Sevgi ve Saygı Değer Tonguç Öğretmenim Merhaba,
Bakan Hasan Ali Yücel’le birlikte başlattığınız Köy Enstitüleri seferberliğinin bir ürünü olan Düziçi Köy Enstitüsü’nün devamı olan Düziçi İlköğretmen Okulu’nda beş yıl eğitim-öğretim görmüş bir öğrenciniz olarak yazıyorum size. Öncelikle o yüce gönüllülüğünüzü, feodal karanlığın girdabında cehalete mahkum edilen köy çocuklarının eline aydınlanma meşalesini tutuşturan eğitim devrimciliğinizi selamlıyorum. O meşaleyi sizin yakmanızdan 30 yıl sonra Düziçi İlköğretmen Okulu’nda devralmanın ve bugüne kadar yere düşürmeden yeni kuşaklara vermenin onuruyla şükranlarımı sunuyorum.
Köy Enstitüsü kökenli öğretmenlerimden duyduğum ve kulağıma küpe yaptığım şu sözünüzle başlamak istiyorum mektubuma: “Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına ‘İnsanın İnsanı Sömürmemesi’ adlı bir ders koyardım.” Evet, dönemin koşulları, sizin bu çok anlamlı dersi okul programlarına koymanızı engelledi ama binlerce Köy Enstitülü ve Öğretmen Okullu öğretmenin bilincinde yeşerttiniz bu sömürüsüz bir dünya talebini. Özellikle 1960’lı yıllardaki TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikası) ve 1970’li yıllardaki TÖB-DER örgütlerini kuran ve yayan kadroların gösterdiği çabayı da burada saygıyla anmak isterim. Sizin kurduğunuz Gönen Köy Enstitüsü’nden mezun olan Fakir Baykurt, hem yazar olarak bizim edebiyat zevkimizi, estetik bilincimizi geliştirdi hem de örgütçülüğüyle ölümüne kadar demokratik öğretmen hareketine öncülük yaptı. Onun şu sözü de bize kılavuz oldu mesleki yaşamımızda: “Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir...” Onun gibi şair-yazar olarak kendini geliştiren Köy Enstitülerden komşu köylümüz Ali Yüce de benim kılavuzum oldu. Hatay’ın Yayladağı ilçesine bağlı Kışlak İlkokulu’nda, yani benim köyümde babamlarla birlikte okuyan Ali Yüce Öğretmenimizle hukukumuz 29 Nisan 2015’te Ankara’da ölünceye kadar sürdü. Bizim köydeki öğrenciliğinden de söz ettiği Şeytanistan romanıyla başlayan onun yapıtlarını okuma serüvenimden iki yıl önce de Fakir Baykurt’un Tırpan romanını okumuştum. Daha sonra şahsen de tanıştığımız ve dostluk kurduğumuz Mahmut Makal’ın Bizim Köy’ü, Talip Apaydın’ın Sarı Traktör’ü, Yusuf Ziya Bahadınlı’nın İtin Olayım Ağam’ı başta olmak üzere diğer Köy Enstitülü yazarların yapıtları edebiyat-sanat zevkimiz kadar sınıf bilincimizi de besledi. Onlardan ebediyete göçmüş olanları saygıyla anıyor, 98 yaşındaki Yusuf Ziya Ağabey gibi yaşayanlara da sağlık ve esenlik diliyorum.
Sizin mezarınızı Ağustos 2022’de ziyaret etmemize de vesile olan Abdullah Özkucur Öğretmenimizden de söz etmek isterim. Kendisini 11 Ağustos’ta Burhaniye’de kaybetmiştik. Vasiyeti üzerine sizin yanı başınıza gömülmek istediğinden Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’nda kendisini defnederken aklıma gelenleri ve içimden geçenleri şimdi yazmak isterim. 1893’te Silistre’nin bir köyünde doğmuşsunuz. Öğrencilerimizle Namık Kemal’in Vatan Yahut Silistre oyununu okurken ve yorumlarken mutlaka sizden söz eder ve araştırıp sizi tanıtan bir sunum yapmalarını isterim. Bu yöntemi şimdi derste uyguluyorum, Çünkü, gençlerin hepsinin elinde internete bağlı cep telefonu var. Derste adı geçen şair-yazar, düşünür, yapıt, terim-kavramları görselleriyle birlikte incelemeleri için hemen telefonları açıp araştırmalarını istiyorum. Buldukları bilgileri okumalarından, görselleri incelemelerinden sonra neler öğrendiklerini kısa kısa açıklatıyorum. Çok yararlı oluyor doğrusu, böylece bu çok tehlikeli de olan dijital aygıtı doğru zamanda ve amaçla kullanmalarını sağlıyorum.
