Halit KATKAT


İşçiler aç ve işsiz kalıyorsa bundan sendikalar sorumludur

Halit KATKAT


Yurdun dört bir yanında işçi ve emekçiler, sokaklarda, alanlarda ve meydanlarda insanca bir yaşam mücadelesi veriyor. Mücadele eden işçiler karşılarında polis ve jandarma gibi devletin zor aygıtlarını buluyor. Özel sektör patronlarına karşı mücadele ettikleri halde işçilerin direnişi şiddetle bastırılmaya çalışılıyor. Sadece yerli patronlara karşı yapılan eylemlerde değil, yabancı sermaye sahibi patronların işyerlerindeki eylemlerde de kolluk kuvvetleri işçilere karşı aynı tavrı göstermektedir. Dünkü BİRGÜN gazetesinin haberine göre:

“İstanbul Zeytinburnu’nda yer alan Olivium alışveriş merkezindeki CarrefourSA şubesinde eylem yapan işçilere önceki gün polis ve özel güvenlik ekipleri müdahale etti.

İşçiler gözaltına alındı. Esenyurt’taki CarrefourSA deposunda çalışan ve 10 Ağustos’ta işten çıkarılan Depo, Liman, Tersane ve Deniz İşçileri Sendikası (DGD-SEN) üyesi emekçiler, ters kelepçe ile gözaltına alındı.

Antep’teki Akcanlar Tekstil’de iş bıraktıkları için işten çıkarılan Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) üyesi patronun oteli önünde gerçekleştirmek istediği basın açıklamasını yine polis engelledi.

Sendikaya üye oldukları için işveren tarafından işten çıkarılan Polonez işçilerinin de bir ayı geçkin süredir devam ettirdiği mücadele, sık sık polis müdahalesi ile kırılmaya çalışıldı. Polis, İstanbul Çatalca’da bulunan fabrika önündeki nöbete, genel merkez önündeki açıklamaya biber gazıyla müdahale etti.

İstanbul’da durum böyleyken Manisa’nın Soma ilçesinde Fernas Madencilik’te çalışan 70’ten fazla madenci, oturma eylemi yaparken gözaltına alındı”.

Bu örnekler Kapitalist Sistemde, devletin; sermaye sınıfının işçi ve emekçi sınıflar üzerindeki baskı aracı” olduğunu açıkça göstermektedir. İşçi ve emekçilerin vergileriyle oluşturulan bütçeden kolluk kuvvetlerine maaş verip işçileri baskı altında tutmaktadırlar.  

Öte yandan bölgemizden Yolbulan işçileri 70 gündür haklarını almak için grevde.

Bütün bu işçi mücadelelerine karşı üç işçi konfederasyonu illerde kitlesel basın açıklamaları yapmakta… Ergün Atalay basın açıklaması yaparken bir yerde TES-İŞ işçileri “açız” diye haykırıyor, Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde yapılan mitingte Kürsüye çıkan Ergün Atalay’a işçiler “başkan istifa” bağırıyor. Konfederasyonlar ellerinin altında “dayanışma grevi”,  “Genel GREV” gibi etkin bir araç varken basın açıklaması, meydanlarda toplanma gibi eylemleri tercih etmesi yükselen işçi mücadelesinin gazını alma, onları grev eylemlerinden uzak tutma, patronlar ve devletle karşı karşıya gelmeme amaçları taşımaktadır. İşçilerin konfederasyonlara güvenmediği ortadadır.

800 Firma konkordato (iflas anlaşması) ilan etmiş. Bu önümüzdeki günlerde işsizliğin artacağı anlamına gelmektedir. Bu durum sendikaların işçilerin sermayeye karşı birliğini sağlaması için mücadele etmesi ve hatta bir işçinin işten atılmasına karşı greve gitmesini gerektirmektedir. Yapılacak eylemler meydan ve sokak gösterileri değil işçileri greve hazırlamak olmalıdır. İşçilerin işsiz kalması, aç kalmasından işverenler kadar bu sendikalar ve konfederasyonlar sorumludur. Eğer mevcut sendika ve konfederasyonlar işçi sınıfının önünde barikat oluşturuyorsa işçiler tabandan kendi sınıf örgütlerini örmelidirler.