Halit KATKAT

Tarih: 28.08.2018 11:08

Emekçiler İçin Krizin Etkileri Nasıl Olacak?

Facebook Twitter Linked-in

Bu soruların yanıtı her iki tarafta tartışılıyor. Her iki tarafta ithal ettikleri ürünlerden aldıkları gümrük vergilerini yükselterek karşı tarafa yaptırım yaptığı izlenimi yapsa da bu ürünlerin ithalat içindeki payları çok düşük…

Ama Türkiye için, ABD menşeli ürünlerin fiyatı zaten dolar yükseldiği için TL cinsinden yüzde 40-50 civarında yükselmiş durumda. Maaşı bu ürünleri almaya yetmeyenler zaten pahalılığından dolayı alamıyordu. Şimdi ise bu malların fiyatı TL bazında otomatikman artacağı için bu kesimler için alım olanağı ortadan kalkacak. Ama esas olarak gösterildiği gibi sadece krizin etkisi Amerikan mallarında olmayacak; dolarla yapılan bütün ticari malların fiyatları TL´nin değer kaybına bağlı olarak artacak. Örneğin dolarla alınan petrolün zamlanmasıyla ithal edilen ürünlerin maliyetlerine doların TL karşısında artış değerine ek olarak bir de nakliyeden gelen fark binecek. Traktör, biçerdöver vb tarım makineleri kullanan çiftçinin ürün maliyetlerine; dışarıdan getirilen samandan ete, buğdaya tüm tarım ürünlerine kadar yansıyacak. İhraç etiğimiz narenciye, sebze, fındık, Al, çelik vb ürünlerin maliyetleri de gübre, ilaç, hurda vb girdiler dışarıdan alındığı için maliyetlere yansıyacak. Doğal gaz dolarla alındığı için aynı zamanda enerji fiyatları artacak.
Doların başka bir etkisi şimdiden hayati öneme sahip sağlık alanına yansımış durumda. 143 ilaç SGK listesinden çıkarılmış, muadillerine de döviz artışı nedeniyle ulaşılamıyor. Burada Eczacılar Odası şunu diyor: Yurtdışından getirilen ilaçların (zaten ilaçların büyük çoğunluğu yurtdışından getiriliyor) SGK ile yapılan sözleşme ile dolar kuru 2,95 TL ile sabit tutulmuş. Yani eczaneler ilaç alımlarında doların fiyatı ne olursa olsun SGK ödemeyi 2,95 TL´den yapıyor. Şimdi dolar 6 liranın üstüne çıkınca eczacılar bu ilaçları temin etmek istemiyor. Zaten kim 6 liradan aldığı malı 2.95 liraya satar? Eskiden SGK kendisinin ilaç fabrikası vardı. Ama bu hükümet, yani kendine ‘yerli ve milli hükümet´ diyen AKP iktidarı döneminde SGK´nın ilaç fabrikası kapatıldı. Yani ilaç alımlarında tamamen dışarıya bağımlıyız. Dolayısıyla Dolar arttıkça işçi ve emekçiler hayati ilaçları alamaz duruma geleceklerdir.
Krizin etkileri elbette sadece bununla kalmayacak. Girdisini dışarıdan temin eden fabrika ve işyerleri zor duruma girecek ve ürün maliyetleri yükselecek. Bütün kamuya ait üretim yapan fabrika ve işletmeler kapatıldığı için dışarıya bağımlılık daha da artmıştır. Örneğin cevher ve hurdayı dışarıdan alan çelik fabrikalarının ürün maliyetleri artacak ve bu da demir fiyatlarına yansıyacak. Konut fiyatlarına yansıyacak. Maliyetler arttığı için müşteriler azalacak, bu da işçilerin ücretlerinin düşmesine, işten çıkarmalara, sendikasız ve esnek çalıştırmalara yol açacak. Dövizdeki bu artış sadece çelik sektörünü de etkilemeyecek. Piyasadaki ekmekten telefona bütün tüketim mallarına zam olarak yansıyacak. Dolarla borçlanıldığı için otoyol ve köprü fiyatlarına da zam gelecek.
Aynı zamanda devlet, borçların artması nedeniyle vergileri artırarak borçları karşılamak isteyecek ve bu da işçi ve emekçilerin maaşlarına olumsuz yansıyacak. Bugün Mehmet Şimşek´in doğruladığı rakamla Türkiye´nin 453 milyar dolar dış borcu var.
Görüldüğü gibi bazı aklı evvellerin “benim dolarla işim olmaz” lafı boş sözden öte emekçileri kandırmak içindir. Bugüne kadar uyguladıkları ekonomi politikalarıyla ülkeyi ekonomik krize sürükleyenler şimdi “aynı gemideyiz, bu ülke meselesi” diyerek emekçileri suça ortak etmeye çalışmaktadır. Onları destekleyen bir takım siyasi odaklar da “Türk milletine kimse boyun eğdiremez. Hükümetimizin arkasındayız” diyerek emekçileri sermayenin arkasında saf tutmaya ve meseleyi milli mesele olarak gösterip, kriz karşısında özveride bulunmaya razı etmek istemektedirler. Sanki ülkeyi bu duruma emekçiler getirdi.
Şimdi emekçilerin bu durumdan kurtulmalarının yolu bu krizin faturasını krizi yaratanlara; yani devlet işletmelerini satanlara, vergi muafiyetinden yararlananlara, devletten düşük faizle kredi ve ihale alanlara ödetmek olmalı. Ama bu elbette sadece “krizin faturasını işçi ve emekçiler değil, krizi yaratanlar ödesin” demekle olmayacaktır. Bu da ancak tüm işyerlerinden ve tüm fabrikalardan başlayarak işçi ve emekçilerin birliğinin sağlanması ve üretimden gelen birleşik gücün kullanılması ile olabilecektir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —