelir başkaldırır, hapishaneler militan yuvası olur, sonraki kesim intikam hırsıyla tahtını sallar. İnsanlar arasına nifak tohumları ekerek, birbirleriyle savaşınca, hâkim olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın.”
Günümüzde, Ortadoğu coğrafyasında yaşanan savaşlar, acılar ve ölümler... Müslüman olanların ve Müslüman bilinenlerin birbirine yaptıklarıdır. Bunlar, Amerika’nın akıl hocalarının ipiyle kuyuya inenlerin, İsrail akıl hocalarının sözüyle yol yürüyenlerin işi olsa gerek.