6 Şubat felaketinden sonra İskenderun’da dolaşırken, gözyaşlarımı tutamadığım birçok görüntülerden biri de kimi evlerin duvarlarına yazılmış olan; “Geri döneceğiz evim!” yazısıydı. Benzer yazılara deprem bölgesinde sıkça rastladık ve her biri yaramıza tuz bastı.
Depremin ardından Hatay’da “Geri Döneceğiz ve Yeniden İnşa Edeceğiz.” Platformu oluşmuş. Halkın kendi gücüyle ortaya çıkan bu oluşum, kentler yeniden inşa edilirken kâr amacı ve ranta karşı mücadeleyi amaçlıyor.
Bu oluşumun 09/02/2025 tarihinde Samandağ’da düzenlediği, “Edebiyat ve Felaket” konulu söyleşisine İskenderun Ayna Kültür Sanat Derneği Başkanı, şair ve yazar Recep Yıldırım’ın davet edilmesi nedeniyle, dernek üyeleri ve dostları on iki kişilik bir grupla hocamıza eşlik ettik.
Bilgin Neşe’nin moderatörlüğünü yaptığı panelin konukları; şair yazar Recep Yıldırım, şair yazar Edip Yeşil ve şair Mehmet Düşerdi.
Ben o gün şair ve yazarlarına imzalatarak aldığım iki kitaptan söz etmek istiyorum. Bu kitapların yazarları bir de bölgemizin yazar ve şairleri olunca bu sayfalarda yer alma üstünlükleri olduğu kanısındayım.
Şair yazar Edip Yeşil’in klaros yayınlarından çıkan, yirmi beş sayfalık “Yalnız Ağaç” isimli öykü kitabıyla başlıyorum.
Yazar kitabını; “İçindeki çocuğu yitirmeyenlere ve yeşil ceketli çocuğa…” gönderiyor…
Antakya parkındaki asırlık bir çınar ağacının dilinden Antakya’yı anlatan bu kitabı büyük küçük herkes, özellikle de Antakya severler zevkle ve çoğunlukla da hüzünlenerek okuyacak. Kitapta henüz bir yaşındayken iki aşık tarafından parka dikildiğini anlatan çınar ağacı, sevginin ve aşkın gücüne dikkat çekerek o duygular sayesinde yaşama tutunduğunu önemle vurguluyor.
Bir masal tadında olan bu mini öykü kitabında, taş köprünün yıkılması ve Amik Gölünün kurutulması hikayesi, her ne kadar bildiğimiz bir konu olsa da Edip Yeşil’in anlatımıyla o an kendimizi orada hissettiriyor. Ve bu hisle beraber geçmişe olan öfkemiz biraz daha semiriyor.
Kitabın son sayfasındaki son dizelere arka kapakta da yer verilmiş. Olduğu gibi aktarıyorum.
“En çok geceyi seviyorum. Sükunetin yeryüzüne indiği, yıldızların olanca ışığıyla aydınlattığı geceyi…
Böyle gecelerde kendi yalnızlığıma akarak hayal dünyamda yaşıyorum. Görmek isteyip de göremediğim ırak diyarları düşlüyorum. Denizi, kuşları, çocukları düşünüyorum. Güneşin hepimiz için var olduğunu fakat kimi insanların içinin hala neden karanlık olduğunu anlayamıyorum bir türlü.
Bir türlü anlayamıyorum…”
Edip Yeşil’i tekrar kutluyor, okurunun çok olmasını diliyorum.
İkinci kitabım şair Mehmet Düşer’in Öteki yayınlarından çıkan “ÜRYAN” isimli şiir kitabı. Arapça ve Türkçe olarak iki dilde yazılmış olan kitap altı şubat depreminde yitirdiğimiz canlara ithaf edilmiş. Şairin ilk başta Arapçasını okuduğu “Üryan” şiirini hiç anlamadığım halde, olağanüstü yorumu sayesinde nedenini bilmediğim bir hüzne bulanıyorum. Anlamını merak ettiğim halde, anlamasam da olur gibi bir hisse kapılıyorum.
Şairin şiirlerini hiç okumayanlar için bazı şiirlerinden tadımlık bölümler aktarıyorum.
ALIN TERİ
(Babama)
Önce evin önündeki
Büyük portakal ağacı uğurladı seni
Sonra
Her yıl özenle budadığın asma ağacı
El salladı
Solgun yapraklarıyla
Bahçendeki erik ağaçları
Omuzlarımızda taşırken biz seni
Selama durdu
………
ÜRYAN
Kent suskun, günler hüsran
Enkaz altında çığlık üryan!
Oturup güneşin gölgesinde
Yazıyorum
Yaz(a)mam dediklerimi
…………
ATEŞE
Bilirim ben de ey ateş
Var olmanın bedelini
Bilirim
“Ben de varım” demenin ederini
………..
Değerli şair Mehmet Düşer’i de kutluyor, kitabının hak ettiği değeri görmesini temenni ediyorum.