Yeni bir yılın ilk günlerini yaşıyoruz. Değişen, fark eden bir şey olacak mı dersiniz? Ama unutmayalım ki geride bıraktığımız yıl çok özel bir yıldı. 2024 yılı emekliler yılı ilan edilmişti biliyorsunuz zaten. Ömrü hayatınızda babalarınız, dedeleriniz böyle bir şerefe nail oldu mu bilmiyorum. Her şeyin bir ilki vardır bu da sizlere nasip oldu işte…
Yılınız nasıl geçti bakalım, nerelere gittiniz, ne yediniz ne içtiniz?
Yediğini içtiğini anlatmaz bizim kuşak biliyorum. Gezip gördüklerinizi anlatın yeter. Dünya gözüyle koca bir yıl size ithaf edilmişti ama o da bitti gitti… Yine de
umutsuzluğa kapılmayın sakın, görünen o ki bu yıl da önümüzdeki yıllar da emekliyle birlikte, çiftçi, asgari ücretli, işçi, memur geniş bir halk kitlesine armağan edilen yıllar devam edecek. Açıkçası sizler istediğiniz sürece bu saltanatı sürmeye devam edeceksiniz.
Selçuk Tepeli’nin dilinden düşürmediği ve doğruluğuna kuşku duymadığım bir sözü vardır; “Patron sizsiniz!”
Sizinle dalga geçmediğimi söylememe lüzum yok elbette… Ama anlamaya çalışsak da anlayamadığımız öyle çok şey var ki… 2024 yılının hangi nedenle emekliler yılı olduğunu anlamadığımız gibi…
Emekliler yılı olan 2024’te emeklinin ne yaptığını hepimiz bilsek de bilmek istemeyenlere, duymazdan görmezden gelenlere bir kez daha hatırlatalım.
2024 emekli etkinliklerinin bazıları; sabahın köründe, hatta gece yarısından başlayarak dondurucu soğuğa aldırmadan, “Et ve Süt” kurumlarının önünde bir kg. et almak için sıraya girmek…
Bulundukları şehirdeki tüm marketleri ezberleyip, en ucuzu nereden bulabilirim telaşıyla indirim günlerini kovalamak…
Ve bizzat şahit olduğum, ekonomik krizin boyutunu gösteren çarpıcı örneklerden sadece birine en son (üç ay oldu sanırım) İstanbul’a gittiğimde tanık oluyorum. Giysi pazarının yarısının, ikinci el kıyafetlerle dolmuş olması ve o tezgahlara gösterilen ilgi, insanın içini acıtan utanç verici bir durumdu.
Emekli, işçi, memur, ikinci el tezgahların önünde, halk ekmek kuyruklarında, hatta askıdan simit alırken, kimi gönüllü, kimi çaresizlikten itibarı bir kenara bıraktı.
Umutsuzluk aşılamak en son isteğim bile olamaz ama gerçekler de ortada maalesef. Nüfusumuzun yüzde on altısı hariç, bu yıl da hepimizin yılı olacak. Yılın üçüncü günü sürprizler başladı bile. TÜİK’in neye göre hesapladığı anlaşılmayan, enflasyon verileriyle maaş zamlarını hep birlikte öğrenmiştik ki arkasından asıl bomba diyeceğim bir haber alıyoruz. Ben 2025’i hepimizin yılı ilan etsem de hayal gücümün sınırlarının ne kadar dar olduğunu yapılan açıklamayla fark ediyorum. Çünkü 2025 “Aile Yılı” ilan edilmiş. Ve asıl müjdeler de 13 Ocak’ta geliyormuş. Ne diyelim bize de hayırlı uğurlu olsun demek düşüyor…
NOT: Patronun siz olduğunuzu hatırlarsanız her şey değişebilir…