İşçiler, Türk-İş, Hak-İş ve DİSK’in on maddelik taleplerini ısrarla takip etmeli
Türk-İş, Hak-İş ve DİSK, sanki o 10 maddelik bildiriyi kendileri ilan etmemiş ya da bu taleplerini tümü yerine getirilmiş gibi sessiz beklemektedirler. Türk-İş Başkanlar Kurulu dün toplandı. Ama bu on maddelik taleplerin yerine getirilmemesi halinde ya da yerine getirilmesi için nasıl bir eylem planı yaptıkları belli değil. Bu bildiri hakkında 11 Temmuz tarihine gazetedeki köşemde yazmıştım ve bu talepler yerine getirilmezse ne yapılacağını sormuştum. Elbette işçi ve emekçilerin sendika ve konfederasyonlarının yöneticilerine ne karar aldıklarını merak etmeleri ve bu kararların beklenildiği gibi olup olmamasını sorgulamaları en doğal haklarıdır. İşçiler bu on maddenin yerine getirilmesi için gerektiğinde grev hakkının kullanılması için sendikalarına baskı yapmalılar.
Ama bugün ve bundan önce de ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların, iş yeri, gerektiğinde iş kolu ve ülke düzeyinde inisiyatif alması ve taleplerin elde edilmesi mücadelesine öncülük etmesi beklenmektedir. Bu sadece bugüne özgü değil uzun zamandan beri de böyleydi. Bugüne kadarki mücadelelere bakıldığında:
Sınıfın zihninde iz bırakan iş yeri, iş kolu ve ulusal düzeydeki başarılı her grev ve direnişte,1960’ların başında grev hakkının alınmasına neden olan büyük Saraçhane mitinginden başlayıp 15-16 Haziran 1970’e gelen işçi sınıfımızın tarih sahnesine çıktığı büyük işçi eylemlerinde,1989’da “Bahar Eylemleri” denilen ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların başına geçmesiyle başlayıp ’90’ların ilk yarısı boyunca da ilerleyen ve geri çekilen dalgalarla süren, hatta hükümet devirecek güce ulaşan grev ve direnişler,1998 ve 2015’teki iki büyük metal direnişi, ileri işçilerin ve mücadeleci sendikacıların inisiyatif alarak mücadelenin önüne düşmelerinin sonucudur. Sendika bürokrasisinin simgesi olan kimi sendika yöneticilerinin de bu mücadele içinde öne çıkmış olmalarını nedeni ise, kimi özgül durumlar bir yana bırakılırsa, kabaran işçi selinin önüne katılıp sürüklenmelerinden ibarettir!
Bugünün ileri işçileri ve mücadeleci sendikacıların yapması gereken bireysel önderlik yerine “birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için” şiarını ilke olarak kabul eden sınıf sendikalarını oluşturarak ya da bürokrat sendikaları sınıf sendikalarına dönüştürerek sınıfın önderliğinde mücadeleye devam etmektir. Bu bugün olduğu gelecek içinde çok acil ve önemlidir.
Çünkü:
Sonbaharda yüz binlerce kamu işçisinin TİS süreci başlayacaktır. Önümüzdeki aylarda özel sektörde grup sözleşmelerinde yer almayan pek çok iş yerinde TİS süreçleri başlayacak. Asgari ücrete ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar aralık ayında belirlenecektir. Üç konfederasyonun belirlediği taleplerin gündemden düşürülmeyip işçi ve emekçi yığınları içinde tartışmaya açılması. Ekim ayında Meclis açıldığında Öğretmenlik Meslek Kanunu ve 9. yargı paketi TBMM’de görüşülmeye başlanacak.10. yargı paketi ve 2. vergi paketinin önümüzdeki aylarda Meclise getirilmesi bekleniyor. Bu gelişmeler dikkate alındığında önümüzdeki dört-beş ayın emek ve demokrasi mücadelesi açısından çok önemli olacağı ortadadır.