Halit KATKAT


Emperyal Planlar ve Politika

Halit KATKAT


Geçenlerde ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, İzmir ziyaretinde:

“Türkiye için en iyi sistem Osmanlı millet sistemidir” ifadelerini kullandı.  Bu öylesine söylenmiş bir söz olamaz.  Bu sistem, Osmanlı’da farklı dini grupların (milletlerin) kendi iç hukuklarıyla yaşadığı, dine dayalı, daha çokta halifenin İslami inancına göre yönetilen bir sistemdi. Barrack’ın bu övgüsü, çeşitli ulus ve dini inançtan insanların bir kişinin iradesine o kişinin de kendilerinin emperyal hedefine hizmet etmesini idealize ediyor.

Ülkeyi yöneten partinin iktidara gelişinden beri “dindar ve kindar nesiller yetiştirme” hedefi, imam hatip okullarının sayısının giderek artması ve bununla da yetinmeyip lise, Anadolu lisesi, ortaokul, meslek okulları ve hatta anaokullarına dini eğitimin verilmesi Büyükelçinin hedefinin parçası gibi görünüyor. Daha önce çeşitli yandaşları tarafından AKP Genel Başkanına halifelik atfetmeyi de göz önüne alınınca resim daha netleşecektir. Buna ek olarak üniversite sınavlarında 719 birinci çıkması ve bunların büyük çoğunluğunun imam hatip liselerinden olması da tesadüf değildir.

Elbette emperyalistler uzun vadeli planlar yaparlar. Her zaman askeri işgal gibi pahalı eylemlere girişmezler. Kaleyi içeriden fethetme yoluna gidip ülkelerin iç siyasetini düzenleyebilirler. Hatta bir halife ile bütün İslam dünyasını yönetmeyi de planlıyor olabilirler.

Bizde laik yönetimden sapma Menderes döneminde başlamış, 12 Eylül'de imam hatip okullarının açılmasıyla devam etmiştir. 12 Eylül darbesinin lideri her konuşmasına elinde Kuran’la çıkardı.

Elbette emperyal politikalar öyle sadece yukarıdan talimatlarla olmuyor. Bu planlarının yaşama geçmesi için toplumun on yıllardır alıştığı laik yaşam direncini kırmaları gerekiyor. İşte uzun yıllardır yapılan bu çalışmalar toplumdaki bu direnci yenmek için toplumun yurttaş olma bilincinden ümmet olma bilincine geri döndürmeye ihtiyaç duyuyorlar.

Muhalefet belediyelerine kayyum atanması, muhalefet partilerinin önde gelenlerini ve muhalif gazetecileri yargı sopasıyla susturmaya çalışmaları, bu planın parçaları… Muhalefet varsın “sandık ta sandık” diye tuttursun, bütün devlet gücü elindeyken kaybedeceği seçime, hiçbir dikta isteyen iktidar partisi gitmez. Muhalefeti ufalayıp kıvama getirince artık demokrasi görüntüsünü sağlayacak asma yaprağı da sandık olacaktır.

Sistemi değiştirecek bütün güç işçi ve emekçilerdedir.  Siyasi partiler bu gücü sadece  oy deposu olarak görüyorlar.