1 Eylül 1939… Polonya’nın Nazi Almanyası tarafından işgaliyle başlayan İkinci Dünya Savaşı. 1945’te Nazizmin yenilgisi sonucu 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.
Günümüzde barışın 86 yılı barış yanlısı politik kişiler tarafından barış yolu olarak anılmakta.
Dünya genelinde özlenen barış acaba geldi mi? Bu kocaman bir tartışma konusu. Bazen barışı savunmanın bedeli ağır olmuştur. Yakın tarihte yaşanan Kennedy katliamı bir örnektir.
Bilim adamlarına göre tarihsel bir sözcük; “barış yapmasını bilmeyenler savaşmasınlar.”
Türkiye’de 12 Eylül döneminde barışçı olmanın bedelini barışı savunanlar ağır ödediler. Örneğin Barış Derneği koruyucuları büyükelçi Mahmut Dikerdem, hukukçu Orhan Apaydın, Reha İsvan… Barış Derneği Başkanı Dikerdem, Bilim ve Sanat Dergisi’nin Mart 1986 sayısında şöyle diyor; “Biliyorsunuz Birleşmiş Milletler 1945’te kuruldu. 40 yıl önce yeni bir dönem başlangıcında gelecek kuşaklar için barış içinde bir arada yaşamak onlara savaşsız ve güvenli bir dünya bırakmaktı ve Birleşmiş Milletler 2.ci 40 yılını işte bu temel amaçlarla başlattı.”
Biz genel olarak Barış derneği başkanı sayın Mahmut Dikerdem’in söylemek istediği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi hedefi sömürgeci düzeni önlemekti. Barışçı bir dünyanın ortaya çıkmasıydı.
Ama ne yazık ki Batı dünyası laik cumhuriyeti hedeflemediği için kurumlar kısa zaman sonra ABD’nin silahlı gücü olan NATO’ya dönüştü. Örneğin, Filistin-Gazze, Suriye’de yaşanan olaylar gibi…
Yazar Tolstoy’un Harp ve Sulh romanı, savaş karşıtı kitap olarak yüzyılın en büyük eseridir.
Napolyon Bonapart, Rusya’yı işgal edip Moskova’ya törenle girer. Yalnız bir Rus ordusu… Kont Piyer karşılama törenine katılmaz.
Napolyon’u karşılamaya giden Rus aydınlarını eleştirir ve onlara;
“Dostlarım çok büyük bir yanılgı içindesiniz. Bonapart Rusya’ya 1789 aydınlanmayı getirecek zannediyorsunuz ama unutmayın Bonapart Cumhuriyete ihanet etmiştir.
Eşit vatandaşlık onun gündeminde yoktur. Yakında bunun sonuçlarını hep birlikte yaşarız.”
Nazım Hikmet, Kemal Tahir’e mektuplar kitabında, “Kemal, Harp ve Sulh kitabını çeviri yaparken hiç bir savaşa katılmayan kont toprak ağası nasıl böyle savaş karşıtı bir kitap yazar. İngiliz yazar Tolstoy için “öyle bir roman şimdiye kadar ne yazıldı ne de bundan sonra yazılabilir”.
Soğuk savaş 1950 günümüze kadar batıda kalıcı roman yazılmadı. Edebiyatın doğumu olan Fransa’da kitapevlerinin kapanması acaba tesadüf mü?
Zola, Hugo ABD’li Hemingway,Sheakspeare, Gorki çağa damgasını yazan Rus yazarı Turganev, Babalar ve Oğulları romanı çarlık Rusya döneminde evrim teorisini tartışmaya açmıştı.
Çok ilginç Rus edebiyatı zaman içinde batıyı aştı. ABD’li Nobel ödüllü yazar, bir zamanların aydınların çok okuduğu John Steinbeck Gazap Üzümleri romanı başucu kitabıydı ama şimdi hatırlanmıyor neden? Yazar Steinbeck ABD’nin Vietnam işgalinde Amerika haklıdır diye açıklama yaptı ve Nobel ödülünü kazandı.
Aslında yazar çağından sorumludur, Jhon Paul Sartre gibi.
Sartre, Fransa’nın Cezayir işgal döneminde kendisine verilen Nobel ödülünü red ederek hepimiz katiliz diye açıklama yapmıştı. Günümüzde insanlık savaş tehditleri yaşarken Türkiye yüzyılın üstünde savaşlardan hep uzak kaldı. Bu genç Cumhuriyetin akılcı ve bilimden yana olmasıydı.
Geçmiş yıllar insanlar savaşa gittiği zaman hangi amaçla gittiklerini biliyor muydu? Hayır.
Bu konumla ilgili 2. Dünya Savaşında genç bir askerin doğu cephesinde babasına yazdığı mektup çok öğreticiydi.
“Sevgili babam bu mektup elinize geçti mi bilemiyorum. Şu anda sana bu mektubu yazarken yanımdaki arkadaşım donarak öldü. Ben de donmak üzereyim. Baba sen benim annem olmadığı halde beni büyüttün, beni biçimlendirdin ve Hitlerin gençlik örgütüne yazdın. Baba ufukta zafer yok. Deniz kadar beyaz kar var ve ölüm var. sen benim dönmeyeceğimi biliyorsun”.
“Artık kimse bizi Hitler’in Almanya yaşasın sözlerine inandıramaz. Eğer bize verilenler Almanya kaybetmiş demektir. Zaten bu durumda hiç bir söz tutulacak gibi değil. Bu korkunç şüphe bari bir an evvel yok edilse biz de ne olacağımız bir an evvel olsaydı.
Bu Rus cephesinden yazılan mektup savaşların korkunç yüzünü teşhir etmişti. Genel olarak savaşlar sınırlar tehdit edilmedikçe cinayettir.