Akın BODUR


Enkaz altına tutulan ışık

ÇABA, ÖZVERİ, FEDAKARLIK, ANILAR... VE HER ŞEYE SIFIRDAN BAŞLAMAK


Türkiye'de bir İlk, belki dünyada da...

Bir İki saniye arayla ve art arda…

7.9'a dayandı, ardından gelen 7.6'lık sarsıntının ortalarında yıkıldı... Birinci katında oturduğumuz beş katlı apartman depremde çöktü. Annemizi ve her şeyimizi yitirdik. Sekiz saat kaldığım enkazın altından çıkabilmek için sol elimi orada bıraktım. Kayıplar sadece bunlarla sınırlı değildi kuşkusuz, umudum da kayıplar arasındaydı..

İskenderun'da hastaneye götürüldüğümde sekiz saat enkaz altında kalan sağ ve sol bacağımı da yitireceğimi düşünüyordum. Ameliyata girene dek, bundan sonra tek kolla nasıl yaşayacağımı düşünmeye, kafamda planlar kurgulamaya çalıştım. Ama hiçbir kurgu, tek kollu yaşamı düşüncelerime oturtamadı…

Bir karıncalanma, doktorların sözleri ve umut...

Bölgede, bir anlamda savaş cerrahisi uygulanıyordu... Koşullar nedeniyle bunun zorunlu olduğunu biliyordum. Deprem bölgesi İskenderun'dan, Dörtyol Devlet Hastanesi'ne sevk edildim. Burada ayağımdan yapılan ilk ameliyat sonrası, hissettiğim karıncalanma ve doktorların sözleri… Ayaklarımın kurtulma ihtimali vardı.

İskenderun temsilciliğini yaptığım Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Yönetim Kurulu, tedavinin daha sağlıklı yapılabilmesi için savaş cerrahisi ve sert muayene teknikleri uygulanan bölgeden İstanbul'a nakledilmemi önerdi. TGC'nin bu önerisi, sadece mesleki dayanışma ve gazetecileri koruma açısından önemli olmakla kalmıyor, belki de deprem sürecinde Türkiye'de ilk örnek oluyordu. Bu girişim, umutlarımı güçlendirdi. Hayallerimi şekillendirdi. Her şeyden önemlisi beni "yarım olmaktan" çıkardı.

Gazeteciliğe devam etme inancım arttı

Türkiye Spor Yazarları Derneği (TSYD) Yönetimi'nin çabası ve katkısı, meslektaşlarımın, arkadaşlarımın ve tabii ki ailemin desteğini hissetmek, yanımda olduklarım bilmek, kısa zamanda ayağa kalkacağıma ve mesleğime, gazeteciliğe devam edebileceğime olan inancımı artırdı.

TGC'nin İstanbul'a götürülmem kararını, Sağlık Bakanlığı'nın girişimiyle naklimin sağlanmasını, Atakent Acıbadem Hastanesi'nin tedavimi üstlenmesini, üyesi olduğum TSYD’nin ilk günlerden beri dayanışmasını, Cumhuriyet gazetesinin eski ve bugünkü çalışanlarının çabalarını, Türkiye Gazeteciler Federasyonu Yönetimi'nin, gazetecilerin, arkadaşlarımın ziyaretlerini, enkaz altında soluk almakta zorlanırken açılan bir hava deliği, büyütülen o delikten içeri tutulan Işık olarak görüyorum.

Ses gazetesine ve meslektaşlarıma borcum

Bu mesleği sürdürmek, İskenderun'da çalıştığım yerel Ses gazetesinin enkaz altında yaşamını yitiren sahibi Ayşe Figen Arlı ve 20 yılı aşkın süreyle yazı işleri müdürlüğümüzü, yayın yönetmenliğimizi yapan eşi Haluk Arlı'nın gazeteyi yaşatmak için harcadığı çabayı, ortaya koyduğu özveriyi, gösterdiği fedakarlığı, her şeyin ötesinde anılarını yaşatmak benim borcumdur. Bu borç, depremde yaşamını yitiren meslektaşlarımın anıları için de geçerlidir.

Ses gazetesi de benim gibi enkaz altında kaldı. Ama o enkaz kaldırılacak. Ses gazetesinin çizgisini belirleyen objektif yayıncılığa devam edeceğiz. Üyesi olduğum meslek örgütleri TGC, TSYD yönetimleri ile meslektaşlarımın bu konudaki desteklerini ve inançlarını biliyor ve onları yarı yolda bırakmayacağımı düşünüyorum. Ayağa kalktığımda, 30 yılı aşkın süredir sürdürdüğüm gazeteciliğe belki sıfırdan ama tecrübelerimle devam edeceğim. Her şeye sıfırdan başlarken şimdilik tek ihtiyacımız tedavi süreci ve biraz zaman…