Halit KATKAT


Gündem tartışması ve işçi sınıfının sefaleti

Halit KATKAT


Günümüzde gündem gerek bizde gerekse dünyada sık değişiyor. Bu değişim hızı ülkelerin uyguladığı sistemin işleyiş düzenine bağlı… Kapitalist düzeni sağlam işleyen mekanizmalar üzerine oturtmuş batılı emperyalist ülkelerde kargaşa az, değişim hızı yavaş oluyor. Burada “değişimi” toplumu ileri götürecek en alttaki bireylerin refahını yükseltecek anlamında almıyorum. Değişimi toplumdaki gündem değişimi anlamında kullanıyorum. Bizde gündemde kargaşa çok gündemin değişimi de hızlı. Önceleri ülkedeki yabancılar konuşulurken seçim gündeme girdi, Meral Akşener’in masayı dağıtması konuşulurken araya zamlar girdi, emekli maaşları girdi, Anayasa tartışmaları girdi, sonra yumuşama mı, normalleşme mi tartışmaları girdi, iktidar partisi genel başkanı ile ana muhalefet partisi görüşmeleri girdi, yolsuzluklar, cinayetler v.b derken gazete ve TV’ler hangi konuyu tartışacaklarını şaşırdılar.

Halbuki Avrupa gündeminde yabancılar konusu ve Avrupa parlamento seçimlerinde ırkçı partilerin oy oranlarını artırdığı iki konu tartışılıyor. Bu iki konu birbiriyle bağlantılı zaten. Avrupa emperyalistleri, (niteliksiz) göçmenlerin ülkelerine girmemesi için Türkiye ve Tunus üzerinden para ile barikat kurmaktalar. “Bu iki ülkeye para verip Asya’dan, Afrika’dan gelen göçmenleri siz orada tutun” denmektedir. Halbuki aynı Ülkeler, doktor, mühendis, akademisyen ya da konusunda uzman kişileri ülkelerine almak için cazip teklifler sunmaktadırlar. Avrupa işçi sınıfı açısından bakıldığında; sağcı partiler devamlı yabancı düşmanlığı yapınca işçiler de, özellikle sınıf bilinçli olmayan işçiler de “yabancılar gelip işimizi elimizden alacak” korkusuyla yabancı düşmanlığı yapan partilere oy vermektedirler. Burjuva tarz siyaset sisteminin varacağı yerde bundan başkası olamaz.

Burada bir kere daha hangi ülkede olursa olsun (sağcı, ırkı ya da sol) politikanın, işçi ve emekçileri bölmeye ve birbirine düşman etmeye hizmet ettiğini görüyoruz.

Bütün dünyada her ulustan, her dilden, her renkten, her inanıştan insan birlikte yaşama olanağı varken, dünya insan olarak bütün insanların eviyken onun sınırlarla bölünmesi zaten başlı başına ayrımcılık, ırkçılık ve faşizm kaynağı olmasını getirecektir. Bölünmenin ilk nedeni köleci ve feodal krallıklar ise son nedeni de kapitalizmle birlikte gelen ulus devlet modelleridir. Kapitalistlerin ürünlerini satmak için kendi dilinde konuşan alanlara kendi ürünlerini pazarlama çabası sonucu oluşan sınırlar aynı zamanda kendine düşman ulus devletleri de yarattı.  Irkçılık da bu temelde yükseldi. Günümüzde emperyalist çıkar ilişkileri ulus devletleri de sarmış ve dünyada hemen hemen emperyalizmden bağımsız devlet kalmamıştır. Dünya savaşları, bugün Filistin’in işgali nedeniyle işlenen cinayetler emperyalistler arasındaki egemenlik ve Pazar kavgasından çıkmaktadır.

Bugün kendini sol siyaset olarak görenler de burjuva siyasetin dışına çıkamamakta ve aynı servet sınıflarının oluşturduğu parlamento ve siyaset biçimini esas almaktadırlar. Bugün dünyada sömürü devam ediyorsa işçi ve emekçilerin güçsüz olduklarından değil doğru temelde güçlerini birleştirememiş olmasındandır.

İşçilerin, arı kolonileri ve özellikle ateş karıncaları hakkındaki belgeselleri dikkatle incelemelerini öneririm. Tek tek ateş karıncasının ısırmaktan başka hiçbir gücü yoktur. Ama hepsi birleştiğinde başa çıkamayacakları engel yoktur. Aralarına düşen bir fil bile sağ kurtulamaz.