Halkın ne olduğu, kim olduğu bilinir ne var ki iktidar-muhalefet çatışmasında halkın niteliği de niceliği de tartışma konusu olur. Hele de meydanları dolduran halk söz konusu olduğunda onları başıbozuk olmakla suçlamalar, aşağılamalar, niceliğini azımsamalar, nefret ögesi yapıp hedef tahtasına koymalar olağan savuşturma hamleleri haline gelir.
Halkın, meydanlara neden çıktığı sorgulanmasın diye yandaş medya çata pat patlatarak mesajların duyulmasını engellemeye çalışır. Güdümlü füzeden kurtulmaya çalışan uçak veya helikopterde de benzer bir sistem vardır. Isıya güdümlü füzeden kurtulmanın yolu, ısı yayan başka bir sistemi gövdeden uzağa fırlatıp güdümlü füzeyi hedefinden saptırma amaçlanır.
Gençlik de hep tartışılagelmiş. Gençleri tembel, sorumsuz, apolitik… görmek yeni değil. Bu dönemde de gençleri telefondan, bilgisayardan gözlerini ayırmayan, odalarında boş çuval gibi yatan, kitap okumayan, kafasına kapüşonu geçirip kulaklığından müzik dinleyen, saygısız bireyler olduklarını düşünenlerin bir hayli kalabalık olduğu bir dönem. Meydanları dolduran gençlerin eylem ve sloganlarına bakınca herkeste önce şaşkınlık sonra gurur duyma hasıl oldu. Sosyal olayları ve dinamikleri okumakta milletçe pek de başarılı olmadığımız da ortaya çıktı böylece. Gençlerin anayasal haklarını kullanırken ve itiraz haklarını dillendirirken demokratların göğsünü kabarttıkları açıkça görüldü.
İnsanın neresi ağrıyorsa canı oradadır derler. Demokrasi de öyledir. Kimin sıkıntısı, sancısı varsa kulak vermeli velev ki bir kişi olsun. Meydanları dolduran halktır. Yalana itiraz eden halktır. Adalet isteyen halktır.