8 çocuklu yoksul bir ailenin ilk çocuğu olarak 19 yaşında okumak üzere İstanbul’a gelmişsin. Dönemin eğitim bakanı Şükrü Bey elinizden tutmuş ve sizin önce Kastamonu Muaallim Mektebi’nde, sonra da İstanbul Muallim Mektebi’nde parasız yatılı okumamanızı sağlamış. Hem yoksul köylü çocuğu olmak hem de parasız yatılı olarak Öğretmen Okulunda okumak bakımından ortaklaşıyoruz. Sizin kadar çalışkan olamasam da hem Öğretmen Okulu’nun Öğretmen Lisesi’ne çevrilmesine karşı arkadaşlarımızla yürüttüğümüz boykot eyleminde hem de sonrasında sürgün edildiğim Çanakkale Öğretmen Lisesi’nde haksızlığa karşı direnme hakkımı ilk kez kullandığımı not düşmek istiyorum. Buna niçin önem atfettiğime gelince... Ülkemizin ve emekçi halkımızın ekonomik, toplumsal ve hukuk açısından uçurumun kenarına getirildiği bir dönemde olduğumuzu saptayarak bir grup arkadaşımızla Türkiye İnsan Hakları Kurumu Vakfı (TİHAK) yönetimiyle görüşerek Çankaya Belediyesi’nin desteğiyle Ankara’da “Meşru Direnme Hakkı/ Tarihsel, Hukuksal, Ekonomik, Toplumsal Boyutlerı” konulu panel ve forumdan oluşan etkinliğimizi 15 Mart’ta Ankara’da gerçekleştirmiştik. Türkiye’deki siyasal atmosferi çok iyi okuduğumuzu gösterircesine 4 gün sonra 19 Mart’ta “Direnme Hakkı”nı halkımız uyguladı. Bunu uygularken bizim 1975-1076 Eğitim-Öğretim yılında uyguladığımız boykot eylemini 50 yıl sonra halkımız sermayenin boykotuna dönüştürdü 2 Nisan’da. Böyle bir bağlantı kurmamda sakınca yoktur herhalde Tonguç Öğretmenim.
Siz, 23 Haziran 1960’ta hayata gözlerinizi yummuşsunuz. Bense aynı yıl gözlerimi dünyaya açmışım. Diyalektik burada ölüm-yeniden yaşam olarak işlemiş diyebilir miyiz acaba? Bencillik yapıp sadece kendim için vurgulamıyorum bunu. 1960’ta doğanların tümü için belirtiyorum. Elimde bir istatistik yok ama tanıdıklarımdan bildiğim kadarıyla 1960 doğumlular arasında kimilerinin “1978 Kuşağı” dediği çokça aydın, sanatçı, bilim insanı ve devrimci var. O açıdan bu diyalektiği kurmak sevindiricidir, diyebiliriz.
Sizinle şahsen tanışmamız mümkün olmasa da önce yapıtlarınızla, sonra fikirlerinizle, şimdi de mezarınızla tanışmaktan onur duyduğumu belirtmek isterim. Sizin de ülkemizin komünist eğitimcilerinden olup TKP’nin kurucuları arasında yer alan Ethem Nejat’tan etkilendiğiniz söylenir. Onun Öğretmen Okullarında okuyanlara yönelik yayınladığı bir bildiriyi okuduğumda ne kadar çok sevindiğimi bilemezsiniz. Sizin Muaa-llim Meketebinde okuduğunuz dönemde yayınlanmış. Dolayısıyla elinize geçmiş, okumuş olabilirsiniz diye düşünüyorum. Ülkemizin, emekçi halkımızın karanlıktan kurtarılmasına, eşit ve özgür bir toplum olarak yaşamasına dair hemfikir olduğun(m)uzu varsayıyorum. Şimdi yanınıza gömülen Abdullah Özkucur Öğretmenim de TKP üyesi olarak aramızdan ayrıldı. Bunlar rastlantı olamaz.
Sevgi ve Saygı Değer Tonguç Öğretmenim, Köy Enstitüleriyle ilgili sınıfsal, kültürel ve eğitimbilimi açısından farklı bakışlar, eleştiri ve yorumlar da var. Bunların çoğuna hayatınızda vakıf olmuşsunuzdur. Belki şu eleştiriden haberiniz olmamıştır; çünkü o zamanlar “çocuk işçi” kavramı bu kadar öne çıkmamış, 16 yaşından küçüklerin çalıştırılmayacağı yasal bir güvenceye kavuşturulmamıştı. Bugünden bakarak Köy Enstitüsüne gelen çocukların inşaat yapımı başta olmak üzere zor işlerde çalıştırıldığına dair bir değerlendirme yapılıyor. Aradan 85 yıl geçmesine ve birçok anayasal, yasal önlemler olmasına karşın bugün MEM’de (Mesleki Eğitim Merkezi) okuyan çok sayıda çocuğumuzun işyerlerinde ölüm vakalarıyla karşılaşıyoruz. 85 yıl önce Köy Enstitülerinde okuyan çocuk ve gençlerden çalışırken ölen olmuş mudur diye düşünmedim değil. Bu konuyu ayrıca araştırıp veriler üzerinden bugünle bir karşılaştırma yapabilirsek çok anlamlı olur. O dönemde okullarda bu konuda alınan önlemler, iş eğitimi çerçevesinde yapılanlar açısından çok anlamlı veriler sunabilir.
Biz, Köy Enstitülerinin niçin kapatıldığını biliyoruz. Bakanınızla birlikte Şemsettin Sirer faşistinin halk düşmanlığı nedeniyle sizin emeğinizi nasıl yok saydığına dair çokça anılar dinledik, yazılar okuduk. Beni düşündüren nokta, köylülerin üretime dayanan eğitimle yetişen çocuklarının başarılarını gördükleri halde bu okulların kapatılmasına karşı bir duruş sergilememiş olması. Demek ki Cumhuriyet’in en önemli eksikliği köylülerin örgütlenmesini sağlayamamış olması. Bunun nedeni de toprak ağalarıyla uzlaşık bir siyasetin tercih edilmesi olsa gerek. Bilmiyorum yanlış mı düşünüyorum Tonguç Öğretmenim?
Sizin bize, ülkemize verdiğiniz emeğin değerini bilenler olarak, bu coğrafyanın geleceğinde de adınız anılacak, deneyimlerinizden emekçi halkımız da yararlanacaktır. Yürekten sevgi ve selamlarımı gönderiyorum yüce gönlünüze.