Gerçek lider umutsuzluğu umuda dönüştüren kişidir. Mahatma Gandi başlangıçta politik olmayan edebiyat meraklısı idi. Güney Afrika’da yabancı bir şirkette çalışan İngiltere, Oxford Üniversitesi mezunu bir avukattı. Sonuç olarak bir önderin doğumu nasıl yaşandı?
Bir gün genç bir Hintli avukat olan Gandi Güney Afrika’da işe gidiyordu. Tren biletini 1. sınıf mevkiden almıştı. Bilet kontrol memuru İngiliz kendisine ‘Yanlış yerde oturuyorsun’ der. Genç Gandi biletini gösterir, İngiliz memur ‘Geçersiz bilet zira 1. sınıf mevkide sadece İngilizler oturabilir’.
Gandi avukat olduğunu söyleyerek bu haksızlığa karşı çıkar, neticede İngiliz memur avukat Gandi’nin bavullarını atar ve kendisine de bir yumruk vurduktan sonra trenden atar. Sömürge insanının köle olduğunu kafasına yediği yumrukla anlamaya başlayan genç avukat tren garında bavulun üstünde oturup ilk defa aşağılandığını düşünmeye başlar.
Bütün gece uykusuz kalır ve birkaç gün sonra Gandi kafası gözü yaralı olarak Hindistan’da baroya gider ve arkadaşlarına ‘Bana karşı yapılan bu saldırıyı kınamanız gerek’.
Diğer avukatlar ‘sayın Gandi bu sana yapılan yanlış uygulamayı toplum normal karşılıyor. Biliyorsun biz Hintliler İngiliz değiliz. Hintli bir köleyiz’. Gandi’ O zaman ben tek başıma şehrin kalabalık bir yerinde basın açıklaması yapacağım’.
Gandi bir Don Kişot olarak, yenilmez İngiliz İmparatorluğuna karşı baş kaldırır. Yeni önderin yeni adı Gandi’dir. Süreç içinde Gandi bir gün İngiliz Times gazetesinde bir haber okur ’Türkler başta İngiliz İmparatorluğu olmak üzere tüm müttefiklere karşı Sevres Anlaşmasını ret ederek Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde Kurtuluş Savaşı başlattı’. Bu mücadeleden etkilenen Gandi binlerce kişi ile Türklerin başlattığı isyancı baş kaldırıyı örnek alır.
İngilizlere karşı Gandi’nin başlattığı barışçı direniş kitlesel olarak yürümeye başlar. Gandi Türk milletinin İngilizlere ve tüm emperyal ülkelere karşı Kuvayi Milliye öncülüğünde başlattığı hareketten etkilenir ve bunun sonucunda Hindistan, Anadolu direnişine ekonomik olarak katkıda bulunur.
İngiliz İmparatorluğu Türk kurtuluş mücadelesini tasfiye etmek için çok fazla güç kullandı. Neden? Eğer bu savaşı Türkler kazanırsa İngiliz İmparatorluğuna karşı başta Hindistan olmak üzere tüm mazlum milletlerin baş kaldıracağını biliyordu.
Onun için Anadolu direnişi ve Kuvayi Milliye bütün mazlum milletlere örnek bir ışık olmuştur. Ne diyordu diplomasi uzmanı Çörçil 1930’lu yılların başında ‘Hindistan’ı yitirmek İngiltere’ye öldürücü bir darbe indirir ve ülkeyi güçsüz bir memleket haline sokar, ne pahasına olursa olsun Hindistan’ı elimizde tutmak zorunayız’.
Aslında milli mücadele sıradan bir olay değildi. Karşıda yenilmez olan İngiliz İmparatorlu ve diğer emperyalist ülkeler vardı. Bu arada Gandi Hindistan’da İngilizlerin tuz fiyatına yaptığı zammı protesto etmek için yüzbinlerce kişiyi peşine takarak tuz yürüyüşü olarak adlandırılan protesto yürüyüşüne başlamıştı.
Yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu Atatürk adlı kitabında bir anıyı anlatır;’Hindistan’da İngilizlere karşı yeni bir mücadele başlamıştı. Her gün protesto eylemleri yapılıyordu. İngiltere Prensi Edward Hindistan’ı ziyaret eder. Başta başkent Bombay olmak üzere her yer ıssızdır. Halk sokağa çıkmaz. İngiliz prensi protesto etmek için tüm dükkanlar kapalıdır. Prensi karşılayan sadece Hintli askerlerdir. Bu durumdan rahatsız olan prens babasına bir mektup yazarak ‘Baba ben Hindistan’da protesto ile karşılandım, işyerleri kapalı ve halk sokağa çıkmıyor. Bunun anlamı nedir?’ Kral ’Oğlum Türklerin başlattığı Kurtuluş Savaşından etkilendiler’.
Barışçı Gandi tek başına yarattığı şiddet içermeyen baş kaldırıyı kazanmıştı. Trende genç Gandi’nin başına vurulan İngiliz memurun yumrukları süreç içinde eşsiz bir lider yarattı.
Türkiye’de her şeyi planlayan ve başaran deha tek adam Atatürk’tü.1950 sonrası 2. adam İnönü ülkeyi 52 milyon insanın öldüğü 2. Dünya Savaşının dışında tutarak, dünya diplomasi tarihinde mucize denecek bir başarı elde etti.
Dünya basını 1945 sonrası Türkiye Cumhurbaşkanı 2. adam İnönü ile ilgili yaptığı yorumlarda İnönü’nün başarısını hep övmüştür.
Türkiye’de sistem 3. adamın çıkışına müsade etmedi. Elbette ki kişiye bağlı hareket değil. Felsefe ile bilimi önemseyen lider demek istiyoruz.
Günümüze baktığımızda CHP’nin kuruluş felsefesini incelersek, CHP sıradan bir parti değildir ve üretken bir partidir. Bu yıl 99. kuruluş yıldönümünü kutladığımız CHP, ülkenin kuruluşunda yer almıştır. Kuruluş sonrası 1789 Fransız laik cumhuriyetini örnek alarak getirdiği büyük yenikler vardır.
Konuyu günümüze bağlarsak 2010 tarihinde politik olarak çok fazla tecrübesi olmayan CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’ye genel başkan oldu. Kılıçdaroğlu görüntü olarak tam Gandi’ye benziyordu. İnsanı sevgi ile kucaklaması ve gittiği yere umut götürmesi gibi benzerlikleri vardı.
Gandi savaşı kazandığı günlerde İngilizler Hindistan’ı terk ederken İngiliz valisi Gandi’ye 'Sayın Gandi senin başkanlık törenine geleceğim’ dediğinde Gandi ’Ben başkan olmayacağım, arkadaşım Nehru başkan olacak’ diyerek mütevazi kişiliği ile İngiliz valiyi şaşırtmıştı.
Türkiye’de yıllardan beri ana muhalefet CHP’de lider boşluğu yaşandı. Politik süreçte ben demeyen ve politika üreten birleştirici, mütevazi bir lider aranmakta idi. Bir dönem sürpriz şekilde CHP’de bir önder oluşumu yaşandı. Ülkede uzun zamandır ilk defa liderlik vasfı olan Kılıçdaroğlu geçmiş yıllarda Cumhurbaşkanı seçiminde adaylığı Muharrem İnce’ye verdi. Fakat ne yazık ki İnce başarılı olamadı. Gandi’nin sömürgeci İngiliz’in Hindistan’da tuz zammını protesto ederek Tuz Yürüyüşü başlatması kamuoyunu etkilemişti
Ülkemizde Kılıçdaroğlu’nun Ankara’dan İstanbul’a yaptığı adalet yürüyüşü pasifize olan aydınları heyecanlandırdı. Ülke genelinde 30 yıldan beri kazanılamayan başta Ankara ve İstanbul gibi metropollerde yerel seçimleri kazanması çok önemlidir.
Altılı masa olarak birleşik güç birliği gelecek Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek güçtedir. CHP tek adam partisi değil, tarihi mücadeleden gelen kadro hareketidir.
CHP Atatürk’ün fikirsel ölümsüzlüğünün sırrı olan akıl ve bilimsel düşünceyi her zaman ilke edinmiştir.