Mehtap Sert


Göçmen Kalbim

Mehtap SERT


Aidiyet, bir topluluğun veya grubun parçası olma ihtiyacıdır. Aidiyet güven ve anlaşılır olma ihtiyacını tamamlar. Sevginin temelidir. Maslow'a göre, sevgi, bir başkasına bağlanma ve bağlanılma ihtiyacıdır. Bu bağ, aile, arkadaşlık veya romantik ilişkiler aracılığıyla oluşabilir. Bu ilişkileri kurabilmek için iletişim kurabilmeniz size benzeyen insanlarla bir arada olmanız gerekir. Göçmen ve mülteci kadın olmanın en büyük handikabı aidiyet duygusuna sahip olmanızdaki engellerdir.

TÜİK verilerine göre, Türkiye'ye göç edenlerin sayısı 2024 yılında 314 bin 588 kişi. Göç eden nüfusun yüzde 54,5'ini erkekler, yüzde 45,5'ini ise kadınlar oluşturdu. Toplumsallaşma anlamında göçmenlerin yaşadıkları sıkıntıların ülkenin göçmen ve mülteci politikalarının yanlışlığı ile doğru orantılı olduğunu biliyoruz.

Göç eden kadınlar konusunda sıkıntılar hukuksal tanımları ile başlıyor. Mülteci mi, göçmen mi, yabancı mı, hangi hukuk uygulanacak derken kadınlar şiddete maruz kalıyor. Sağlık, eğitim hizmetlerine erişmede sorun yaşıyorlar. Dünya Göç Raporuna göre de göç eden kadınlar halen istihdamda cinsiyet eşitsizliği, kamusal alanda yer alamama, ataerkil kodlardan kaynaklı şiddete maruz kalmaktadır. Ülkemizde göç eden kadınların en büyük güvencesi İstanbul sözleşmesinin kaldırılmaya çalışılması, işlevsiz bırakılması da sorunu derinleştiriyor.

Göç eden kadınların kayıtlı olmama hali hizmet almalarına engel olmaktadır. Suriyeli göç eden kadınlar geldiklerinde aldıkları kimlik, ülkelerinde kullandıkları isimlerin farklı olmaları, çıkar odaklı kişilerin düzenlediği belgeler kaosa neden olmaktadır. Deprem bölgesinde konutları yıkılan kadınlar yeni ikamet almak konusunda zorluk yaşadılar. Birçoğu yıkılan konutlarda kalan belgelere yeniden başvuru yapmak konusunda çekince yaşadı. Doğan çocukların kayıt edilmemesi hastane ve okul kaydı gibi ihtiyaçlar geçici mahkeme kararlarının alınması çocukların akıbetini de tehlikeye sokmaktadır. Sokak ortasında fiziki şiddet gören bir mülteci kadının, kamera görüntülerine rağmen korunmuyor olması kayıtlı olmamasından kaynaklı oluyor. Şikayetçi olduğunda götürüleceği geri gönderme merkezinde başına ne geleceği, kime teslim edileceği bilinmiyor. Çünkü süreci takip mekanizması yok. Kadın şiddet döngüsüne maruz kalmaya devam ediyor.

Dil sorunu da yaşadıkları şiddete çözüm konusunda engel olmaktadır. Kurumların birçoğunda çoklu dil hizmeti verilmiyor. Tercümanlar yetersiz. Kadın kendi ifade ederken yetersiz ve anlamsız çeviriler şiddetin cezasızlıkla sonuçlanmasına neden oluyor. Göç alanında saha çalışması yapan örgütlerin ortak düzenlediği raporda bir göçmen kadın uğradığı cinsel şiddet ile ilgili başvuru yaptığında tercümanın kadının eskort olduğunu söylediğini tespit etmiştir. Birçok etkenin yanı sıra dil sorunu göç eden kadınların aidiyet duygusuna engel olmakta ve şiddet döngüsünde sıkışık kalmalarına neden olmaktadır. Deneyimlediğimiz kadarıyla kadınlar da göç eden kadınlara çok mesafeli davranmaktadır. Birçok kadın için göç eden kadın ailesi için tehdit unsuru. Erkeklere sözlü sataşma konusunda gösterdikleri çekingenliği göç eden kadın için sınırsız kullanmaktadırlar.

Ülkemizde doğan ve büyüyen göç eden kadın nüfusu artmaktadır. Eğitimine devam etmek, entegre olmak isteyenlerde dil ve ekonomik sebeplerin yanı sıra ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Birçoğu çözümü erken evlilikte bulmaktadır. Aidiyet duygusu gelişmeyen kadınlar intihara yönelmektedir. Göç eden kadınların sorunu toplumun sorunudur. Sağlıksız bireyler sağlıksız sonuçlara neden olur. Bir grup üzerinde şiddeti, ayrımcılığı meşru kılmak denize atılan taş gibidir. Dalga dalga yayılır. Göçmen ve mülteci politikalarının yeniden gözden geçirilerek şiddet döngüsünün kırılması toplumsal düzen için gereklidir. Kadınların kadınlarla ortaklaşarak cinsiyetçi politikalara birlikte mücadeleyi büyütmesi dileğiyle.