Mehtap Sert


Eğitimin Mor Rengi

Mehtap SERT


Şimdi okullu olduk sınıfları doldurduk 
Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz

Çocukluğumuz şarkısıyla bir kez daha eğitim/öğretim yılına başlandı. 8 eylül 2025 pazartesi günü başlayan eğitim/öğretim takvimi beraberinde eşitlik anlamında bir sürü soru işareti getirdi .

Hukukçu olmanın verdiği alışkanlıkla öncelikle eğitim/öğretim hakkının hukuksal dayanağını hatırlatmakta fayda görüyorum. Anayasanın  42. Maddesinde “…Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.” şeklinde eşitlik temelinde bir çerçeve çizmiştir. 222 sayılı Eğitim Öğretim Kanunu da sair unsurları düzenlemiştir.

Eğitim/öğretim hakkı anayasa ve yasa ile güvence altına alınmasına rağmen yeni yıl da kız çocukları için eşitsizlik barındıran uygulamalarla başladı. Pandemi ile tüm dünyada ve ülkemizde kadın-erkek arasında eğitimde cinsiyet farkı derinleşti. Ev içi bakım yükümlülüğü kadınların hastalara bakmak zorunda kalmaları ile okula dönme oranlarını etkiledi. İşsizliğe bağlı oluşan derin yoksulluk kız çocuklarının ve kadınların uzaktan eğitime erişiminde teknik zorluklar yarattı. Gelir eşitsizliği yoksulluk sınırının altında birçok ailenin kız çocuğuna internet sağlamasına engel oldu. Her üç kız çocuğundan sadece ikisi eğitime ulaşmak konusunda avantaj sağlayabildi.

Pandeminin akabinde 11 ili etkileyen 6 Şubat depremi ile yine eğitim/öğretim sekteye uğradı. Konteyner kentlerde oturmayan eğitim, yol ücretleri, yıkılan okullar, bakanlığın çözüm üretmeyen tercihleri ile kız çocukları yine okuldan uzaklaşmak zorunda kaldı. Son zamanlarda Diyanetin de ilgili ilgisiz her konuyu bağladığı, kadınlara erkekler bakmak zorundadır benzeri hutbelerle kadının kamusal alanda yer almasına gerek olmadığı kanaati meşruluk kazandı. Bu toplum mühendisliğidir. Doğal afetler bahane edilerek kız çocukları eğitim hayatından koparılmıştır. Diyanetin hutbeleri ile hazırlanan metinlerde kadınların giyim, kuşamından tutun da miras hakkına, nafaka hakkına uzanan beyanatlar eğitime kadar ulaştı.

2025-2026 eğitim öğretim yılı başlarken Milli Eğitim Bakanlığı karma eğitim şartını kaldırarak Türkiye genelinde 8 kız ortaokulu açma kararı aldı. Eğitim, kız çocuklarının sadece öğrenim gördüğü yerler olmanın ötesinde ayrıca sosyalleşmesinin, bilişsel gelişiminin artmasına aracılık eder. Aksi seçenekler cinsler arasında ayrımcılığı artırır. Önyargıya alan açar. Toplumsal bütünleşmenin, birlikte hareket etme kültürünün sağlanması açısında karma eğitim en doğru seçenektir. Evrensel ilkeler, hukukun üstünlüğü gözetildiğinde halkları ileri taşıyacak seçenek tarihin ortaçağ karanlığı olmamalıdır. Bir sonraki adımda neredeyse kadınların cadı olduğu gerekçesi ile yakılması olacaktır.

Bu ülke ile ilgili çok şey hayrete düşürüyor beni ancak, telefon yoluyla dolandırıcılık konusundaki istikrar ve kadınları kamusal alandan çekmek konusundaki yaratıcılık ve istikrarı yakalayan yok. Pembe otobüs, pembe okul,  pembe hastane… sonu nereye varacak dehşetle izliyoruz. Pembe cumhurbaşkanı fena fikir değil aslında!

Biz kadınlar varız ve mücadelemizin rengi mor. Haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkıyoruz. Geleceğimiz kız çocuklarını derin yoksullukla, doğal afetlerle eğitim/öğretim hayatından uzaklaştırmanıza, hutbelerinizle, karma eğitim karşıtı fikirlerinizle kamusal alanda yer daraltmanıza izin vermeyeceğiz. Laik, özgürlükçü, demokratik bir toplum için karma eğitimi savunmaya devam edeceğiz. Zil çaldığına göre haydi kadınlar okula.