Nurullah ER


HASTA- DOKTOR- HASTANE

NURULLAH ER


 

Hasta, doktor, hastane sözcükleri yüzü soğuk olan sözcüklerdir. 

Yaşama dair insanda negatif çağrışımlar yapsa da insanın bir gerçeğidir. İnsanın kendi gerçeğiyle yüzleşmesi zor olsa da yaşamın içinde hastalık ve sağlık da vardır, ötesi ölüm olan...

Geçmişte köy yerlerinde kış hastalıkları için doktora gidilmez, ilaç kullanılmazdı. Ağır atlatan hastalar için köyün ileri gelenleri, imam eşliğinde ziyaretine gelir, sohbetler edilip hastaya moral verilirdi. Ziyaretçilerin getirdiği ikramlar yenir, hastaya dağ çayı, nane, ıhlamur, kekik kaynatılır, tereyağ ılıtılıp, pekmez içirilirdi. Hoca duasını yapıp, ardından, “Hastalık, sağlığın zekatı” derdi. Dinlenip, şifalı bitklier ve yiyeceklerle kendine bakan hasta birkaç gün içinde ayağa kalkardı.

Dönemin en ağır hastalığı veremdi. Hastaneye kaldırılan verem hastası birkaç ay içinde ya sağlığına kavuşup evine döner, ya da cenazesi gelirdi.

İslam dininde zekat mal ve paranın karşılığı olarak verilen sadaka olarak bilinse de, insanoğlunun yüklendiği sorumluluklar karşısında en önemlisi sağlıktır.

Sağlık, insanın bedeniyle ruhunun uyumlu hala gelmesidir.

Çocukluğumda ve gençliğimde ciddi bir sağlık sorunu yaşadığımı bilmiyorum. Hastaneyle, doktorlarla tanışmam Demir- Çelik´te işe girmemle olmuştu.Çalışma şartlarının ağırlığı, çalışma ortamının zorlukları nedeniyle işçiler sık sık viziteye çıkarlardı. İşyeri hekimlerinin bulunduğu klinikte muayene olunur, gerek görülürse doktorlar tarafından İskenderun SSK Hastanesine havale edilirdi. İş kazası geçirip vefat eden, sakat kalanların yanı sıra; verem, kanser hastalığına yakalanan işçiler de olurdu. Böylesi hastalıklara yakalanıp, sağlık sorunu yaşamasan da çevrende olan bitenler hep soğuk gelirdi insana.

Ciddi bir sağlık sorunuyla bu yılın Haziran ayında tanıştım. Sağ kasığımda oluşan şişlik ve hafif ağrı nedeniyle eski adıyla SSK, yeni adı Devlet Hastanesine gittiğimde Genel Cerrahi yaptığı muayenede ameliyat olman gerekir deyince korkmadım demek yanlış olur. Tetkiklerimi yaptırıp, 28 Haziran Salı günü üzerimde yeşil ameliyat giysileriyle, o gizemli, herkesin ürktüğü, korktuğu ameliyathanenin kapısındaydım. Ameliyat görevlilerin ilgisi eşliğinde, espirli sözler, gülümser yüzleri biraz rahatlatmış olsa da, ameliyat masasına yatınca korkularım daha da debreşti. Soğuk buz gibi odanın içinde etrafımda dönen anestezi uzmanları zannedersm vücut ısımı ayarlamış olmalıydılar ki, üşümem geçmiş, endişlerim hafifler gibi olmuştu. Tavandan sarkan ışık hızması yüzümü ışıltadsa da, ruhum sanki kararmıştı. Etrafımdaki anestezi uzmanları, ameliyat hemşiresi, sağlık görevlileri işlerini yaparlarken ne olup biteceğini, nelerle karşılaşacağımı düşünemiyordum bile. Kalçamdan yapılan iğneyle belden aşağım kütük gibi şişmişti. Ne ayağımı oynatabiliyor, ne de sağıma soluma dönebilyordum. Bedenimde hiçbir şey hissetmesem de, ameliyat hemşiresinin beni rahatlatıcı sözleri, sorduğu sorular kulağıma hoş gelse de, yapılacakların hayatın nasıl olduğunu unutturan bir rüya ortamındaydım. Ve doktor iş başındaydı. Ne yaptığından öte sırtındaki yeşil ameliyat elbisesi daha çok gözüme iliştğinden, hep o yeşili görüp, o rengin içinde kendimi bulmaya çalışıyordum. Eli aletlerde, ameliyat bölgemde, sözleri birlikte iş yaptıkları elemanlara yapılacaklara dairdi. Kırk beş dakikalık operasyonla ameliyatımı gerçekleşmişti.

Bu işlemi başarıyla gerçekleştiren beni sağlığıma kavuşturan, Genel Cerrah Burhan Gündüz, ameliyat hemşiresi, anestezi uzmanları ve diğer sağlık görevlilerine teşekkür ederim.

Hastanler komplika kuruluşlardı. Yalnızca hasta, doktor ilişkisinin olduğu yer olmayıp, doktorun rahat çalışabilmesi, hastanın kendinin daha çok güvende hissetttiği mekanlardır. Her şey doktorun teşhisi ve ameliyatıyla bitmiyor. Özellikle ameliyat sonrası yatar hastalar için ayarlanan odalar çok önemlidir. Günümüzde hastanelerde tek kişilik odalar olsa da genllikle koğuş kültürü sürdürülmekte olup, birden başka hastaların ve yakınlarının kaldığı oda tipleridir. Hastaların tedavileri ve dinlenmeleri için ayarlanma, odalarda birden fazla hastanın kalması esnasında tedavisi zorlanmakta, dinlenmeleri mümkün olmamaktadır. Birden fazla hastanın kaldığı odalarda diğer ameliyatlı hastaların acılarına ve sızılarına ortak oluyorsun demektedir. Ayrrıca hastanın yatarken horlaması, refakatçılarının giriş çıkışları da hastanın rahatını kaçırmaktadır. Hastanın rahatsızlığı esnasında acılarını dillendirmesi diğer hastalarında psikoljisini bozmaktadır. Bir gece kaldığım dört kişlik odanın sıkıntısı, bıçak acısından, ağrı sızısından beter olmuştu bana.

Doktorun önemine dair sürekli konuşulur. Ama iş başa döşünce önemi ve değeri bir o kadar daha da anlaşılır. Ben de ameliyat sonrası doktorların ve sağlık görevlilerinin ne kadar önemli olduğunu ve değer verilmesi gerektiğini gerçekten yaşayarak gördüm. Nihayetinde iş insan sağlığıdır. İnsanın kutsiyeti ve değeri biliniyorsa, anlaşılıyorsa onların sağlığı için görev yapanların değerinin ve kıymetinin de bilinmesi gerekir. Son yıllarda doktorlara yapılan fiziki saldırları hak etmiyorlar. İktidarın doktorlar ve sağlık görevlileri için uyguladığı politikalar, söylenen sözler onların hak etmediği sözler ve uygulamalardır.

Her şeyin başı sağlıklı yaşamdan geçer. Onun da yolu sağlık çalışanlarını ekonomik olarak güçlendirici, sosyal ortam olarak destekliyeci, ruhen onure edici uygulamalardan geçmektedir.