Türkiye genelinde yapılan belediye seçimlerinde muhalif partilerin ortak olarak seçimlere katılıp başarılı olmaları, onun ötesinde Ak Parti iktidarı tarafından iptal edilen İstanbul seçiminin yeniden Millet İttifakı adı altında bir araya gelen demokrasi güçlerinin İstanbul seçimlerinde fark yapmaları hukuk devletine yönelik ilerici bir adımdır.
Yıllardan beri bir araya gelemeyen sosyal içerikli partiler, ilk defa parti programlarını bir tarafa koyarak demokratik rejim konusunda ortak tavır koyarak seçimleri kazanarak topluma güven ve umut taşıdılar.
Yıllar yılı sağcı partiler tarafından yönetilen büyük kentlerde sanata yönelik tıkanmalar yaşandı.
CHP´de, çok partili sistemi getiren İsmet İnönü sonrası uzun yıllar lider boşluğu yaşandı.
Bülent Ecevit´le başlayan tek adam olayı Kemal Kılıçdaroğlu´nun genel başkan olmasıyla CHP geçmişteki kadro partisine dönüştü. Yani ekip çalışmasına.
Özellikle son belediye seçimlerinde HDP ciddi olarak politika üreterek seçimlerin kazanılmasında belirleyici olmuştur. Yeni kurulan İyi Parti´nin Genel Başkanı Meral Akşener´in liderlik yeteneği kitleler üzerinde etkili oldu.
Batı ülkelerinde toplumlar ortak politika ortaya koyarak, koalisyon, değişiklik içerisinde ülke yönetilir.
Türkiye´de İstanbul seçimleri, geleceğe yönelik ortak iktidarların haberini verdi.
Günümüz dünyası bilgisayar, internet devrimiyle sınırları aştı. Bilim dünyasında genç bir kuşak çok yeni olarak muhafazakar yapıları aştı. Yani kuşak çatışması, çağdaş genç insanlar kültürle donanmış olan kuşak, Taksim´deki Atatürk Kültür Merkezi binasının yıkımını unutmadı. Beyoğlu´nun antik bir eşi Londra´da olan Edeon Sinemas´nı benzeri Emek sineması uluslararası sanatçıların tepkisine rağmen yıkıldı. Güzelim Pera Beyoğlu´nun estetik zenginliği tarihe gömüldü.
Muammer Karaca Tiyatrosu yıkımını beklemekte. Taksim Çam sineması Unutulmaz eşsiz Fransız mimarisi, duvarı hala heykellerle süslü Elhamra sineması hala üstündeki yangın izlerini taşımakta. Sanki mezara gömüldü gibi.
Unutulmaz Silvana Mangano´nun dünya sinemasının baş yapıtı. İtalyan yapımı Acı Pirinç filmi tarihi Elhamra´nın sanat harikası yıllardan beri kent kültürlü sanatçı başkan aramakta. Tıpkı Eskişehir Başkanı Yılmaz Büyükerşen gibi.
İkinci Meşrutiyet´te 2007 yılına kadar yayın yapan tüneldeki Evrensel kitapevi Paris´in en eski gazetesi Lemonde, İngiliz Time´s ABD´de Time bütün yabancı basın yüzyılın üstündeki kitapçı kapandı.
Beyoğlu sanatçıların uğrak yeri Markis Pastanesi´nin muhteşem salonu, dünya güzeli Cahide Sonku´nun, Atilla ilhan´ın, Muhsin Ertuğrul´un, bilim adamlarının tartışma yaptığı muhteşem Loben Pastanesi, İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul´da efsane Alman casusunun istihbarat almak için uğrak merkeziydi.
Günümüzde artık Loben´in çevresi oto yedek parçası dükkanlarla kuşatıldı. Muhteşem görkemiyle Anadolu´nun Orhan Kemal´in deyimiyle yorganları sırtında yoksul insanları çalışmak için İstanbul´a taşıyan Haydarpaşa Garı, boynu bükük öksüz çocuk gibi eski görkemini aramakta.
Nazım´ın Bursa sürgünü başlarken ‘Memleketimden İnsan Manzaları´nı anlatırken
Haydarpaşa garında İstanbul´un Ayasofya´yı seyreden Nazım ve hikayesini yazdığı Çamlıca tepesinde geçen senede bir gün kitabında yaşanan köylü güzeli hatırlar. Gözleri nemlenerek aşkını kalbine gömen talihsiz Emin´i hatırlar ve Nazım gözyaşlarına hakim olamaz. Meçhule giden Nazım, yolculukta acaba; acaba büyük aşkı İstanbul´u görecek miyim diye ah çekerken kendini unutmuştu.
Haydarpaşa Garı unutulmaz anılarla doludur. Bir gün garın merdivenlerinden inen Atatürk, çocuk güzeli küçük Ülkü, Gazi´nin elini tutup kruvaze elbise içinde sağında Afet hanım tüm güzelliği, giydiği kürk manto, gözlerine inen şapkasıyla zerafet saçıyordu. Nasıl oldu da kısa denecek bir süreçte Batının estetiğini Türkiye insanı yakalamıştı. Peki bu güzellikler ne oldu? Nereye gitti? Kent kültürüyle beraber bütün bu uygarlıklar unutulmaya başlandı. ABD ve Dünya Bankası´nda bir zamanlar görevli, Başbakan yapılan Tansu Çiller, uygar görüntü için şöyle diyordu; “Biz eskileri, yani son sosyal devleti de toprağa gömdük.”
Yani uygarlığı yıkmayı haykırıyordu. Peki yalnız o mu?
1978´ler… Başbakan Süleyman Demirel, 10 Cent´e muhtaç olduk diye basına demeç veriyordu.
Bağımsız Türkiye diye haykıran Deniz´leri ipe götürmek için sabırsızlanan Süleyman Demirel, günümüzde aydın geçinen aydın kişilere göre demokrat oldu.
90 yaşında İsmet Paşa, Denizler´in idamına karşı tek başına Anayasa Mahkemesi´ne gitti.
Sıkıyönetim generalleri bildiri yayınlayarak, kurtuluşun öncü kadrosundan gelen tarihsel lider Cumhuriyetin kurucularından İsmet Paşa´yı mahkum etmek istediler.
Genel olarak 14 Mayıs 1954 yılında başlayan gelişme sürecinde insan beyinlerine müdahale yapıldı, yani bellekler yok edilmek istendi.
2019 belediye seçimi kazanımı, insan aklının kazanımıdır. Bilim dünyası, İstanbul halkı, tarih kokan dünya şehri İstanbul´a sahip çıktı. En önemlisi yenilmez denen gerilik aşıldı.
Uzay çağında çağdaş toplumlar Ekrem İmamoğlu, Selahattin Demirtaş gibi barışçı yüzleri görmek istiyor.
Laik Cumhuriyet, uygar dünyanın kapılarını çalmaya başladı.
İnsanlığın en büyük ilkesi bir arada yaşamın sınırlarınızı aşan dostluk, cumhuriyetin temel ilkesi olan, ´Yurtta sulh, cihanda sulh´ felsefesi geçmişteki gibi barış dünyasına katkı yapacaktır. Artık; üretim yapan toplum olarak Anadolu uygarlığından gelen evrimsel, tüm insanlığın amacı olan barışı hedeflemek zorundayız.