Nurullah ER


Havadan Sudan

Nurullah ER


Köşe yazımın ip uçlarını önceden arar, gün öncesinden planlardım. 

Siyaset dünyası herkesi yormuştu. İskenderun’da olan bitenden de fazla haber alamıyordum. 

Olsa da ne olacaktı?

Depremzedelerin, emeklilerin durumu ortadaydı, çarşı pazar belliydi…

Tuzu kuru olanlara diyecek sözüm yok!

Haberler, gazeteler, siyasetin polemikleri, kısır tartışmalarıyla doluydu.

Bu haftada havadan sudan bahsederim diye düşünüyordum.

Havadan sudan konuşmak halk dilinde yaygın bir deyimdir, toplum olarak da konuşmaya yatkınız.

Havadan sudan dedikse benimki geyik muhabbeti değildi. 

Gençliğimizde duyardık gazeteciliğe dair, gazetecilik okulunda da anlatılmıştır muhakkak.

“Bir köpek adamı ısırırsa haber olmaz, ama bir adam bir köpeği ısırırsa haber olur” derlerdi.

Yine de o sorumluluk duygusu ve düşüncesiyle arayış içerisindeydim.

Akşam televizyonu açtığımda halk sokaklardaydı.

Z kuşağı olarak adlandırılan üniversite gençliği öndeydi. 

Onlar ki, internetten, cep telefonundan, sosyal medyadan başka bir şey bilmez, kafelerden çıkmaz, ikisi bir araya gelmez... dedikleri gençlikti.

Onlar siyaseten siyaset yapmıyorlardı, havadan sudan yollarda değillerdi. 

Onlar yarına umutsuz, geleceğe kaygılı gençlikti.

Demokratik haklar ve özgürlükler için sokaktaydılar.

Bekleyeceğiz göreceğiz…

Bu köprülerin altından daha çok sular akacak.

Herkeste gençliğin hakkını gençliğe verecek.

Bir toplulukta biri Nasrettin Hoca’ya sorar.

“Hocam adam olmanın yöntemi nedir?

Hoca, “Bunu bilmeyecek ne var, elbette kulaktır.

Herkes birbirine şaşkın şaşkın bakınca, Hoca anlamadıklarını fark eder, “Aaaa! Bunu anlamayacak ne var canım, biri konuşurken diğerleri can kulağıyla dinlerse, konuşunda kendi ağzından çıkanı kulağı duyarsa adam o zaman adam olur” der.