Sadullah ÇAĞLAR

Tarih: 26.09.2024 18:46

HAYAT VE MÜZİK

Facebook Twitter Linked-in

Bilim insanları;’Müzikten yoksun kimselere acımak gerek, onlar sevmenin, sevilmenin tutkusunu hiçbir zaman anlayamazlar’ derler. Kızgın çölde Arap bedevisi şarkı söylemeye başlayınca, deve bile koşmaya başlar. Ama müzik bir yaşam kültürüdür. Gazeteler yazmıştı Londra’da, müziksever bir Lord, Beethoven’in 9.Senfonisinin taş plağını, yüksek bir miktar ödeyerek satın almıştı.

Bir dönem başta İstanbul gazinolarla donanmıştı. Örneğin Taksim Belediye Gazinosu, Boğaz’da Kazablanka gibi. Gazino kültürü beraberinde müzik sevgisini sürüklüyordu. Bir programında Münir Nurettin Selçuk şöhret yıllarında Kalamış bestesini okurken, emret güzelim, istediğin şarkıyı emret dediğinde, dinleyici bir kadın ayağa kalkarak;’Üstadım, Kalamış şarkısını bir daha okumanı emrediyorum’ der. Üstat Münir Nurettin Selçuk, tam bir İstanbul beyefendisidir ve şarkıyı bir daha okur.

Klasik Türk Müziği, eski yıllarda, saray müziği denen sevda dolu eserlerdi. Örneğin Hafız Post’un; Gelse o şuh meclise naz u tegafül eylese, Aşık’ı zarı gülşen’i vaslına bülbül eylese’ adlı şarkısı, klasik müzik sevgisini adeta damarlarımıza işlemişti. 

Hafız Post’un eserleri adeta bir ihanet hıçkırığıdır. Sonra Itri’den; ‘Tut’i Mucize Guyem Ne Desem Laf Değil’ ve Sadi Hoşses’in; ‘Ağlamakla İnlemekle Ömrüm Gelip Geçiyor’. 

Nasıl unuturuz Şerif İçli’nin; ‘İçimden şu zalim şüpheyi kaldır, ya sen gel, ya beni oraya aldır’ ya da, Sadettin Kaynak’ın; ‘Niçin baktın bana öyle, Aşık mısın yoksa söyle’.

Ne demişti kalbi yaralı Padişah;’Sarayımda üç yüz tane cariyem var, ama kalbim hala boşlukta’. Duygusal olan, gözleri nemlendiren bütün sesler dinlenir. Frank Sinatra kendine aşık olan yüzlerce kadından sadece Ava Gardner’e aşıktı. Onun için söylediği Roma şarkısı hala kulaklarımızda yankı yapmaya devam ediyor. 

Elvis Presley’in ölen annesi için ağlayarak söylediği Mama adlı şarkısı İngilizce bilmeyenleri bile duygulandırır. Opera’nın eşsiz sesi Maria Callas’ın Carmen’i seslendirirken İspanya’da yaşanan trajik aşk çığlıkları unutulmaz. Ve yakınlarda kaybettiğimiz tenor Pavorotti’nin seslendirdiği Aida Verdi eseri ile ulusları aşarak tüm insanların gözlerini nemlendirmiştir.

Mısırlı sanatçı Muhammed Abdülvahap’ın Leyla ile Mecnun eserini operaya ve sinemaya uyarlayan görüntü hala unutulmadı. Müzik evrenseldir, yıllarca Paris’te, Viyana’da yada Londra’da büyük sanat evlerinde, çok sesli orkestralar insanlara büyük aşk hikayelerini müzikle sevdirdiler. 

Türkiye’nin eşsiz sesi Münir Nurettin’in Kahire konseri Mısır’da olay yaratmıştı. Konserde bulunan Mısırlı sanatçı Abdülvahap özel görüşme anında Münir Nurettin’e; ‘Sayın üstadım, bize eşsiz bir güzellik yaşattınız, inan Mısır’da bu kadar zengin beste arşivimiz yok’ der. 

Bir dönem ülkemizde öne çıkan Arif Sami Toker’in hala radyo arşivlerinde olan; ‘Sevildin sanma, kadına kanma, o bir yalandır’ ve Mualla Mukadder’in seslendirdiği; ‘Aşkımın ilkbaharı, ilk heyecanım benim’ eserleri unutulmazlar arasındadır.  

Şimdi Dünya genelinde eşi olmayan bir sanatçımızı analım, Müzeyyen Senar. Dokunaklı bir ses elli yılın üstünde hep kendini dinletti seslendirdiği şu eserler ise klasikler arasında yer aldı; ‘Güzel bir göz attı, Beni derin sevdaya saldı’ ya da yazımıza başlık olan; ‘Ahım gibi ah var mı, Acep aşklar içinde’ . Unutulmaz besteler sanki Müzeyyen Senar seslendirsin diye yapılmıştı. 

Bestekarlar içinde ayrı bir yeri olan Saadettin Kaynak’a Üsküdar Musiki Cemiyetinde eserlerini seslendiren ve herkesi derinden etkileyen genç bir kadın sanatçıdan bahsederler. Kısa zaman sonra genç Müzeyyen Senar’ı dinleyen Kaynak; ‘Kızım bu ses nedir, nerden aldın duygu dolu bir sesi’ der. Genç Müzeyyen; ‘Hocam annemin sesi bana geçti. Bu ses ailemde annemde var’ der. Kaynak da; ‘Kızım benim eserlerimi sen plağa okuyacaksın’ der. 

Sadettin kaynak’ın önemli eserlerini başta; ‘Niçin baktın bana öyle, Ey pınar serin pınar ‘ gibi eserleri ve Leyla ile Mecnun filminin şarkılarını Senar okudu. Yine Mısır yapımı Mahsun Gönüller ve Harun Reşit’in gözdesi adlı filmlerdeki şarkıları Senar, duygu dolu seslendirdi. 

1940 yılı İstanbullu sanatçıların toplu olarak bulunduğu salonda Müzeyyen Senar’dan bir şarkı söylemesini isterler o da; ‘Eğer Sadettin Kaynak bana eşlik ederse kabul ederim’ der. Sadettin Bey’de; ‘Benim eserlerime can katan eşsiz sese eşlik etmek benim için onurdur’ der. 

Müzeyyen Senar tek başına adeta bir kurum gibi çalışır. Perihan Altındağ, Zeki Müren, Behiye Aksoy ve Bülent Ersoy onun ekolündendir. Onun kulaklarımızı çınlatan unutulmaz şarkılarından; ‘Ahım gibi ah var mı acep’ ya da ‘Ruhumda ölen nağmede sevda sesi var mı’ hala kulaklarımızdadır. 

Müziğin hayatımızda önemli bir yeri olmalıdır zira büyük düşünür Nietzsche’nin dediği gibi; ‘Müziksiz hayat hatadır’. 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —